Futbol FederasyonU Başkan Vekili iken tehditler üzerine istifa eden Hadi Türkmen spordaki kirliliği TÜRKİYE’ye anlattı:
 
Şeker hastalığı sebebiyle 2 bacağı kesilen eski F.Bahçe yöneticisi Hadi Türkmen şike davasına kahrolmuş.
 
GÖZLERİNİN FERİ...
Hadi Türkmen’in ayak parmaklarından başlayan ameliyat zincirindeki boyut, 13 yılda diz kapağından kalçasına kadar santim santim sürmüş. Ama dramı hâlâ bitmemiş, Sıra, gözlere gelmiş. Göz doktoru, “İkinci bir ameliyat zor” diyor. 
 
Bir dönem F.Bahçe’de de yöneticilik yapan Hadi Türkmen çok dertli: “Keşke Aziz Bey şikeyi becerememiş olsun da şu kâbus gibi iddialar boşa çıksın. Keşke F.Bahçe bugünleri hiç yaşamasaydı da küme düşseydi. Oradan bir şekilde yeniden çıkardı.’’ 
 
 
 
“KADERİN ÖNÜNE GEÇİLMEZ” 
 
Eski ağır siklet boks şampiyonumuz dağ gibi insan Hadi Türkmen, genetik şeker hastalığı sebebiyle iki bacağını da kaybetmiş. Ama sebep, sadece şeker hastalığı mı, “O bende kalsın” dercesine derin bir iç çekiyor. Yazarımız Hasan Sarıçiçek’e “Şike, teşvik ve yolsuzluklara bayrak açtım, günde 100 kez tehdit aldım. Tehditler zabıtlara geçti... Ama kaderin önüne geçilmiyor” diyor. 
 
 
Kesik bacaklar... Yetmemiş... Şeker, gözlerin de ferini almış... Lens’in ışığı yetmez olmuş, artık. Göz ameliyatından henüz çıkmış ama bizi daha iyi görebilmek için pansumanı çıkarmış, kısık bakıyor hayata... Sırada daha başka tedaviler de var... Ama o zamanı en iyi şekilde kullanmayı prensip edinmiş; saat 14:00 ile 15:00 arasına sıkıştırdığı röportajın arkasına bir sürü etkinlik eklemiş. “Her şeyi bir saatte konuşmalıyız’’ diye acele ediyor. 
“Daha torunum Talya’yı ziyaret edip, seveceğim’’ diyor. 
 
 
Uzatmayalım, günün her saatine ayrı bir program koymuş Futbol gazisi Hadi Türkmen. “Futbol Gazisi’’ diyorum, çünkü, bacaklarını bu uğurda kaybetmiş. İşte bu haldeyken bile yoğun bir program için sıkıştırılan röportaj için gittiğimiz Hadi Bey, o mutlu dünyasında bütün zorlukları “Bu da geçer’’ diye hayatın cilvesiyle alay eder bir olgunlukta göğüslüyor.Belki de o dramatik halde bile neşeli olmayı başaran halinden cesaret alarak, röportaja en zor sorudan başlıyoruz...
 
> Biliyoruz sıkı bir F.Bahçelisiniz, eski yöneticisiniz, takımın içine düştüğü bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Öyle böyle değil çok üzülüyoruz... Üzüntüsü gözlerime vurdu. Allah için Aziz Başkan F.Bahçe’ye, Türk sporuna çok büyük hizmetlerde bulundu, kulübümüze çok önemli tesisler kazandırdı. Tek başına stadı yapması bile büyük olay. Ama 100 stat yapsanız bile bu yükün altından kalkılmaz. İnanın bu duyduklarım bir kâbustan ibaret olsa, Aziz Bey, kendisine isnat edilen suçlardan aklanmış olarak çıksa da F.Bahçe bu ağır yükten kurtulsa diye dua ediyorum. Fakat, maalesef...’’
O an; dudakları kuruyor. Kelimeler boğazında düğüm oluyor. Gözleri yaşarıyor. Kendisini bu zor günlerinde hiç yalnız bırakmayan değerli eşi Sündüs Hanıma, “Bize içecek bir şeyler ikram eder misin?’’ diye ricada bulunuyor. 
 
