AYDINPOST HABER SERVİSİ - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "ByLock kullananların sayısı 215 bin 92 kişi. Sayın Başbakana göre bunların içinde bir tek siyasetçi bile yok. Aklınız eriyor mu? Bizim aklımızla alay mı ediyorlar? 215 bin kişi varsa, açıklayın kardeşim. Bunlar darbeci, terörist demiyor musunuz? Açıklayın. Dönüp bize diyorlar ki Siz, FETÖyü destekliyorsunuz. Açıkla kardeşim, kimin destekleyip desteklemediği çıksın ortaya" dedi.

Kılıçdaroğlu, NTV ve Star’da katıldığı canlı yayında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

"İktidar partisinde ByLock kullananların olduğu" iddiasının sorulduğu Kılıçdaroğlu, "Ellerindeki en önemli delil ByLock listeleri değil mi? Niye açıklamıyorlar ByLock listelerini?" yanıtını verdi.

"Siz, ByLock kullanıcısı 120-180 AK Partili var diyorsunuz. Gördünüz mü bu listeyi?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, "Belki daha fazla. Ben ısrarla şunu söylüyorum, eğer ByLock kullananlar FETÖ darbe örgütünün birer üyesiyseler, FETÖ darbe örgütünün üyelerini bu hükümet neden açıklamıyor? Polis bir yere baskın yapıyor, teröristleri yakalıyor, evde bulduğu gazeteyi, silahları, kitapları ve teröristlerin isimlerini yayımlıyor, televizyonlar gösteriyor. Ellerinde ByLock listesi var, niye açıklamıyorlar?" dedi.

"DARBEYLE NASIL MÜCADELE EDİYORLAR"

Kendilerine, "CHP FETÖcüleri destekliyor." dendiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, "Ben devlet değilim, devlet sizsiniz, benim istihbarat örgütüm yok, sizin istihbarat örgütünüz var. ByLock listeleri sizin elinizde. Niçin açıklamıyorsunuz? Teröristleri niye saklıyorsunuz? Teröristleri saklamak suç değil mi?" ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu, "Hiçbir milletvekili yoksa niye gizliyorlar? Pastacıdan mı korkuyorlar? ByLock kullanan memurları, hakimleri attılar. Bir darbe yapılıyor, her ayağı var, siyasi ayağı yok. Kim başbakan olacaktı, kim başbakanlık müsteşarı olacaktı, kim cumhurbaşkanı postuna oturacaktı, kim devlet başkanı olacaktı, kim bunların arkasındaki güç?" diye sordu.

Gazeteci Kadri Gürselin ByLock kullanıcısı 92 kişiyle telefonla konuştuğu için hapiste olduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, "Kim bu 92 kişi? Niye, hangi gerekçeyle açıklanmıyor?" diye konuştu. Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"AKP Trabzon milletvekilinin ablası atıldı, Kilis, Hatay, Kırıkkale, Aydın, Sakarya milletvekilinin kardeşi, Kayseri milletvekilinin yakınları, belediye başkanının damadı. Bunlar da ByLockçu. Kadri Gürsel hapiste, bunların tamamı dışarıda. Hangi adaletten söz ediyoruz ve darbeyle nasıl mücadele ediyorlar? Bana çıkıp birisi bunu açıklamak zorunda. ByLock kullananların sayısı 215 bin 92 kişi. Sayın Başbakana göre bunların içinde bir tek siyasetçi bile yok. Aklınız eriyor mu? Bizim aklımızla alay mı ediyorlar? Böyle bir şey olabilir mi? 215 bin kişi varsa, açıklayın kardeşim. Bunlar darbeci, terörist demiyor musunuz? Açıklayın. Dönüp bize diyorlar ki Siz, FETÖyü destekliyorsunuz. Açıkla kardeşim, kimin destekleyip desteklemediği çıksın ortaya. Niye açıklamıyorsun?"

"15 Temmuzla ilgili kontrollü darbe girişimi ifadesini kullandınız. Bununla ne demek istediniz?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, 15 Temmuzda 248 kişinin şehit, çok sayıda kişinin ise gazi olduğunu, darbeye karşı parlamentoda grubu olan 4 siyasi partinin mücadele ettiğini, insanların sokağa çıktığını hatırlattı.

"Üzerimize düşen bu darbeyi bütün ayrıntılarıyla ortaya çıkarmaktır, darbeyi örtbas etmek değildir" diyen Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz darbe girişimini araştırmak üzere kurulan komisyonun görevini yapmadığını savundu. Kılıçdaroğlu, "Ben 248 şehidin ve çok sayıda gazinin kanının hesabının sorulmasını istiyorum. Eğer bir siyasal iktidar, darbe komisyonunu çalıştırmazsa, bizim arzu ettiğimiz kişileri darbe komisyonuna davet ettirmezse biz ne yapacağız? Hükümetin samimiyetini sorgulayacağız değil mi?" diye konuştu.

Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı’nın ifadesinde, "TSKda, kriz ve olağanüstü durumlarda ilk haber alınır alınmaz, personel kışlayı terk etmesin emri verilir. Her zaman uygulanan bu temel ve basit kural, 15 Temmuz 2016da ilk haber alındığı zaman uygulanmamıştır" dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Niçin, ben bunu sormayacak mıyım? Kime soracağım ben bunu? Darbe komisyonuna davet ediyoruz. En kilit iki ismi var, Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı. Soracağız, bu temel kural neden yerine getirilmedi? Engelleniyor ve bunlar darbe komisyonuna gelmiyorlar. Kim engelliyor? Hükümet. Şimdi bu hükümet bana hesap soruyor. Sen bu insanları neden TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonuna getirmiyorsun, neden engelliyorsun? Ben bunu sormayacak mıyım? Ben bunu sormazsam, 248 şehidin kanı yerde kalacak. Ben bunu sormazsam, bu darbenin üstü örtülecek. Bana diyorlar ki Neden buna kontrollü darbe girişimi diyorsun? Ne diyeyim Allah aşkına? Bir hükümet darbe girişiminin ortaya çıkmasını engellerse ne diyeceğim ben ona? Ne dememi istiyorlar? Söylesinler, ben de onu söyleyeyim."

"ÜST AKIL İDDİANAMEDE YOK"

Zekai Aksakallı’nın, şehit Ömer Halisdemire darbeci Semih Terziyi öldürme emri verdiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, "Şimdi biz hangi noktadayız? Bütün vatandaşlarıma söylüyorum, elinizi vicdanınıza koyun, konuşun ve düşünün değerli vatandaşlarım, ben bu konuyu araştırmayıp da ne yapacağım?" diye sordu.

Kılıçdaroğlu, FETÖ iddianamesini yazan savcının görevden alındığını hatırlatarak, "Savcı neden görevden alınır? Bu iddianame neden Adalet Bakanlığına gider? Neden bu iddianamenin içi boşaltılır? Ben 248 şehidin hakkını arayan savcı görevden alındığı zaman ne diyeceğim ben? Kim alır bu savcıyı görevden? Ben almıyorum. Bu savcı ne yaptı?" dedi. Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İçi boşaltıldı iddianamenin, bir hurafeler iddianamesine dönüştürüldü. Darbe komisyonu kurulduktan ve bir süre çalıştıktan sonra biz anladık ki bu hükümet bu darbe işini kapatmak istiyor. Bir yerlere sıçramasını engellemek istiyor. Bütün bu anlatımlar da bu düşüncemizi destekliyor. Bu iddianamede savcıyı görevden alıyorsunuz, iddianamenin içini boşaltıyorsunuz, suçlu kim? Üst akıl. Kim bu üst akıl? İddianamede yok. Sizin aklınız yok mu arkadaş? Üst akıl kim? Falan devletse devletin adını yaz, falan kişiyse kişinin adını yaz. Hurafelerden iddianame mi olur? Hurafelerden yola çıkılarak bir darbe girişimi mi soruşturulur? Ben bu 248 şehidin hakkını nasıl arayacağım? Ben bu darbe girişimine ne söyleyeceğim? Hükümet neresinde bunun?"

Bunları dile getirdiği için kendisinden hesap sorulduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, bunları 248 şehit ve bir daha Türkiyede darbe olmasın diye dile getirdiğini ifade etti.

"GÜNAHSIZ ASKERLERİN HESABINI SORMAYACAK MIYIM?"

"Darbe girişimi başarılı olsaydı ne olacaktı?" sorusuna Kılıçdaroğlu, "Başarısızlığa mahkum edilen bir darbe girişimi. Öyle değil mi? Kriz anında asker sokağa çıkmasın diye talimat vermeniz gerekirken talimat vermeyip, o askerleri sokağa salıyorsanız ne olur?" diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, hiçbir günahı olmayan, komutanlarının emrini dinleyen askerlerin linç edilmesine ilişkin bir davanın açılmadığını ileri sürerek, "Niçin dava açılmıyor? Ben o günahsız askerlerin hesabını sormayacak mıyım?" diye sordu.

Kemal Kılıçdaroğlu, 6 Haziran 2016da yazılan "2016/24769" numaralı FETÖ iddianamesinde, "FETÖ/PDYnin kuvvet komutanlıkları, jandarma ve emniyet teşkilatları içindeki mensuplarından oluşan ve on binleri bulan devletten ayrı hiyerarşiye bağlı silahlı bir yapılanmasının olduğu, FETÖnün anayasal düzeni değiştirecek veya ortadan kaldıracak silahlı güce ulaştığı ve askeri darbe yapabilecek tek organize güç olduğu, FETÖ/PDYnin darbe teşebbüsünde bulunma tehlikesinin açık ve yakın olduğu" tespitlerinin yapıldığını aktararak, hükümetin bunu bildiğini savundu.

Bu iddianameye dayanılarak, Anayasa Mahkemesinin iki üyesinin şu anda hapiste olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, darbe girişiminin engellenmediğini iddia etti.

"DARBE KOMİSYONU RAPORU VERMİYOR"

"Bir hükümet böyle bir risk alır mı? Ya o darbe girişimi gerçekleşse sonucu ne olacaktı?" sorusuna Kılıçdaroğlu, "Neden hükümet bu darbe girişimini örtmek istiyor? Neden açığa çıkmasını istemiyor? Asıl sorulması gereken soru o değil mi? Neden, hangi gerekçeyle kapatmak istiyor?" şeklinde yanıt verdi.

