Her seferinde kimliklerimizin kaydı alınıyor. 34 ve 06 plaka bolluğu dikkat çekici. Nedeninin “Başka illerde aramalardan kurtulup rahat etmek” olduğunu öğreniyoruz

Kürtlerin gündelik hayattaki en büyük şikayetlerinden biri, sırf doğdukları şehir yüzünden hor görülmeleri. Örnek vermelerini isteyince, şehirdeki 34 ve 06 plaka bolluğuna dikkat çekiyorlar. Gerçekten de Diyarbakır"da 21 plakalı araç görmek neredeyse mucize... Aynı şey Hakkari ve Şırnak"ta yol boyunca da geçerli. Sadece İstanbul ve Ankara plakaları değil, Batı"dan alakasız plaklara da rastlıyoruz. Arama noktalarından birinde, önümüzde Yalova yani 77 plaka no"lu bir araç duruyor.
Bu yöntemin nedeni, arama noktalarından rahat geçmekten ziyade başka şehirlere giderken “kötü gözle bakılmamak, ayrımcılığa uğramamak” olarak açıklanıyor.

"Resimlere bakalım"
Jandarma, asker veya polisin arama noktalarında araçtaki herkesin kimlikleri toplanıyor. Kimliklerin kaydı alınıyor. Bazı yerlerde fotoğraf çekmek bile dert: Hakkari çıkışında “Hakkari"ye hoş geldiniz” tabelasının altında poz vermeye niyetlenince özel harekatçılar burada fotoğraf çekemeyeceğimizi söylüyor. Gerekçesi, tepedeki mevzinin görüntülenmemesi.
Güvenlik nedeniyle haklılar, fakat gazeteci olduğumuzu söylemek ve kimlik göstermeyi teklif etmek bile işe yaramıyor. Ozan"ın kamerasındaki görüntülere bakılıyor, “sakıncalı” bir fotoğraf çıkmayınca görevli rahatlıyor. Çareyi, polise kamerayı verip çektirmekte buluyoruz...

Telefonlarımız dinleniyor"
Şırnak-Hakkari yolu 170 kilometre fakat yol o kadar bozuk ve sarp ki beş saatte yolu alabiliyorsunuz. Ortasu"ya bağlı Gülyazı"dan geçerken durup yoldaki korucularla sohbet ediyoruz. Önce biraz çekiniyorlar. Derken “Hepimiz tedirginiz. İçimiz rahat değil. İstediğimiz barış” demeye başlıyorlar.
O gün sıfır noktasına, Düğün Dağı"na çıkacaklar. Buradan sınırın uzaklığı sadece 5 kilometre... “En fazla acıyı biz çekiyoruz. Biz de bu memleketin çocuklarıyız” derken yalan yok: Devletle birlikte PKK"ya karşı savaşan Kürtler olarak, halk tarafından dışlandıkları gibi asker tarafından da potansiyel işbirlikçi olarak görülüyorlar. Maaş sıkıntısını dile getiriyorlar, fakat başka bildikleri ve yapabilecekleri iş yok.
Arabaya binmeye hazırlanırken biri yanıma yaklaşıyor ve tüm cesaretini toplayarak fısıldıyor:
“Kuzey Irak"ta akrabalarım var. Ama telefonlarımız dinlendiği için arayamıyoruz. Konuşursak bizi koruculuktan atmakla tehdit ediyorlar...”
“Yani işbirlikçi olduğunu mu düşünüyorlar?” diye soruyorum. Gözlerime bakıp sessizce kafasını eğiyor...

