Ünlü araştırma şirketi GALLUP’un araştırmalarının bir araya getirilmesi ile ortaya çıkan bir kitabı bitirdim ve müthiş olmuş, paylaşmadan edemedim. Kitabın adı “Önce Bütün Kuralları Yıkın” ve adına bakınca içinde ne bulacağımla ilgili merak uyandırdı. Tamamıyla kişisel gelişim üzerine yazılmış ve kendini baştan dizayn etmek üzerine kurulu sandığım kitap, ilk sayfalarından itibaren beni şaşırtmaya başladı.Çünkü başarılı olmuş CEO, şirket yöneticileri ve profesyoneller üzerinde yapılmış olan NASIL Başarılı oldunuz ve BAŞARINI etkenleri üzerine yapılmış araştırmaların güzel bir derlemesiydi.

İş hayatında ki başarının nelere bağlı olduğunu bir de Türkiye’de sorsak; alacağımız ilk 5 cevap maaş,sosyal haklar, giderler,mesai saatleri v.b. şeyler üzerine kurulu olduğunu söyler. Başlangıçta GAllup’un araştırmasına da herkes aynı cevapları vermiş. Fakat uygulamada ki olay ise hiçte öyle değil hatta maaş v.b. ücret uygulamaların çok arka sıralara düştüğü uygulamalar var. Bugün Türkiye de en büyük ve en kurumsal diyeceğiniz şirketlerden kamu kurumlarına kadar baktığınızda ilk çıkış noktası bu etkenler gibi gözüküyor. Lakin işçi ve personel sirkülasyon oranlarına baktığınızda bir çok büyük firmanın bu oranla ciddi anlamda başı dertte.  Bunun nedenlerinden en başında gelen olgu  ları bakacak olursak ;

Hedef birlikteliğinin yokluğu baş etkenlerden biri olarak gözümüze çarpıyor. Birçok çalışan günü doldurmak  ve mesaiyi bitirmekten başka bir iş yapmıyor gibi görünüyor. Sebebi ise bu hedef yokluğu denilen en önemli etken. Patronajın kendisinin bile bırakın on yıl sonrasını bir sene sonrasının bile hedefinin olmadığı organizasyonlar veya “İşler daha iyi olsun” niteliğinde temenniden öte gidemeyen kısır döngülü hedefler işletmede olmazsa olmaz olan güvenilirlik, birliktelik, inanmışlık, verimlilik duygularını parçalıyor. Her gün yorularak kürek çeken profesyonel kadro ve hedefleri tayin etmekle görevli üst yönetim birbirinden tamamen bağımsız olabilen hedeflere doğru kürek çekerken aslında yerinde döndüklerini, yüksek görünen satış rakamlarına rağmen dolaylı maliyetlerde ölçemedikleri ayrıntıları göremeyince sadece muhasebe rakamlarından oluşan bir karlılıkla kendilerini avutuyorlar.

Kendi algısını yönetmek ve iç sesini dinlemek kitabın öne çıkardığı en önemli etkenlerden biri. Araştırmaya göre kendi iç dinamizmini işine yansıtan bireyler iş hayatlarında daha başarılı oluyor ve üst yöneticilerini daha iyi noktalara taşıyorlarmış. Müdürün aynı marka t-shirt giydiğini görüp fırçalayan patronu gören yok tabi.  Kendi algısal mekanizmasını çözemeyen üst yönetim kaldı ki astlarının iç seslerini özgürce ifade ettikleri bir orkestraya şeflik yapıyor olsunlar. Neyse ki hayal etmen bir ayıbı yok.

Kitapta ortaya çıkan önemli başlıklardan biride astların sürekli gelişimine yönelik faaliyetlerin çokluğuymuş. Bu arada kitabın Türkiye de çok fazla bir satış rakamı yok sebebi de burada ortaya çıkıyor zaten. İş yerinde kanuni zorunluluklar olmasa İş sağlığı ve İş güvenliği eğitimlerinin bile yapılmayacağı bir anlayışta sürekli gelişim nasıl olur ve kitap neden çok satmaz anladık. Personel gelişiminin tamamen maliyet olarak görüldüğü ve verimliliğin ölçme kriterlerinin yenisini almakla sonuçlandığı yönetim anlayışının sonuçları bugün firmaların analizlerinde çok kolay ortaya çıkar. Danışmanlık yaptığımız birçok firmada yıllardır çalışılan personelin gelişim  maliyetinin, yeni gelen personelin verimlilik süreci maliyetinden düşük olduğunu görebilen üst yönetim sayısını düşündüğümde onların başarılarının gerçekten bir hak olduğunu anlayabiliyorum.

Bilimsel anlatımı geçersek firma düşünün yada bir belediye yada bir siyasi parti ;

Aynı rüyaya bakamıyorlarsa ve aynı hülyaya dalamıyorlarsa

Aynı dertde üzülemiyorsa

Profesyonellik birliktelik sihri ile kaynaşamadıysa

Yukarıdan aşağı iletişim kanalı çok hızlı ilerlerken, aşağıdan yukarı bilgi akmıyorsa

Kendi algısını çözmüş bir üst yönetim orkestrayı yönetmiyorsa

Ne algı kalır ortada ne de emekliliğini görebildiğiniz personeller. Sizin kader birlikteliği yapacağınız bireyler maaşla ödeştiğiniz çalışanlarınız olamaz. Çünkü kader birlikteliği aidiyetlik, birliktelik, paylaşım, adil uzlaşma üzerine ve en önemlisi en alt çalışanın bile KIYMETLİ olduğu yönetim anlayışı üzerine kurulur. Bunu kitap söylüyor ben değil ben sadece onaylıyor ve üst yönetimde yer alanlara tavsiye ediyorum. Bu arada kitabı internetten alabiliyorsunuz.

Sosyal medyada bu konuyla ilgili düşüncelerinizi #aydınkonuşuyor etiketiyle paylaşın, yayınlayalım! 

facebook.png twitter.png