Darbe Komisyonu raporunun kendilerine ve diğer milletvekillerine verilmediğini, bunun 16 Nisandan sonraya bırakıldığını ifade eden Kılıçdaroğlu, "Darbe raporunun 16 Nisanla ne ilgisi var? Gerçekler açığa çıkmasın diye. Bizim bir dosyamız yok, birden fazla dosyamız var. Dosyalarımızdan birisi de bu darbe komisyonuna vereceğimiz dosya. Bütün bu ayrıntılar ve daha fazlası o dosyada olacak." dedi.

"Dosyadaki kaynakların" sorulduğu Kılıçdaroğlu, "Mahkemelerle ilgili ayrı dosyamız var. Bu, Darbe Komisyonuna vereceğimiz dosya. Darbe Komisyonuna verirken oradaki bütün görüşmeler, ayrıntılar, pek çok yerden alınan bilgiler, ifadeler bütün bunların hepsi var. Darbe Komisyonu başkanı bize raporu vermiyor, raporu vermediği için biz de dosyamıza son şeklini veremiyoruz. Raporu versin bir görelim bakalım, bu raporda ne var." karşılığını verdi.

Kılıçdaroğlu, raporu, AK Partinin, CHP, MHP ve HDP’nin grup danışmanlarının birlikte yazacağını, ancak bundan vazgeçildiğini ileri sürdü. Kılıçdaroğlu, "Darbeye karşıyız biz, onlar da karşı. Niye dahil etmiyorlar? Bana söyler misiniz, bu nasıl bir hükümet? Darbeye karşı olduğunu söylüyor ama darbeyi kapatmak istiyor, neden?" ifadelerini kullandı.

"ÖKSÜZ'ÜN ELİNDEKİ CİHAZI HANGİ KURUM İTHAL ETTİ?"

"Adil Öksüzün ismini kim telaffuz etti? Bir televizyon programında ben söyledim. Adil Öksüzün çok önemli bir isim olduğunu, dikkat edilmesi gerektiğini söyledim." diyen Kılıçdaroğlu, bunun üzerine kendisine saldırıldığını, şimdi iktidarın da bu ismi telaffuz etmeye başladığını savundu.

"Kimdir Adil Öksüz?" diye soran Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"İki cep telefonu kullanır, GPS cihazı vardır. Herkesin telefonları alınır, Adil Öksüzün telefonları alınmaz. GPS cihazı ve telefonlarıyla beraber Adil Öksüz serbest bırakılır. Neden? Ben hükümetin bunların cevabını vermesini istiyorum. Bunun muhatabı hükümet. Bütün bu soruları soruyorum, hükümet cevap versin. Hükümet cevap vereceği yerde, beni suçluyor. Benim iddialarım, sorularım yerinde ve doğru değilse, çıkın diyin ki Kardeşim şu sorun yanlış, şu sorunun cevabı budur, sen bunu söylüyorsun ama bu gerçek değildir. desinler bana, diyemiyorlar. Tek yaptıkları var, Efendim bu kadar şehidimiz var, bu darbe oldu. Ben de biliyorum. Sen şehitlerin kanının hesabını sormuyorsun, ben soruyorum. Darbe bir daha bu ülkede olmasın. diyorum, sen darbeyi kapatıyorsun. Kapatmıyorum diyorlarsa, onlara da soruyorum, neden Darbeleri Araştırma Komisyonuna darbenin en önemli isimlerini çağırmadınız? Neden gelmelerine engel oldunuz?"

"Referanduma memleket meselesi diyorsunuz. Sahiden memleket meselesiyse bu, elinizde güçlü bir done değil mi açıklamak için?" sorusuna Kılıçdaroğlu, "Adil Öksüzü ben açıkladım, daha kimi açıklayayım? Adil Öksüzün elindeki GPS cihazını devletin hangi kurumu ithal etti? Basit mi? Basit. Bilinmesi gereken bir soru. Kim yapacak bunu? Çok basit. Başbakanlık talimat verecek, Şu GPS cihazlarını devletin hangi kurumu ithal etti?, bakacaklar." yanıtını verdi.

"248 ŞEHİT VERDİK, YETMEZ Mİ?"

Kılıçdaroğlu, herkese kelepçe vurulurken Öksüze vurulmadığını ifade ederek, "Neden? Söyleyeyim, MİT Yasasında bir değişiklik yapıldı 2014te. Başbakanın emri ve talimatı olmadan hiçbir MİT görevlisi tutuklanamaz, gözaltına alınamaz. Kendi iktidarları döneminde yaptılar bunu. Adil Öksüz neden tutuklanmadı, gözaltına alınmadı? Efendim haberimiz yoktu. diyecekler." dedi.