> Şike ve teşvik ağır bir itham. Sizce Türk futbolunda bunlar yaşanmış mıdır?
“Şike ve teşvik bugünün belası değil ki... Futbol var olduğu günden beri, ilkokullar arası müsabaka da, uluslararası maçlarda da var bu illet. Fakat, boyutu değişiyor.’’
 
MİLLİ TEŞVİK!
 
> Milli Takım düzeyinde teşvik primini açıkladığınızda olay olmuştu.
“Macaristan ve Portekiz ile aynı gruptaydık. A Milli Takımımızın play-offa kalmadan finallere gidebilmesi için Macaristan’ın Portekiz’i yenmesi gerekiyordu. İsmail Cem bakandı. Bizimkiler, Macaristan’a 750 bin dolar teşvik primi göndermişler, Portekiz’i yensin de gruptan biz çıkalım diye. Ama bu bir güç meselesi. Portekiz maçı kazanınca, sonradan öğreniyoruz ki, o para Budapeşte’de elçilikte kalıyor. Hem de 50 bin doları tırnaklanmış olarak! Şimdi, bunu bilen ve bu duruma karşı savaş açan biri futbolda şike yok diyebilir mi?’’
 
> Bu teşvik primini kim götürmüş, karşı tarafta kim alacakmış?
“Bana isim sormayın. Bu halde bir de mahkeme kapılarında dolaştırmayın. Ama şu kadarını söyleyeyim; o işe aracılık eden teknik adamı bir de ödüllendirdiler. Morituana’ya teknik adam olarak gönderdiler. Size o kadarını söyleyeyim, araştırıp bulun.’ Ben bunu seslendirdim diye rahmetli Gündüz Tekin Onay ile münakaşa ettik. 
 
Daha başka örnek mi, istiyorsunuz, Litvanya’yı yenecek Genç Milli Takımımızı o maça göndermedik! Bunu neden yapıyorsunuz, diye sorduğumda Ata Aksu’nun cevabı ne olsa beğenirsiniz? Dedi ki; ‘Herkes ne yapıyorsa biz de onu yapıyoruz.’ Şimdi cevap mı bu?Ben bildiklerimi sayın Mehmet Ali Şahin’in isteği üzerine kurulan TBMM’deki Araştırma Komisyonu’na tek tek anlattım. O komisyonun başkanı da Sayın Haluk İpek’ti. Benim gibi o komisyonda birçok isim çarpıcı açıklamalarda bulundu. Slovenya-Türkiye maçında da başka şeyler olmuş. Bunların hepsi hem TBMM Araştırma Komisyonu’nun kayıtlarında mevcut hem de emniyette. 
 
TOPUKLARIMA SIKARLAR!
 
Hatta İlhan Cavcav’a bildiklerini anlat dediklerinde eliyle topuğunu işaret ediyor, ‘Anlatayım da aksak mı kalayım’ diye! Bu konuları konuşmak için TRT’de Turgay Renklikurt’un programına davet edildim. Beni, yukarda camekanlı bir bölmeye aldılar. Stüdyoyu basarlar korkusundan. Program çekilirken kamera arkasında bir şeyler oldu. Bir de baktım, çekim durmuş, kırmızı ışık sönmüş ama ben anlatmaya devam ediyorum. Renklikurt’a dedim ki, ‘Çekim yapılmıyor.’ Bana, ‘Olur mu, Hadi Beyciğim’ dedi. ‘Dikkat et, kırmızı ışık söndü’ dedim. O da şaşırdı. ‘Çekilen bölümün kasetini bana verin’ dedim. Vermediler. Daha sonra Fikret Ünlü bakanken, o çekildi denilen kaseti yayınlatmak istedi, olmadı. ATVde anlat dedi, onlar da yayınlayamadılar.’’
 
> Gerçekten bu kadar tehdit oluyor muydu?
 
(Hadi Türkmen, önce kesik bacaklarına baktı, derin bir iç çekti ve sonra eşini göstererek) “İnanmıyorsan Sündüs Hanım’a sor” dedi. Sordum. Sündüs Hanım, ‘Yurt içinden yurt dışından yüzlerce tehdit aldık. Gece, gündüz... Ama kader diye bir şey var. Allah’a güvendik hep.”
 
