CHP"de herkes yalnız. Kılıçdaroğlu"nun liderliğiyle ilgili sorun var. Seçime dört ay kaldı, ortada bir strateji yok. Böyle şirket bile yönetilmez.

“Geldiğimde öyle bir demokrasi kuracağım ki, herkes şaşıracak, dedi. Önce önüne gelen "sistemi iyileştirici kanunları" onayla ve şunları, şunları yapacağını söyle de, bizi bugün şaşırt.”

“CHP"de tek adam yönetimi var ama o da yönetemiyor. Eski partimiz, ülkede tek muhalefet partisi var dememeliyiz. Artık söylemek lazım. CHP"de liderlik sorunu var, parti yönetilemiyor.”

“Erdoğan bazı şeyleri çok doğru yapan ama bazı şeylerde de dinî nedenlerle ipin ucunu kaçıran bir adam. Ya CHP iyi yönetilmeli veya 13 haziranda yeni demokrat bir parti kurulmalı.”

***

NEDEN TARHAN ERDEM

Seçimlere dört buçuk ay kaldı. AK Parti, oyların yüzde ellisini almayı hesaplıyor. Çok sayıda yapılan kamuoyu araştırmaları da bu yönde işaretler veriyor. AK Parti, bu seçimlerde sadece her iki kişiden birinin oyunu almayı hesaplamıyor, Türkiye"de başkanlık sistemine geçmeyi de planlıyor. Bunun için tartışmalar başlattı ve Başbakan Erdoğan bu tartışmaya neredeyse her gün yeni bir öneriyle katılıyor. CHP"nin ise gündemdeki konularla ilgili ne düşündüğü, seçim stratejisinin ne olduğu belli değil. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, 27 Mayıs çağrışımları yapan garip konuşmalarıyla pek demokrat görünmeyen izler bırakıyor, CHP"li milletvekilleri Mısır"dan hareketle halkı sokak sokak direnmeye çağırıyor. CHP yöneticilerinin açıklamaları birbirini tutmuyor. Partinin Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Ergenekon"un Güneydoğu kolunun yargılanması için faili meçhullerin araştırılmasını ve bir hakikatler komisyonunun kurulmasını isterken, partinin diğer tepe ismi Süheyl Batum Ergenekon sanıklarının bu seçimlerde CHP"den milletvekili adayı gösterilmesini öneriyor. CHP ne yapmak istiyor? Nasıl bir seçim stratejisi oluşturacak? Kılıçdaroğlu partiyi yönetebiliyor mu? Seçimleri kazanabilir mi? Partinin içi dağınık mı? İktidar mücadelesi var mı? Bütün bunları CHP"yi çok iyi tanıyan, yarım asır CHP üyeliği yapmış olan ve bir dönem CHP Genel Sekreterliği görevini üstlenen, son seçimlerde de kamuoyu araştırmacısı olarak Türkiye"nin nabzını en iyi tutan, köşe yazarlığını Radikal"de sürdüren, siyaset, basın ve kamuoyu araştırması alanlarının en itibarlı isimlerinden biri olan Tarhan Erdem"e sorduk.

***

NEŞE DÜZEL: Son zamanlarda CHP"de, siyaset dışı bir sertleşme gözüküyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Menderes"le Başbakan Erdoğan arasında paralellikler kurarak, 27 Mayıs türü bir darbenin meşru olabileceğini ima ediyor ve CHP milletvekilleri halkı sokağa çağırıyor. Ne oluyor CHP"ye?

TARHAN ERDEM: CHP, bütün bunları düşünüyor, taşınıyor, karar veriyor ve yapıyor değil. Öyle olsa, diyeceğim ki, madem düşünüyorlar, ileride daha iyi şeyler de düşünebilirler ve daha iyi şeyler yapabilirler. Ama öyle değil. Onlar, bu gibi şeyleri günlük yapıyorlar. Ben, Halk Partisi"ndeki son durumu, siyasette acemilik ve siyaset bilmemek olarak görüyorum.

Devleti kuran ve bu ülkeyi otuz yıl tek parti olarak yöneten CHP mi siyaset bilmiyor?