"Öksüzün MİT elemanı olduğunu mu iddia ediyorsunuz?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Bu soruları ben sormak zorundayım. Keşke Sayın Binali Yıldırım olsaydı da ben, Binali Yıldırıma sorsaydım, cevabını verseydi. Benimle televizyona çıkmaya çekiniyorlar, korkuyorlar ama çıkıp meydanlarda beni suçluyorlar. Meydanlarda aleyhime olmadık laflar ediyorlar. Ben sorduğum soruları biliyorum. Ben bu ülkeyi savunuyorum, bu ülkenin demokrasisini savunuyorum. 248 şehit verdik, yetmez mi arkadaş? 248 şehidin olduğu bir yerde darbenin üstü örtülürse, ben sessiz kalabilir miyim? Bu benim ahlakıma da inancıma da vicdanıma da uygun düşmez. Bedeli ne olursa olsun, ben sonuna kadar gitmek zorundayım. Ya bu darbenin bütün ayrıntıları ortaya çıkacak ya ben bu soruları her ortamda onlara soracağım. Adil Öksüzü tanımıyoruz. diyemezler. Niye diyemezler? Darbeden önce savcı iddianame hazırlıyor, Adil Öksüzün Deniz Kuvvetleri imamı olduğu yazıyor, sonra bir başka iddianamede Hava Kuvvetleri imamı olduğu yazılı. Adil Öksüz bilinmeyen bir isim değil. Ben ismini söylemesem, onun da üstünü tamamen kapatacaklar."

"Kim bu Adil Öksüz? Öldü mü, ölmedi mi, hayatta mı, kaldı mı? Kim bu adam? Gücü nereden alıyor?" diye soran Kılıçdaroğlu, "Efendim, Biz bununla ilgili soruşturma açtık. Siz, onu külahıma anlatın, bana değil. Ne demek soruşturma açtım? Koskoca Türkiye Cumhuriyeti, iki telefonuyla, GPS cihazıyla koyuverilen Adil Öksüzün nerede olduğunu bilmeyecek ama soruşturma açmış olacak. Bizi mi kandırıyorlar? Yok öyle bir şey." ifadelerini kullandı.

"ÇOCUK MU KANDIRIYORLAR"

"Elinizde bilmediğimiz bir şeyler mi var?" sorusuna karşılık Kılıçdaroğlu, söylediklerinin tamamının doğru olduğunu kaydetti.

Başbakan Yıldırımın "Darbenin siyasi ayağı yok." dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, "Allah aşkına çocuk mu kandırıyor bunlar? Bu darbeciler gelip ülkeyi yönetmek istemiyorlar mıydı? Darbeciler gelseydi, cumhurbaşkanı, başbakan olmayacaktı, belki Meclis kapatılacaktı, belki bizler hapishanelerde olacaktık." dedi.

Kılıçdaroğlu, 12 Mart ve 12 Eylül darbelerini hatırlatarak, "Darbe girişimi olacak, kalın kalın dosyalar, kitaplar, broşürler olacak, darbenin siyasi ayağı olmayacak. Ne için? Buna ben inanmıyorum. Darbenin memur, sendikacı, ihracatçı, işveren, çikolatacı, baklavacı ayağı var, siyasi ayağı yok. Siz çocuk mu kandırıyorsunuz Allah aşkına?" diye konuştu.

"MİT'İN DÜNYADAN HABERİ YOK"

Kılıçdaroğlu, "Beni suçluyorlar. Niye suçluyorlar beni? Neden, bunları ben dile getiriyorum diye suçluyorlar. Ben hiç sesimi çıkarmasam, Sayın Devlet Bahçeli gibi olsam, hayatlarından çok memnun olacaklar, beni el üstünde tutacaklar. Yaşa, bravo Kemal Kılıçdaroğlu, ne kadar güzel şeyler, sen bu işlerle hiç uğraşmıyorsun. İyi de bu şehitlerin hesabını kim soracak?" dedi.

Kemal Kılıçdaroğlu, vicdanının, ahlakının, inancının, memleket sevgisinin ve demokrasiye saygısının olduğunu belirterek, "Bu darbe girişimini bu hükümet, başta da Sayın Cumhurbaşkanı kapatmak, örtmek istiyorlar. Derine inilmesini istemiyorlar, ucu kendilerine dokunacağı için." iddiasında bulundu.

Darbeleri Araştırma Komisyonuna gelen eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğun "MİT, benim genelkurmay başkanlığım sırasında bir tane FETÖcünün adını bile bana bildirmedi" dediğini anımsatan Kılıçdaroğlu, "Kim bu bilgiyi vermeyen? MİT. Ben sormayacak mıyım, sen neden bu bilgileri vermedin? Bir savcı tespit ediyor. Koskoca MİTin dünyadan haberi bile yok, orduya bir kişinin ismini bile vermiyor. Ben bunun hesabını sormayacak mıyım?" diye konuştu.

"ByLockçu siyasetçilerle ilgili isim biliyor musunuz?" sorusuna Kılıçdaroğlu, "Ben, açık ve net hükümete bir çağrı yapıyorum, ByLock listelerini açıklayın. Açıklamazsanız, ByLockçuların ağırlıklı

"OLAYLARDAN HABERİ OLDUĞUNU İTİRAF EDEN BİR CÜMLE"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Siyasi hayatımda ne aldanan oldum, ne aldatan oldum" sözlerine ilişkin, "Bu laf çok güzel bir laf. Bu laf aslında bütün bu olaylardan kendisinin haberinin olduğunu itiraf eden bir cümledir. Hiç aldatılmamışsa ve hiç aldanmamışsa bütün bu olaylardan kendisinin bilgisinin olduğunu söylüyor zaten. Bundan büyük itiraf olamaz." dedi.

