Toplumsal duyarlılığın ve caydırıcı önlemlerin yetersizliği nedeniyle kadına yönelik şiddet hız kesmiyor. İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi tarafından yapılan araştırma sonucunda hazırlanan "Kadına Yönelik Şiddet Raporu", Türkiye genelinde son 7 yılda 4 bin 190 kadının erkekler tarafından öldürüldüğünü ortaya koydu. 2005-2011 arasında namus davası, yoksulluk, işsizlik, aldatma, evi terk etme, boşanma, cinsel ilişkiye girmek istememe gibi nedenlerle işlenen cinayetlerde, erkeklerin kadınlar üzerindeki tahakküm talebinin ön plana çıktığı görüldü. Raporda; Doğu, Güneydoğu ve İç Anadolu'da namus üzerinden temellenen söylemlerle aile meclislerinin ve aile hukukunun işletildiği belirtildi. Ayrıca bütün bölgelerde erkeklerin kadınları kendilerine ait bir mülk gibi görmekte oldukları ve şiddet yoluyla otorite kurmaya çalıştıkları tespit edildi. 
 
8 AYDA 143 KADIN ÖLDÜ 
Rapora göre, 2011'in ilk 8 ayı içinde de 143 kadın cinayete kurban gitti. 76 kadın cana kast edilen saldırıya maruz kaldı. Meydana gelen 82 tecavüz vakası mahkemelere intikal etti. Katil zanlılarının yüzde 25'inin 18 yaşından küçük olduğu vurgulanan rapora göre 18-30 yaş arası zanlıların oranı yüzde 24, 31-40 yaş arası oranı yüzde 27, 51-60 yaş arası yüzde 18, 61-70 üstü yaş grubu oranı ise yüzde 6 oldu. 2011'in ilk 8 ayı içinde Türkiye'de yaşanan kadına yönelik şiddet olaylarında her 100 kadından 16'sı cinsel şiddete uğradı. En çarpıcı sonuç ise fiziksel ve cinsel şiddet yaşamış kadınların yüzde 88'i, korku, ayıplanma, olayın duyulması endişesi, namus, dedikodu gibi gerekçeler nedeniyle, ne yakın çevresine ne sivil toplum örgütüne ne de devlet kuruluşlarından birine başvurdu. 
 
2005-2011 arasında cinayetler en çok 2009'da işlendi. 2007'de 1011 ve 2009'da 1126 kadın öldürüldü. 2009'da kadına yönelik taciz vakası 624 oldu. Raporda, ülkedeki siyasal, ekonomik ve toplumsal sorunların derinleşmesi, şiddetin meşrulaştırılması gibi nedenlerin cinayetlerin artmasına yol açtığı vurgusu ön plana çıkarken, kadına şiddetin artarak devam etmesinde egemen ataerkil yapının ve toplumun kurumlarında şiddeti olağan gören cinsiyetçi kültürün yeniden üretiminin büyük rol oynadığına yer verildi. 
 
Dr. Hamdi Kalyoncu (Psikiyatrist): 
'Şiddet daha da artacak' 
"Kadına yönelik şiddet daha da artacak ve daha kötüye gidecek. Çünkü toplumun insana verdiği değer azalıyor. Yükselen değer insanlık değil çünkü iktidarların projelerinde insan yok. Kadının kadın olarak değeri, eş olarak değeri ve insan olarak değeri toplumun erkeğinin gözünde çok az. Kadın şiddete maruz kaldığı zaman belki bir hastalıkla belki bir psikopat ruhla karşı karşıyadır. Profesyonel yardım almalı. Karısı için ölen erkekten karısını öldüren erkeğe geçme izah edilmeden çözüm bulunamaz." 
 
Prof. Dr. Nilüfer Narlı (Sosyolog) 
'İstatistikler yetersiz' 
"Her 4 kadından biri dayak yiyor. Hayatında birden fazla fiziksel şiddete uğramış 10 hamile kadından biri şiddete uğruyor. Yüksek dozda fiziksel şiddet uygulanıyor. Kadına şiddeti önleyecek mekanizmalar çok yakın bir tarihte oluşturuldu. Bugün artık bu konu insan hakları konusu olarak ele alınıyor. Kadına şiddete yönelik istatistikler maalesef yetersiz. Karşılaştırma yapamıyoruz. İstatistiklerin bir yerde toplanması lazım. Kadına şiddetin önlenmesi için bu tür kampanyalara da ihtiyaç var. Kadın dövmenin yanlış olduğunu öğretmek gerekiyor." 
 
Prof. Dr. Adnan Gümüş (Sosyolog) 
'İnsan kavramı değersizleşti' 
"Toplumsal refah düzeyi, ekonomik kaygılar, tüketim kültürü ve kültürel yapının beslediği bir şiddet olgusu yaşanıyor Türkiye'de. Ayrıca son dönemde yaşanan insanın "insan" olarak değersizleşmesi ön plana çıktığında şiddet kaçınılmaz oluyor. Son dönemde tüketim kültürünün ihtiyaç-edinim dengesiyle örtüşmemesi yüzünden erkeğin beklentileri değişiyor ve şiddeti körüklüyor. Maalesef işsizlik başta olmak üzere kadının iş hayatında yerini hak ettiği şekliyle alamaması da aile içi şiddeti arttırıyor. Kadın erkek eşitsizliği maalesef devam ediyor. Türkiye'de kadınların yüzde 16'sı istihdama katılabiliyor." (Sabah)