Hepimiz safça bir umutla yeni anayasayı bekliyoruz. Yeni anayasamız hem katılımcı bir biçimde hazırlansın hem de köklü bir zihniyet değişikliğini yansıtsın istiyoruz.

Ama hiçbirimiz, böyle bir anayasa nasıl olup da bu Meclis'ten çıkacak faslına girmeyi pek sevmiyoruz. Kutsal "konsensüs" söylemi ortalığı böylesine sarıp bütün ilerici ruhları esir almışken, baykuş rolüne talip olup karanlık gelecekten bahsetmek hiç de sempatik bir pozisyon değil zira... Böyle şeyleri partiler kendi içlerinde konuşuyor; devletin bütün kurumları A, B, C planlarını hazır tutuyor ama sıra kamuoyuna konuşmaya geldi mi, herkeste bir iyimserlik, bir iyimserlik ki sormayın...
Oysa son derece umut kırıcı bir tablo ile karşı karşıyayız.

AK Parti fire verebilir

Malum, fikir toplama aşaması bitti. Bir hafta sonra yeni anayasanın yazımı başlayacak. Bu da pek zor bir iş olmasa gerek...
Sorun şu ki, eğer dağ fare doğurdu dedirtmeyecek bir metin çıkacaksa ortaya, böyle bir metni bırakın Meclis'ten çıkarmayı referanduma götürecek oyu bulmakta bile çok zorlanacak hükümet.
Referanduma götürmek için eksik kalan beş on oyu nasılsa bir yerlerden bulur, demeyin.

Zira bugün ihtiyacımız olan anayasaya, AK Parti içinde varlığını bildiğimiz milliyetçi damardan da tepki gelebileceğini; dolayısıyla Meclis'teki oylamada AK Parti'nin fire verme ihtimali olduğunu da hesaba katmak gerekiyor.
Bu durumda hükümetin bu tasarıyı çıkarabilmek için mutlaka Meclis'te desteğe ihtiyacı var.
Peki kimden alınabilir bu destek?

MHP ve BDP'yi geçiniz

MHP'nin olur vereceği bir metin, askeri vesayete ve darbeciliğe cevaz veren maddelerin değiştirilmesini sağlayabilir belki ama onun dışında Kürt sorununu ve vatandaşlık meselesini çözemeyeceği gibi bugünkü anayasaya sinmiş olan devlet ideolojisinin aynen korunmasını amaçlayacaktır.
O zaman, MHP'yi geçiniz.
AK Parti, BDP ile özellikle Kürt meselesinin anayasal temeline ilişkin konularda ittifak yapabilir; bu noktalarda BDP'nin desteğini alabilir. Ama başka destekler de olursa... AK Parti'nin yeni anayasayı sadece BDP desteğiyle çıkarma pozisyonuna düşmeyi siyaseten kaldıramayacağını; BDP'yle baş başa kaldığı bir manzaranın ortaya çıkmasını göze alamayacağını biliyoruz.
O zaman, BDP'yi de geçiniz...
Geriye kalıyor CHP'yle ittifak.
Peki bu, CHP'nin bugünkü yapısı ile mümkün mü?
Şu anda CHP kendi içinde iki ayrı partiyi barındırıyor ve bu yapı partiyi ideolojik ve siyasi olarak kilitlemiş vaziyette. Parti kıpırdayamıyor; Bu dar alanda ne Kılıçdaroğlu'nun ne de bir başka liderin herhangi bir siyasi-zihinsel açılım gerçekleştirmesi ve şu anda ihtiyacımız olan anayasayı savunma noktasına gelmesi mümkün değil. Zaten o yüzden de Kılıçdaroğlu inanılmaz siyasi istikrarsızlık içinde kıvranıp duruyor. Tam iyi bir şey söyledi diye sevinecek oluyorsunuz, ertesi günü o açılımı misliyle geri alan bir başka açıklama geliyor.

Bu durumda, beklentileri karşılayacak bir anayasa değişikliğinin referanduma götürebilmesi için tek şans, CHP'nin içindeki fiili bölünmüşlüğün gerçek bölünme halini alması olarak görülüyor.
CHP tabanında, demokratik bir anayasaya karşı barikat oluşturma pozisyonunu içine sindiremeyecek geniş bir kesim olduğunu biliyoruz. İşte bu tabanın da zorlamasıyla, anayasa yapım sürecinde ulusalcı kanatla sosyal demokrat kanat arasında bir ayrışma yaşanabilirse, sosyal demokrat kanat özgür kalıp oynaması gereken tarihi rolü oynayabilirse, Türkiye, 21. yüzyıla yakışan bir anayasaya kavuşabilir. AK Parti ve bu ayrışmadan doğacak Sosyal Demokrat Parti de, demokratik bir anayasa yapmanın onurunu birlikte taşır.
Herhalde hiçbir siyasi bölünme bundan daha hayırlı bir sonuca vesile olamaz.

GÜLAY GÖKTÜRK - BUGÜN