"17-25 Aralık'tan sonra Türkiye 2 seçim geçirdi. Belki, bu seçimlerde milletvekilleri, ByLock kullananlar, FETÖ'cü olanlar ayıklandı, temizlendi. Nasıl değerlendirirsiniz?" şeklindeki soru üzerine Kılıçdaroğlu, "Nasıl ayıklandı, darbe girişimi bu dönemde oldu. ByLock'un çözümü bu dönemde yapıldı. Eagle var daha? Bylock kullanıldığı anlaşıldıktan sonra buna geçildi." diye konuştu.

"Sayın Adalet Bakanı, 'Sayın Kılıçdaroğlu'na Amerika'dan FETÖ'cülerden yanlış hatırlamıyorsan mail geldi." diyen Kılıçdaroğlu, "Sen Adalet Bakanısın. Adalet dağıtan bir kurumun başındasın. Ahlakın varsa, bana gelen o maili çıkar açıklarsın. Neden ben böyle bir mail gelmediğini söylüyorum. Geldiğini söylüyorsan, Adalet Bakanısın, sen çık açıkla. Bak ben ne kadar rahatım. Çık açıkla." ifadelerini kullandı.

CHP olarak bu konuya çok duyarlı olduklarını aktaran Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"Bizim anonim mail adresimize Amerika'dan David Keynes diye birisi, ki bu ByLock'u kurduğunu, programı yaptığını söyleyen kişiydi. Bize bir maili geldi, CHP'ye bir maili geldi. Biz bunun dökümanını aldık, bir dosya halinde Başbakanlık Müsteşarlığı'na gönderdik. Neden? Biz Türkiye'nin bekasını her zaman savunduk. Hangi tarihte gönderdik? 19 Ekim 2016'da. Bizim devlete, bizim hükümete, bizim Türkiye'nin çıkarlarına bakış açımıza bakın, bir de onların bakış açılarına bakın. Yalan söylemek bu kadar kolay olmamalı. Bir Adalet Bakanı için hele hele bu kadar hiç olmamalı. Arzu ederlerse buradan açık çağrı yapıyorum Sayın Binali Yıldırım gelir, oturur bu konuyu ikimiz rahatlıkla konuşabiliriz. Niye gelmiyorlar? Ellerinde her türlü bilgi var, gelsinler oturup konuşalım. Darbeyi kapatmak ne demektir? Darbeyi kapatmak 'suç işlemek' demektir. Darbenin siyasi ayağını ortaya çıkarmamak 'suç işlemek' demektir. Suçluların telaşı içindeler."

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "15 temmuz gecesi biz Marmaris'ten İstanbul'a geldik. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu da İstanbul'a gelmiş, Atatürk Havalimanı'na inmiş. Keşke bekleseydi birlikte orada tanklara karşı dursaydık ama Kemal Bey durmadı başka bir yere geçti" sözlerinin hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, "Sayın Kılıçdaroğlu Atatürk Havalimanı'nda bekleyin, ben de oraya geliyorum' diye bana haber mi verdi? Nerede olduğu belli değildi. Bir Cumhurbaşkanı konuşurken, neyi anlatmak istediğini, sade ve güzel bir dille anlatmalı. 'Beni bekleseydi, bana haber verseydin beklerdim, niye beklemeyeyim?" diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, şu açıklamaları yaptı:

"Beklerdim, niye beklemeyeyim? Niye bana haber vermiyor? Laf söylemek kolaydır. Önemli olan niyettir, niyet. Beni eleştirmek için bunu söylüyor. Gelirsin havaalanına dersin ki 'Ben geliyorum Sayın Kılıçdaroğlu da orada beklesin. Biz ikimiz beraber, üçümüz beraber, beşimiz beraber oturalım darbeye karşı çıkalım'. Peki geldi de tankın üstüne mi çıktı Allah aşkına? Atatürk Havaalanı'na geldi de tankın üstüne mi çıktı? Yok öyle bir şey. Giriş-çıkış, uçaklar çalışmıyor. Sadece ben yoktum Sayın Hayati Yazıcı da vardı, beraberdik orada zaten."

 

İndiğinde havalimanının girişinde tankların olup olmadığının sorulması üzerine ise Kılıçdaroğlu, "Çıkışta vardı, bu kadar. Sonra biz geçtik, darbeye karşı olduğumuzu açıkladık zaten. Doğru olmadığını söyledik. Üstelik ben bunu, öğrenir öğrenmez daha uçaktayken söyledim. Her türlü darbeye karşı olduğumuzu söyledim bu kadar basit." değerlendirmesinde bulundu.