Evet, bu hale geldi maalesef, siyaset bilmiyor. CHP, halkın meseleleri konusunda ne yapması gerektiğini doğru teşhis edemiyor. Sadece milletvekili seçilmek istiyorlar. Halkla ilgisi o kadar. CHP, halkın okuluyla, suyuyla, yoluyla meşgul değil. Eğer milletvekili seçilmek için her gün köprübaşında ekmek satması gerektiğine inansa, gidip her gün köprübaşında ekmek satacak. Seçim kazanmak için ne yapması gerektiğini bilemediği için de bunları yapıyor. Seçim kazanmak için sertleşiyor.

CHP"li üyeler, Meclis Adalet Komisyonu"ndan ayrıldıktan sonra halkı sokakta direnişe çağırdılar. Adalet Komisyonu"ndan niye ayrıldılar?

“Ak Parti iktidarı halka ve siyasetçilere baskı yapıyor, milletvekillerini konuşturmuyor” mesajını halka vermek için ayrıldılar.

CHP"li üyeler Danıştay ve Yargıtay kanunlarını değiştiren tasarı hakkında Adalet Komisyonu"nda konuşturulmadılar mı?

Efendim bu gerçek değil tabii. Dört yüz sayfalık komisyon tutanağını istedim. Komisyon cuma günü toplanmış, önce Yargıtay ve Danıştay"dan gelen görevliler, ardından da Halk Partililer konuşmuş. Halk Partisi üyelerinin konuşması bitince hadise çıkmış.

Konuştuktan sonra mı?

Evet, konuştuktan sonra, “Biz ayrılıyoruz. Siz, bizi konuşturmuyorsunuz” demişler. Aynı gün Meclis"te basın toplantısı yaptılar ve “Ak Parti kendi derin devletini inşa etmiş durumdadır... Faşizmi kural haline getiren siyasi iktidarın önündeki en önemli engel yargıdır. Önce Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu"nun üye sayısını ve yapısını değiştirdi. Şimdi Danıştay ve Yargıtay"ı değiştiriyor. Ak Parti yargıyı ele geçirmeye çalışıyor” diyerek halkı sokakta direnmeye çağırdılar. Düşünebiliyor musunuz...

Neyi düşünebiliyor muyum?

Hem Danıştay ve Yargıtay Başkanları için, hem de Halk Partisi için, HSYK üyelerini 11 bin hâkimin seçmesi, HSYK"ya el koymak anlamına geliyor. Şimdi de Danıştay"da ve Yargıtay"da üye sayısının arttırılmasını ve yeni dairelerin kurulmasını istemiyorlar. Çünkü bu kurumlarda üye sayısı artınca, iyi kötü bir özgürlük oluyor. İşte buna itiraz ediyorlar. Bütün mesele bu. Halkı, bunun için sokak sokak direnişe davet ediyorlar. Mısır"daki gençler Türk gazetecilerin kendilerine uzattıkları mikrofona, “Biz Türkiye"ye benzemek istiyoruz” derken, bizimkiler de , “Biz şu anki Mısır"a benzeyelim. Biz Mübarek rejiminden daha kötü bir idare altındayız” diyorlar. "Baskı var şovu"na halkın itibar edeceğini ve seçimlerde CHP"nin oyunun artacağını düşünüyorlar.

CHP bir politikası olmadığı için mi sertleşiyor?

Evet, aynen öyle. Mesela yarın, çok farklı bir politika içinde de görebiliriz onları. Özellikle de Kemal Bey"i. “Geldiğim zaman öyle bir demokrasi kuracağım ki, herkes şaşıracak” dedi geçen gün. Nasıl şaşıracaksak... Önce önüne gelen sistemi iyileştirici kanunları onayla, şunları şunları yapacağını halka söyle de bizi bugün şaşırt. Halkı şaşırtmak, bunları yapmaktır. Ama onlar, yoksullukla bile ilgili doğru dürüst hiçbir şey söylemiyorlar.

Siz gerek CHP üyesi, yöneticisi olarak gerek kamuoyu araştırmacısı olarak bugüne dek pek çok seçim izlediniz.

taraf