TV YÖNETİCİLERİNDEN BASKI
> Hadi Bey, bunca tehdit neden peki?
“Yanlışlara karşı çıkıyor olmam... Mesela birini anlatayım... Futbol maçlarının naklen yayın konusu. Prof. Dr. Fethi Heper’le birlikte bir panel için davetliydim. Yalım Erez aradı, o tarihte bakandı kendisi. ‘ATV’ye gel’, dedi. ‘Önemli bir konu görüşeceğiz’. Ben de Haluk Ulusoy’u aradım. Federasyon Başkanı malum, sordum, ‘Gideyim mi?’ diye. ‘Git’, dedi. Gittim ki televizyon sahiplerinin hepsi orada. İçlerinden biri, ‘Naklen yayını 60 milyon dolara çıkardık, al şu sözleşmeyi imzala’ dedi.
 
Dedim ki, naklen yayın için para vermiş anlaşma yapmış bir şirket var (Erol Aksoy.) O anlaşmayı bozmadan ben de bozdurtmam. Haluk Ulusoy’u aradım, durumu anlattım.
 
Allah var! Haluk çok delikanlı, direndi, “Oraya gelenin...” dedi ve kesinlikle gelmedi. Hakkını teslim etmeliyim. 
 
Kazım Kanat, bir gazeteci olarak yaşadıklarımı biliyordu. Bir gün onu hastaneye ziyarete gittim, Adil Ümür ile birlikte. Anı defterine, ‘Bir hastanın halinden ancak bir hasta anlar. Sana bir çiçek bir kolonya getiremedim. Ancak Türk futbolunun gerçeklerini getirdim’ diye yazdım. Okudu, duygulandı. Dedim ki, ‘Neden yazmadın?’ 
 
Ağzına fermuar, gırtlağına kesme işareti yaptı.’
Tabii mafya için kurban kesmeler filan... Bunun diyetleri ödendi... Gündüz Tekin Onay başka diyetlerin ödendiğini de söyledi. 
Ali Şen de maçları kendi kanalımızdan verelim diyordu. Sonra Aziz Yıldırım başkan seçildi. Beni çağırdı, şu meseleleri bir konuşalım diye. İşin aslı astarı nedir diye. Ben de anlattım kendisine... Tehditleri filan... Çok üzüldü, dedi ki; “Bizim yanımızda olsaydın, bunlar başına gelmezdi.’’ 
 
NE OLACAK FENER’İN HALİ?
 
(Röportaja son noktayı koymak üzereydik ki; Hadi Bey’in telefonu çaldı. GATA’daki tedavisi sırasında dost olduğu Güneydoğu gazilerinden Salih aradı... Sesli konuştuğu için ister istemez dinliyoruz: “Düşmek ne demek Salihçiğim, düşeceğimiz kadar düşmüşüz zaten. Keşke F.Bahçe bugünleri hiç yaşamasaydı da küme düşseydi. Oradan bir şekilde yeniden çıkardı.’’ 
 
Telefon susmak bilmiyor... Gaziler sıraya girmiş. Herkes merak ediyor: Ne olacak F.Bahçe’nin hali?
 
Hadi bey tek tek cevaplıyor... 
 
Son sözleri ise şöyle: “Yaşananlar bizim boyumuzu aştı. Biz Fenerbahçe’de yönetici iken Sarıyer ile, Bolu ile berabere kaldık diye kafamıza bozuk para atmışlardı. Bir halt beceremiyorsunuz diye. Keşke Aziz Bey de becerememiş olsun da şu kâbus gibi iddialar boşa çıksın. Yasalar net, mahkemenin sonuçlarına rıza göstermek lazım.’’
 
“ÇOCUKLARININ OKULUNU BİLİYORUZ!”
 
Türkiye’nin Macaristan’a teşvik primi verdiğini açıklayınca, bugün hapiste olan yeraltı dünyasının ünlü ismi, “Çocuklarının okulunu biliyoruz” diye tehdit etti. O da koltuğu bırakıp çekildi.
 
AZİZ YILDIRIM’DAN GARANTİ
 
13 yıl önce Hadi Türkmen tehditler üzerine istifa edince Aziz Yıldırım ona şöyle demiş: “Bizim yanımızda olsaydın bunlar başına gelmezdi.’’ Şimdi de Türkmen, Yıldırım’a aynısını söylüyor... (Türkiye)