 

Kılıçdaroğlu, sorunun aslında daha derinde olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

"Sayın Cumhurbaşkanı bugün açıklama yapıyor. Okuyayım size metni 'Siyasi hayatımda ne aldanan oldum, ne de aldatan oldum' Bugün miting meydanında, galiba söylüyor. Gazeteci arkadaşlarımıza bir mesaj verelim. Bu sözü acaba başka birisinden duydular mı? Noktayı burada bırakalım. Şimdi diyor ki 'Şahsım başta olmak üzere' 19 temmuz 2015 darbeden çok önce, Harp Akademileri'nde söylüyor. 'Şahsım başta olmak üzere tüm ülke yanlış yönlendirildi, aldatıldı. Tüm ülke ve şahsım yanlış yönlendirildi ve aldatıldı.' Ama bugün ne diyor? 'Siyasi hayatımda ne aldanan oldum ne aldatan oldum'. İkisini aynı kişi söylüyor. Sonra dönüyorum 3 Ağustos 2016'ya, yani darbeden sonraya. 'Bu yapının bambaşka niyetleri olduğunu uzun süre görmedik, göremedik.' FETÖ terör örgütüyle ilgili söylüyor. 'Bu yapının bambaşka niyetleri olduğunu uzun süre görmedik ve göremedik'. Sonra 'Allah bizi affetsin.' diyor. 25 Ağustos 2004 kendisi Başbakan, Milli Güvenlik Kurulu'nda FETÖ terör örgütünün ne kadar tehlikeli olduğuna dair brifing veriliyor. 'Görmedik' ne demek görmedik? Söylediler, gösterdiler, döküman verdiler. Her hafta, her ay MİT'in raporları geldi. Ne demek 'görmedik'? 'Göremedik' ne demek? Aynı menzile yürüyen siz değil miydiniz? Aynı menzile paralel yürüyen siz değil miydiniz? İtiraf eden siz değil miydiniz?"

Erdoğan'ın, "Siyasi hayatımda ne aldanan oldum, ne aldatan oldum" sözünü hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Bu laf çok güzel bir laf. Bu laf aslında bütün bu olaylardan kendisinin haberinin olduğunu itiraf eden bir cümledir. Hiç aldatılmamışsa ve hiç aldanmamışsa bütün bu olaylardan kendisinin bilgisinin olduğunu söylüyor zaten. Bundan büyük itiraf olamaz." dedi.

Erdoğan'ı "bu itirafı yaptığı için yürekten kutladığını" belirten Kılıçdaroğlu, "bu itirafı yapmanın yürek isteyeceğini savundu.

"NEDEN 'HAYIR' DEDİĞİMİZİ ÇOK İYİ BİLMİYORLAR"

Kılıçdaroğlu, Gaziantep'te "evet" çadırına yaptığı ziyarette oradakilerin kendisine neden "hayır " dediğine yönelik sorular sorduğunu söyledi.

Milletvekili sayısının artırılması, 18 yaşına seçme hakkı verilmesi gibi konularda güzel bir sohbet gerçekleştirdiklerini aktaran Kılıçdaroğlu, "Sonuçta onları tahrik eden ifadelerde hiç bulunmadım. Sayın Cumhurbaşkanı 'hayır' çadırını ziyaret ederken kullandığı bir ifade var, özür dileyerek ifade edeyim, 'Kılıçdaroğlu yalan söylüyor.' diye bir ifade kullanmış. Ben böyle ifadeleri hiç kullanmadım ve onlara şunu da söyledim, 'evet' oyu da 'hayır' oyu da kullanan herkesin başımın üstünde yeri vardır. Hiçbir ayrım yapmayız" diye konuştu.

Çadırdakilerin ikna olup olmadığına ilişkin olarak da Kılıçdaroğlu, "Neden 'hayır' dediğimizi pek iyi bilmiyorlar. Oysa neden 'hayır' dediğimizi bilmelerini çok isterdim." diye konuştu.

Kampanya kapsamında engellemelerle karşılaşıp karşılaşmadıkları yönünde bir soru üzerine Kılıçdaroğlu, bugün Gaziantep'te yanına gelen AK Partili birisinin "hayır" oyu vereceğini söylediğini aktardı.

O kişinin "15 yıldır AK Partiliyim, AK Parti'ye oy veriyorum ama bu kadarı fazla, bu doğru değil, böyle bir şey olamaz' dediğini belirten Kılıçdaroğlu, bu tür manzaralarla çok karşılaştıklarını, vatandaşların da kendilerine yönelik bir adaletsizlik olduğunu gördüğünü söyledi.

"NUMAN BEY'İ DEVREYE SOKTUK"

OHAL kapsamında çıkartılan bir kararname ile "özel televizyon kanallarının aykırı düşüncelere veya diğer partilere yer verme koşulunun kaldırıldığını" ifade eden Kılıçdaroğlu, "Biz ancak sınırlı sayıda kendisini merkezde gören televizyon kanallarına çıkabiliyoruz ki TRT'ye çıkabilmek için de araya Bakanları koyduk, Numan Kurtulmuş'a söyledik. 'Siz, Binali Bey'i çıkarıyorsunuz. Binali Bey, çıkarken TRT'nin bütün kanallarında yayımlanıyor. Bizi de çıkarın.' dedik." diye konuştu.

