Koronavirüs hızla yayılmaya devam ediyor.

11 Mayıs 2020 tarihinde AVM’lerle başlayan ve 1 Haziran’dan itibaren hızla genişleyen normalleşme sürecinin ardından yayılma katlanarak artıyor.

Türk Tabipler Birliğinden yapılan açıklama ile hasta sayısının açıklananın 10 katı olduğu ifade edildi.

Peki bu açıklama neye dayanıyor?

Sağlık Bakanlığı’nın seroprevalans çalışmasında elde edilen sonuçların hesaplanan aktif hasta sayısı ile karşılaştırıldığında, toplumda PCR testi ile tanı alanların 9.9 katı kadar aktif vaka bulunduğu ortaya çıkıyor.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun 08.09.2020 günü yaptığı “Bu rakamların gerçek olmadığını, çok daha fazla olduğunu ben de, siz de, doktorlar da biliyor. Bugün vaka sayıları da ölümler de gerçeği yansıtmıyor, bunu herkes biliyor.” şeklinde yaptığı açıklama son derece ilginç.

Sağlık Bakanlığı tarafından Koronavirüs verilerinin doğru olarak açıklanmadığı iddiası çok öneli bir iddiadır.

Sağlık Bakanlığı tarafından alınan önlemlerin yetersiz olduğu, TTB başta olmak üzere birçok kişi ve kurum tarafından iddia ediliyor.

Koronavirüs ile nerede hata yapıldı?

Koronavirüs ile mücadelede devletin sorumluluğunu “uyarma” ve “tedavi” ile sınırlandırmasının doğru değildir. Bu mücadele sadece bireylerin önlemlerine bırakılabilecek bir mesele olarak görülmemelidir.

Sağlık Bakanlığı, vatandaşın önlem alması gerektiğini ısrarla söylüyor. Fakat, bir yandan da devlet eliyle gerçekleştirilen anma toplantıları, bayramlaşmalar, milyonlarca öğrencinin girdiği sınavlar, yüzbinlerce insanın katılımıyla Ayasofya’nın açılması ve Giresun mitingi ile aynı duyarlılığın gösterilmediğini ortaya çıkarıyor.

Ortaya çıkan birinci sonuç artık AKP iktidarının yeniden sokağa çıkma yasağı ilan edemeyecek olmasıdır. Ekonominin yeniden ilan edilecek bir sokağa çıkma yasağını kaldıramayacağını herkes gayet iyi bilmektedir.

İkinci sonuç ise vatandaş Koronavirüs ile mücadelede yalnız bırakılmıştır.

Anayasanın 56.maddesi;

"Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.

Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.

Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler.

Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir.” hükmünü içermektedir.

Anayasa’nın 56.maddesine göre devlet, vatandaşın sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşaması için her türlü önlemi alma görevi bulunmaktadır. Bu aynı zamanda da vatandaş için bir haktır.