23 Haziranda yapılan seçimle birkaç şeyin sağlamasını da yapmış olduk.

1- Ülkemizde seçimler, mümkün olduğu kadar seçim hukukuna uygun olarak yapılmaktadır.

2- Seçimler üzerinden algı üretmeye çalışanların başarısızlıklarını örtmek için bu yola baş vurduğunu tespit etmiş olduk.

3- Yine bu seçimlerle, iktidarların milletin tercihine göre tecelli edeceğini gördük.

4- İddia edildiği ülkemiz "Diktatörün ülkesi” değilmiş.

Bu gerçeği tespit ve teslim edelim.

*****                            *****  

Pazar günü seçmen;

Adalet, hukuk, demokratik değerler, ekonomi konusunda yaşadığı sıkıntıyı açık seçik ifade etti.

Seçmen, bu konularda ne kadar duyarlı ve hassas olduğunu gösterdi.

Seçmen nezdinde, Ak Parti bu değerlerin taşıyıcısı olma inisiyatifini kaybetmiş görünüyor.

Yeniden bu vazifenin üstlenilmesi için;

Üslup, aktör ve bu kavramlara verdiği anlam üzerinde entelektüel çaba sarf etmelidir.

*****                           *****                           

Bir de şu “Kibir” büyüklenme meselesi var;

Kibirli davranışın vatandaşımız tarafından nasıl algılandığı anlaşılmazsa, dün sizi kahraman eden tavrın, bugün “Kibir abidesi” yaptığı anlaşılmaz..

Dün yapılan meydan okumalar, cesaret ve kahramanlık olarak değer bulurken, bugün zorbalık olarak değerlendirilebilir pekala.

Neyin ne olduğu ve nasıl olduğu söylediklerinizle değil, sahip olduklarınızla anlam bulur.

Tepeden tırnağa Ak Parti kadrolarının ortaya koyduğu tavırlar, vatandaş tarafından kibir olarak değerlendirilmekte, iradesine ve haklarına yapılan saldırı olarak görülmektedir.

"Topal ördek" "Ben valime küfredeni İstanbula teslim etmem!" "Bizim hizmetimiz ortada, bunlar birşey yapamazlar" "Merkezi hükümetin sağlayacağı destek vurgusu" vs hepsi, vatandaş tarafından kural dışı, siyasi nezaket ve etik dışı söylemler olarak karşılık bulmuş ve buna göre sandıkta cevap vermiştir.

İmamoğlu için "Gençtir, tecrübesizdir, projedir, arkasında meclis ve Ankara desteği yoktur" gibi söylem ve yaklaşımlar, uyarı değil, tam aksine seçmen iradesi üzerinde tehdit ve ipotek koyma çabası olarak görülmüştür.

Balık hafızalı sanılan vatandaş, 1994 yılında Erdoğan'ı seçtiğinde de, bugün Ak Parti kurmaylarının zaaf olarak söylediği gerekçelere rağmen Erdoğan'ı seçtiğini bilmektedir.

İşte, kibir ve samimiyetsizlik bu üslupta gizlidir ve vatandaş o, gizli olanı deşifre etmiştir.

Diyeceğim şudur;

Ak Parti suçu ve suçluyu başka yerde değil, kadrolarıyla birlikte, ortaya koyduğu siyaset anlayışı ve söylemlerinde kullandığı dilde aramalıdır.

Değilse, insan malzemesi her yerde aynı.

Aslında insan kaynağı yönünden en zengin olan parti Ak Partidir.

Ama, Ak Parti kendi iç işleyişinde demokratik değer ve yöntemlere değil, bürokratik yöntemle iş görmeyi tercih etmektedir.

Esasında bu tercih yanlıştır.

Zira partide oligarşik yapı oluşturmuştur.

*****                                 *****                 

Geldiğimiz nokta; "Dönüştürücü" potansiyel güce sahip liderin, dalkavuklar tarafından üretilen "Lider fetişizmiyle kutuplaştırıcı" hale dönüştürülme hikayesinin son sahnesidir.

Milletten alınan güç, Ak Partinin kendi iç dinamikleriyle kontrol altına alınamıyorsa, vakti geldiğinde millet tarafından kontrol altına alınır.

Milletin yaptığı budur.

Bu ayar, siyasi hayatımız için nimet olarak görülmelidir.

*****                       *****

Ak parti yönetimi;

Milletin emaneti olan iktidar ağacını, altında toplanan bir zümrenin faydalanması için hoyratça hırpalamıştır.

Uyarılar işe yaramayınca, millet emaneti geri alacağının işaretini defalarca vermiştir.

Bu sefer, dalkavuk, şakşakçı, menfaatçi ve iş bilmezler, korkaklar ve milleti nankörlükle suçlayan, hainlikle itham eden ağzı bozuklarla gidilecek yol, varılacak menzilin olmadığı sandıkta seçmen tarafından tev’ile ihtiyaç duyulmayacak şekilde söylenmiştir.

Her başarısızlığın ve meselenin müsebbibi hep dışarıda aranırsa bu sonuç kaçınılmazdır.

Burada eleştirdiğim parti (dava) için çabalayan ve inanan partililer değil, medya beslemeleri ve çıkarı için doğruyu söylemeyen, söyleyemeyen yöneticilerdir.

Bunun bilinmesini isterim.

*****                              *****                         

Seçim sürecinde kullanılan dili eleştirmek ve sükunet çağrısı yapmak için sosyal medyada bu paylaşımı seçim günü yapmıştım.

Burada tekrar paylaşmayı uygun görüyorum.

“Payitahta seçimler olur biter.

Milletin kararı sandıkta tecelli eder.

Türkiye nerede kalmıştık, eksikler tamamlandı mı bakar ve yoluna devam eder.

'Herşey ne çok güzel olur,' ne de 'Daha güzel olur' bütün bu söylemler bir seçimin ardında kalan anılar olarak hatırlanır.

İstanbul / payitaht bizimdir ve biz onu yad ellere vermeyiz.

Değişen değişir, İstanbul / payitaht bizim olmaya devam eder.

Geride savaş varmış gibi çığırtkanlık yapanlara mahcubiyeti kalır.

Esas tehdit ve tehlike siyasi değişim değildir dostlar.

İstanbulun / payitahtın kültürel değişimi, islami kimlik ve ikliminin kaybolmasıdır.

Kavga, mücadele bunun için ve bu değerlere dair verilmelidir.

Vesselam...