Kendilerinin gazeteci ayırımı da yapmadıklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, sözlerine şöyle devam etti:

"Üstelik TRT benim paramla, hadi özel televizyon kanallarını anladık. Kendi imkanlarıyla, kendi güçleriyle yayın yapıyorlar ama devletin televizyonu benim vergimle, benim elektriğimden kesilen paralarla yayın yapacak, bize yer vermeyecek, bir de kuruluş yasasında da tarafsızlık ilkesi olacak. Pes yani. Numan Bey'i devreye soktuk, rica etti arkadaşlar. Sonunda TRT Haber ve TRT-1 radyodan yayımlanmak, kanaldan değil. Radyodan yayımlanabilir diye böyle bir dar alanı uygun gördüler, 'Gelip burada ancak sizinle röportaj yapabilir' dediler. Bir adaletsizlik var, koşullar eşit değil."

İktidarın "Kemal Kılıçdaroğlu" üzerinden bir kampanya yürüttüğünü aktaran Kılıçdaroğlu, "Kararsız bir alan var. Ama gördüğümüz tablo şu; bir haksızlık olduğu meydanda, vicdanları sızlatan bir tablo meydanda. Devletin forsunu kullanıyorlar, devletin uçaklarını kullanıyorlar, devletin arabalarını kullanıyorlar, devletin televizyonunu kullanıyorlar, devletin paralarını kullanıyorlar 'Biz mağduruz' diyorlar. Biz? Kim mağdur?" diye konuştu.

"Yeni anayasa değişikliğiyle birlikte Meclis ortadan kalkacak diyorsunuz?" şeklindeki bir soru üzerine de Kılıçdaroğlu, böyle bir sözcüğü hiç kullanmadığının altını çizdi. Kılıçdaroğlu, milletvekili sayısının artırılmasına ilişkin olarak, "Bedeli ne? 187 trilyon lira. Niye vatandaşın cebinden bu parayı alıyorsunuz? 550 milletvekili neyimize yetmiyor?" dedi.

"KİM HAKİME GÜVENİR?"

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, yeni sistemle TBMM'nin yetkilerinin önemli ölçüde kısıtlanacağını anlattı. "TBMM'nin hangi yetkisi artıyor" diye soran Kılıçdaroğlu, karşı çıktıkları bir diğer konunun parti genel başkanının hakim tayin etmesi olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanının tarafsız olması gerektiğine vurgu yapan Kılıçdaroğlu, "Hem cumhurbaşkanı hem partinin genel başkanı. Anayasa Mahkemesine hakim tayin edecek, HSYK'ya hakim tayin edecek, kim hakime güvenir? Bir sürü adam devreye girecek, başkana ulaşmaya çalışacak. 'Aman ne olursun beni buraya tayin edin, hiçbir kararnameyi geri göndermem, ne derse başım gözüm üstüne.' Bunlar çıkacak ortaya." diye konuştu.

Başka bir soru üzerine fesih yetkisi tartışmasına değinen Kılıçdaroğlu, fesihin kelime anlamının bir kimsenin kendi iradesi dışında görev süresinin son verilmesi anlamına geldiğini söyledi. Kılıçdaroğlu, yeni sistemde cumhurbaşkanının hiçbir gerekçe göstermeden Meclisi yeniden seçime götürme yetkisi olduğunu aktardı.

Yeni sistemle çift başlılığın ortadan kalkacağı söylemlerinin hatırlatılması üzerine ise Kemal Kılıçdaroğlu, geçmişte Bülent Ecevit ile Ahmet Necdet Sezer arasında tartışmalar yaşandığını hatırlattı.

Kılıçdaroğlu, "Nasıl aşıldı bunlar? Parlamentoda aşıldı. Sayın Abdullah Gül, Parlamento seçmedi mi? Seçti. Bütün o krizleri demokratik parlamenter sistem içinde aştık. Zaman kaybı mı oldu? Hayır. O krizin ekonomik bedelini iyi ölçüp tartmak lazım. Ekonomi zaten çok zor durumdaydı. Amerika'dan Kemal Derviş'i getirdiler, çok önemli kararlar aldılar..." diye konuştu.

Çift başlılığın asıl bu yeni sistemle geldiğini ileri süren Kılıçdaroğlu, yeni sistemle cumhurbaşkanının hem devletin başı hem de parti genel başkanı olacağını dile getirdi.

Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Daha dramatiğini söyleyeyim. Diyelim ki seçim oldu ve çoğunluk partisi A partisi oldu. Ama yüzde 51 bulunmadığı için A partisinin başkanı Parlamentoda çoğunluğu olmasına rağmen başkan seçilemiyor ikinci turda başkan, başka birisi seçildi. Parlamentoda çoğunluğu olan partiyle, başkan arasında ciddi bir uyumsuzluk çıkacak. Asıl çift başlılık orada çıkacak, bu yeni rejimde. Bunlar düşünülerek mi getirildi? Hayır. Bir partinin mutfağında anayasa hazırlarsanız, ortaya tam bir felaket anayasası çıkar. 12 Eylül Anayasası 91,7 oyla kabul edildi. 2010 anayasa değişiklikleri yüzde 58'le kabul edildi. 12 Eylül Anayasasını şimdi hepimiz 'nereden çıktı bu darbe anayasası?' diye dizimize vuruyor muyuz? Vuruyoruz. Kim kabul etti. Bir kişi meydanlara çıktı, 'hayır' oyunu kullanmak yasaktı, Kenan Evren cadde cadde, sokak sokak il il dolaşıp 91,7 oy aldı. Aynı proğramı aynı düzeni şimdi yaşıyoruz. Neredeyse 'hayır' demek yasak, 'evet' diyen valisi, kaymakamı, bakanları, cumhurbaşkanı herkes sokaklarda devletin parası gırla, buna rağmen 'evet'i anlatamıyorlar ama tek düşmanları var Kemal Kılıçdaroğlu. Neden? Çünkü Kılıçdaroğlu, doğruları söylüyor. Rahatsız oluyorlar."

Kılıçdaroğlu, konuşmasında, daha önce yaptığı televizyonda tartışma çağrısını yineledi.

Partisinin Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt'un açıklamalarının sorulması üzerine ise Kılıçdaroğlu, bu tür açıklamaları doğru bulmadığını ve onaylamadığını daha önce ifade ettiğini hatırlattı.

Aynı şekilde "hayır diyenler teröristtir" diye özel bir suçlama geldiğinde buna da karşı çıktığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Dolayısıyla 'evet' oyunu kullananları suçlamak, 'hayır' oyunu kullananları suçlamak gibi bir süreçten siyasetçilerin uzak durması lazım. Sayın Cumhurbaşkanı'nın 'hayır' diyenlerin de saygınlığı vardır, noktasına gelmesi benim açımdan sevindiricidir." dedi.

Kılıçdaroğlu, kendisinin Bozkurt'la konuşmadığını ancak partinin ilgili kişilerinin konuştuğunu dile getirdi.

"EVET ÇIKARSA TAVRINIZ NE OLUR?"

"17 Nisan sabahı evet çıkarsa tavrınız ne olur?" sorusu üzerine Kemal Kılıçdaroğlu, "Evet çıkarsa demokrasiyi savunmaya devam edeceğiz" ifadesini kullandı.

TBMM'nin Kurtuluş savaşını, Kıbrıs Barış Harekatı'nı yönettiğini ayrıca 15 Temmuz darbe girişimini önlediğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, böyle bir parlamentonun yetkilerini almanın doğru olmadığını vurguladı.

Kılıçdaroğlu, "Parlamento geleneğinden neden vazgeçiyoruz? Neden başkanlık rejimi? Bir rejimi niye değiştiriyoruz? Bir rejimi değiştiriyoruz 'toplumun yarısı istiyor, yarısı istemiyor' diye bir tablo çıkıyor ortaya. Toplumun yarısı bir rejimi istemiyorsa orada barışı, huzuru sağlayamazsınız. Orada kavga olur. Bizim isteğimiz ne? Rejimi değiştirecekseniz hep beraber oturun konuşun. Hangi gerekçeyle değiştiriyoruz biz?" değerlendirmesini yaptı.

İktidar partisi yetkililerinin tek adam tartışmalarına ilişkin, "Sayın Kılıçdaroğlu seçim mağlubiyetlerine rağmen halen koltuğunda oturuyor bu da bir tek adamlık değil mi?" şeklindeki açıklamalarının hatırlatılması üzerine Kemal Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Benim gibi tek adam olsunlar. Ben demokrasiyi savunuyorum. Bizde kurultaylar var. Bizde onlar gibi değil. Bizde genel başkan adayları çıkarlar. Delegeler kendi özgür iradeleriyle gelir, kendi genel başkanlarını seçerler. Biz grup başkan vekillerimizi bile seçimle belirliyoruz. Onlar hangisini belirliyorlar. Sayın Davutoğlu'na bakın, yüzde 49,5 oy aldı. Bir saray darbesiyle gitti. Koca başbakan yuvarlandı gitti. Ne oldu? Binali Bey geldi. Kim getirdi? Kendi kurultayları mı seçti? Bir kişi seçti, 'sen genel başkan olacaksın' bitti. Çift başlılık diyorlar, ne çift başlılığı. Binali Bey'le Sayın Erdoğan arasında bir sorun mu var. Nerede çift başlılık var? Espri olsun diye söylerim; Binali Bey'in 80 düğmesi olsa ceketinde, Sayın Erdoğan'ı 8 metre öteden görse, 8 saniyede bütün düğmeleri ilikler. Öyle karşı çıkacak falan yok bunlar. Hangi gerekçeyle istifa edeceğim. Bir anayasa oylaması yapıyoruz. Bir parti seçimi, bir lider seçimi yok. Zaten sorun da oradan çıkıyor. Hala biz bir anayasa oylaması yaptığımızın farkında değiliz. Biz bir rejim değişikliğini oyluyoruz. Cumhurbaşkanı taraflı mı olmalı, tarafsız mı olmalı? Bu kadar basit bir soruya cevap arıyoruz. 'Tarafsız olsun' deniyorsa, 'hayır' oyu verilece, bu kadar basit."

 

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA