Hayatımızda zaman zaman kontrolümüzde olmayan, istenmeyen olaylar gerçekleşir. Bu olayları bazen bireysel olarak bazen de tam üç haftadır olduğu gibi toplumsal olarak yaşarız. Kontrolümüzde olmayan olaylardan biri de ne yazık ki kayıplardır. Sevdiğimiz kişilere, nesnelere önce sıkı sıkıya bağlanır hayatımızda bir anlam yükleriz ve bu bağın bir noktada kopması bize acı verir.Ölen bir yakının kaybı kadar, eş, iş, servet, sağlık, bir organın kaybı da bizi derinden etkiler. Tüm bu kayıpların ardından kişilerde bir yas süreci başlar.Bu süreç kişiler için zorlu geçmekle birlikte, yaşanması gereken sağlıklı ve doğal bir süreçtir. Yas tutan bireylerdedavranışsal, fiziksel, duygusal bazı belirtiler görülür. Yas tutan kişinin normal hayatına devam edebilmesi için bu süreci sağlıklı bir şekilde tamamlaması gereklidir. Yas sürecinin tamamlanması ise acıyı yok saymak, ölen kişiyi tamamen unutmak anlamına gelmez. Yas sürecini sağlıklı tamamlayan kişi sürecin sonunda; kaybı kabullenen, kayıpla ilgili duygu ve durumlarla baş edebilen ve yeniden hayata tutunarak kaldığı yerden devam edebilen kişidir.

Kayıp ardından yaşanması gerekli ve sağlıklı olan bu sürece yanlış müdahaleler, yas tutan kişiye yardım etmek isterken daha büyük zarar vermemize neden olabilir. “Güçlü kalman lazım sen annesin, güçlü görün, unutmaya çalış, düşünme artık” şeklindeki yaklaşımlar son derece yanlıştır. Kişilere zaman vermemiz, bu sürecin doğal olduğunu ve acının yaşanması gerektiğini bilmemiz gerekir. Sevdiğimiz kişilerin acısını hafifletmek için yapacağımız iyi niyetli yaklaşımlar, acıyı unutturmaz sadece yaşanmasını geciktirebilir. Acı ise ertelendikçe büyüyecektir.

            Bilmemiz gereken bir diğer şey yas sürecinin süresinin ve şiddetinin; kişinin yapısına, kaybın şekline, ani ya da beklendik bir kayıp oluşuna, kişinin önceden sahip olduğu ruh haline göre değişebildiğidir. Yani bir kayıp ardından bir ailenin tüm üyelerinin aynı şekilde tepki vermesi gibi bir durum söz konusu değildir. Yas sürecinin nasıl yaşandığı belirtilen faktörlerden etkilenmekle birlikte genel olarak 5 temel evrede yaşanmaktadır.

İNKAR: Kişi bu evrede yaşadığı şok ile birlikte kaybı kabullenemez. Böyle bir olayın aslında kendi başına gelmediğine, durumda bir yanlışlık olduğuna inanır. Örneğin; ölen kişi için akşam yemeğinde masada yer ayırma, arayıp ulaşamadığında mesaj atma gibi davranışlar sergileyebilir.

KIZGINLIK: Karşılaşılan durum karşısında “neden ben” sorusunu sorar ve öfkeyle çözmeye çalışır. Bu evrede kişinin öfkesi çevreye ya da kendine yönelebilir.

PAZARLIK: İstenmeyen durumun istenebilir düzeye gelmesi için çabalama evresidir. Örneğin kanser hastası kişi daha çok iyilik yaparak iyileşeceğini düşünebilir, kazada ölen bir kişi için kaderin zamanı geri alması için yalvarma hali görülebilir.

DEPRESYON: Kişi artık ölümü inkar etmez ve durumun kalıcı olduğunu anlar. Çaresizlikle birlikte ruhsal çöküntü hali başlar.

KABULLENME: Kişi içinde bulunduğu durumu fark eder ve kaybı kabullenir. Yeni duruma uyum sağlayarak yeni bir başlangıç yapar.

            Bu beş evre herkeste aynı sırada ve sürede gerçekleşmeyebilir.Örneğin, aynı anda birkaç kayıp yaşayan ya da çok travmatik bir şekilde kayıp yaşayan kişi şok evresinden çıkamayabilir. Kişi güçlü görünmeye çalışıp herkese yardımcı olurken aslında kendi acısını sürekli inkar edebilir. Bu durumlar kişi bu sürece giremediği ve sağlıklı şekilde tamamlayamadığı içinçözümlenmemiş yas olarak adlandırılır. Yas süreci doğal ve gerekli bir süreç olsa da kaybın ardından 3-6 aylık bir süre geçtikten sonra kişinin durumunda bir ilerleme gözlenebilir olması önemlidir. Kayıptan birkaç ay sonra kişinin günlük rutinini sürdürebilir hale gelmiş olması beklenir. 6 ay-1 yıl gibi bir süre içinde ise kişinin yeni ilişkiler kurması, kaybı kabullenerek devam edebilmesi beklenir. Kaybın ardından geçen zamanla birlikte kişinin durumunda hiç ilerleme yoksa ve kendine veya çevresine zarar verme davranışları görülüyorsa bir ruh sağlığı uzmanından destek alınması önemlidir.

Yas sürecinin sağlıklı bir şekilde tamamlanması için neler yapılabilir?

1)Yas tutan kişiye yaklaşımda “üzülme, güçlü ol, zamanla geçer, sen annesin dik durmak zorundasın” gibi ifadelerden kaçınılmalıdır. Tam tersine yaslı kişinin; acısını, öfkesini, üzüntüsünü ifade etmesine fırsat verilmelidir.

2)Yas tutan kişinin temel ihtiyaçlarının (uyku düzeni, yemek, barınma, giyinme) karşılanmasında ve bir rutini sürdürmesinde destek olunmalıdır.

3)Kişinin yasla başa çıkabilmek için; alkol, sigara ve diğer zararlı maddelere yönelmemesi önemlidir.

4)Bu süreçte kişinin yakınlarının sosyal destek vermek amacıyla yanında olması önemlidir

5)Yaşanan acıdan kaçmak için kişinin hayatında büyük değişiklikler yapması (ev değişikliği, iş değişikliği, yeniden evlenmek, tekrar çocuk yapmak) çözüm olmadığı gibi yas sürecini uzatır. Bu nedenle kişinin öncelikle kaybı kabullenmek için kendine zaman vermesi çok önemlidir.

6)Yas sürecinin ve bu süreçteki tepkilerin bireysel farklılıklardan etkilendiği bilinmeli ve bir ailenin her üyesinin kayıp ardından aynı davranması beklenmemelidir.

Sağlıklı kalın

Uzm. Psk. İrem Aydınlar