Kürtlerin asıl düşmanı bunlar
Şırnak Gazi ve Şehit Derneği Başkanı Mehmet Güngör, şehre geldiğimizi duyunca üşenmeyip Kumçat köyünden kalkıp geliyor ve ofisinde bizi ağırlıyor. Kendisi de çatışırken gazi olan Güngör"ün ofisini Abdullah Gül"le çekilmiş fotoğrafları göze çarpıyor.
“Terör örgütü bölgeyi mahvetmiş. Kürtlerin düşmanı bunlar. Anadilimiz Kürtçe ama aynı bayrağın altındayız” diye söze başlayan Güngör, sadece Şırnak"ın 336 şehit verdiğini anlatıyor: 25"i asker, 5 kamu görevlisi ve 306"sı korucu...
“PKK 1987"de kendini şiddetle tanıttı. Tam 51 katliam yaptılar, 330 sivili öldürdüler... Bölge halkı, 84-92 yıllarındaki katliamlardan sonra kendini savunmak için silahlandı” derken bilgisayarını açıp kadın, çoluk-çocuk ve yaşlısıyla katledilen sivillerin fotoğrafını gösteriyor: “Sırf halk cahil kalsın diye öğretmenleri katlettiler. Bunlar ne hakla Kürt halkının temsilcisiyiz derler!” Gerçekten de görüntüler insanın kanını donduruyor.
BDP"nin bölgeyi kışkırttığını, iş imkanlarının engellendiğini belirten Güngör, Kürt halkı üzerinden siyaset yapılmasına fena halde öfkeli: “Biz de terörden bıktık. Ama bunlara karşı başka yolu yok. Kürtçe TV, Kürtçe istediler, hepsini verdik. PKK dış güçlerden besleniyor, bunu herkes biliyor. Kuzey Irak"a girsek iş bitecek...”
Mehmet Güngör"ün ofisinden çıkıp şoförlü arabasıyla Vali Vahdettin Özkan"ın makamına gidiyoruz. Henüz bir ay önce atanan Vali, göreve gelir gelmez şehit cenazesi kaldırmış. Bölgeyi tanıyan bir isim olduğu için Şırnak halkı umutlu... Şehir için neler yapacağını sorunca Vali Özkan “Önce biraz neler olup bittiğini tanıyalım... Terör halkı perişan etmiş” diyor. Anladığım kadarıyla devletten bölgeye gelen ödeneklerin berhava olması, öncelikli meselesi.

Yol manzaraları
* Kritik noktalardan geçerken korkacak hiçbir durum yok, çünkü güvenlik birimleri her yerde. TOKİ"nin inşa ettiği karakollardan birini de gördük, yeni yapılan ve “karşı tarafın suyunu kesecek” barajları da.
* Şenoba köyünden geçerken “ kablosuz internet” yazılı bir kafeye rastladık. Buna karşılık sınır yolu boyunca cep telefonu kullanmak imkansız. Çünkü baz istasyonu yok, hiçbir operatör çekmiyor.
* Yol boyunca genel manzara şu: Görünürde kadın nüfusu az, boş dükkanların önünde oturan erkek ve çocuk kalabalığından ise geçilmiyor.
* Zaman zaman 47 dereceye varan sıcaklıkta seyahat etmek kolay değil. Fakat hava karardıktan sonra yola çıkmak tavsiye edilmiyor.
* Hep adını terörle duyduğumuz Cudi ve Gabar dağları ile Zap suyu, doğanın birer mucizesi. Yer yer kanyon görüntüsüne bürünen coğrafi yapı gerçekten nefes kesici.
* Her yer dağ, taş ve kuru toprak değil: Bereketli Zap suyunun geçtiği yerlerde canlılık var. Bazı noktalarda çocuklar buz gibi sulara giriyor, kadınlar bulaşıklarını yıkıyor.
* Şırnak"ta otel sıkıntısı ciddi. Umarım şehirde yeni bir otel açılır.
* Hakkari"de sık sık elektrik ve su kesiliyor. İşadamı güvenlik nedeniyle yatırım yapmıyor. Halk, asker ve üniversitenin siparişlerini başka şehirlere vermesinden yakınıyorlar.

2009 YILI RAPORU
RAKAMLARLA KORUCULAR
Korucu rekoru Hakkari"de
AB"NİN 2009 raporuna göre illere göre korucu dağılımı şöyle: Diyarbakır"da 5 bin 187, Şırnak"ta 6 bin 756, Batman"da 2 bin 887, Bingöl"de 2 bin 511, Bitlis"te 3 bin 730, Mardin"de 3 bin 323, Muş"ta bin 860, Siirt"te 4 bin 661, Van"da 7 bin 320, Hakkari"de 7 bin 614, Tunceli"de 368, Adıyaman"da bin 485, Ağrı"da bin 838, Ardahan"da 91, Elazığ"da 2 bin 83, Antep"te 555, Iğdır"da 362, Kilis"te 33, Maraş"ta 2 bin 236, Kars"ta 558, Malatya"da bin 365, Urfa"da 934 geçici köy korucusu bulunuyor.

Milliyet