1884 yılında İncirliova’nın isafakılar köyünde doğan Dereli Mestan Efe, aslen İncirliova Yörüklerindendir. Ülkemizin üzerine kabus gibi çöken Yunan işgaline kadar köyünde bağ bahçe işleri ile uğraşan sakin bir insandı Dereli Mestan Efe. Etrafında sevilen, sözü dinlenen birisi olduğu için normal hayatında herkes tarafından saygı duyulan ender insanlardandı. Yürekliydi, gözü karaydı. İnandığı yolda sonuna kadar mücadele edebilen karakteri vardı.

Yunan işgalinin başlaması ile boş durmanın zamanı olmadığını düşünüp vatanı kurtarmak için dağlara çıkan efelerdendir. Dağa çıkıp efelik yapmasında Durmuş Ali Efe’nin katkısı büyüktür. Onunla birlikte sırt sırta, omuz omuza mücadele etmişlerdir. Çoğu diğer efeler gibi çeşitli suçlar işleyip dağa çıkan efelerden birisi olmamıştır. Birlikte dağa çıktığı “Karapınar AslanıDurmuş Ali Efe’nin en yakın arkadaşlarındandır.

Kuva-yı Milliye’nin Aydın yöresinde örgütlenmesinde Durmuş Ali Efe ile birlikte birinci dereceden görev almıştır. Kuvayı Milliye’nin isimsiz kahramanlarından olan Dereli Mestan Efe, yürekliliği ve mütevaziliği ile işgal boyunca halkın sevgilisi, işgalcilerin korkulu rüyası olmuştur. Milli Mücadele günlerinde yalnızca vatanı ve milleti korumak için düşmanla çarpışan yiğitlerden sadece birisidir. Verdikleri mücadele tarihe altın harflerle yazılmıştır.

Dereli Mestan Efe, birlikte mücadele ettiği Durmuş Ali Efe’nin emrinde görev yapmış, yoksul köylülere, masum insanlara, savunmasız kadın ve çocuklara saldıran çetelerle mücadele etmiş, işgalciler ile savaşmış, işgalcilerin karakollarına yapılan baskınlara katılmış ve Durmuş Ali Efe Müfrezesi’nin en etkili zeybeği olarak müfrezenin güçlenmesini sağlamıştır.

Yalnızca vatanını ve milletini korumak için zeybek olan, milleti için işgale karşı yüreklice çarpışan yiğitlerden olan Dereli Mestan Efe, kendisi gibi daha pek çok isimsiz kahramanla birlikte Milli Mücadele günlerinde üzerine düşen tarihi görevi başarı ile yerine getirmiştir.

Dereli Mestan Efe çeşitli baskınlara katıldı, yaşadıkları yerleşimleri düşman işgaline karşı başarı ile savunmuştu. O günlerde işgal tüm acılarıyla sürüyordu. İşgalcilerin başta İngiltere olmak üzere destekçileri olduğu için o güne kadar görülmemiş bir güçle Anadolu’ya acımasızca saldırıyordu. Her yerde kan, gözyaşı ve ölüm vardı. Bu işgale karşı Kuvayı Milliyeciler ile Efeler yer yer direniyor, işgalcilerin ilerlemesini durdurmaya, duraksatmaya çalışıyorlardı. Ama gerçekleşen her baskından sonra işgalciler daha da azgın bir şekilde güzel Anadolu’ya saldırmaya devam ediyordu. İşgalciler modern silahları ile kendilerini yenilmez görüyor, efeler karşısında yenildiklerinde daha da acımasızlaşıyorlardı.

Durmuş Ali Efe ve Dereli Mestan Efe Aydın’ın batı bölgesini çok iyi bildiği için kızanları ile sürekli işgalcilerle mücadele ediyor, bir türlü işgalciler tarafından yakalanamıyordu. Tıpkı birlikte mücadele ettikleri diğer cesur efeler gibi. Özellikle sivil halka karşı yapılan zorbalıklar efeler tarafından şiddetle cezalandırılmaya çalışıyordu.

Dereli Mestan Efe’nin katıldığı çarpışmaların biriside Eğrek Baskını idi.

İşte böyle bir ortam da Durmuş Ali Efe ile Dereli Mestan Efe’nin birlikte gerçekleştirdikleri “Eğrek Baskını” sonrası köy kısa sürede ve daha büyük bir güçle yeniden işgal edilmişti. Efeler bu işgalin üzerinden bir hafta geçmesine rağmen işgalcilerin beklemediği bir anda tekrar buraya saldıracaklardı.

İşgalciler Eğrek Köyü’ndeki güçlerini neredeyse iki katına çıkarmışlardı. Dereli Mestan Efe ve arkadaşları birkaç gün önce geçtikleri İtalyan işgal bölgesi Koçarlı yanından tekrar Yunan işgal bölgesine gizlice geçtiler. Menderes nehrini Turanlar Köyü mevkiinden gizlice geçip gecenin geç saatlerinde Kırnaç Mevkiine ulaştılar. Buraya ilk önce ulaşan Dereli Mestan Efe grubu yaklaşık yirmi kişi kadardı. Aynı gün içinde Durmuş Ali Efe’nin de katılmasıyla sayıları yüze yaklaşmıştı. Diğer küçük efe gruplarının da kendilerine katılması sayıyı kısa sürede yüz yirmi’nin üzerine çıkarmıştı.

Planlar kısa sürede yapılmıştı. Durmuş Ali Efe Paklacık Deresini aşıp saldıracak, Dereli Mestan Efe ise Sırtlan Kayası diye bilinen bölgeden Eğrek’e girecek ve köydeki boş evlerle camiye yerleşen işgal kuvvetlerine baskın vererek saldıracaklardı. Gecenin karanlığında her iki grup sessizce saldırı bölgelerine adeta su gibi aktılar. Sabah olmak üzereydi. Gecenin karanlığı yerini lacivert bir gökyüzüne bırakmak üzereydi. Planda konuşulduğu gibi kesik kesik öten baykuş sesi saldırı için her şeyin tamam olduğunu tüm dikkatleri ile siperlerde bekleyen zeybeklere bildiriyordu.

Artık yüzler iyice gerilmiş, yürekler yerinden fırlayacakmış gibi atıyordu. Efelerden aldıkları nefes seslerinden başka bir ses duyulmuyordu. Baskın zamanı geldiğinde Eğrek Köyünün dar sokaklarına adeta sis gibi inen zeybekler işgalcilerin beklemedikleri bir anda saldırıya geçmişlerdi. Silahların ardı arkasına patlamasıyla neredeyse kulaklar sağır olacaktı. Baskın yemenin ve uykunun şaşkınlığı ile oradan oraya koşan ve ne yaptığını bilemeyen işgalciler etrafa rastgele ateş ediyorlardı. Efeler ile işgalciler arasında amansız çarpışma göz açıp kapayana kadar köyün her sokağına yayılmıştı. Köyün kuzeyinden başlayan şiddetli çarpışmalarda efeler iki koldan girdikleri köyün sokaklarını birer birer ele geçiriyor, işgalciler için ölüm çemberi giderek daralıyordu. Ardı arkasına patlayan silah sesleri ile topraklarını işgalden kurtarmak isteyen zeybeklerin kulakları sağır eden naraları çevre köylerden bile duyuluyordu. Ortalığa kesif bir barut kokusu ile kan kokusu hakim olmuştu.

Ani bir baskınla karşılaşan işgalciler konakladıkları evlerden iç çamaşırlarıyla çıkıyor, çıkanların çoğu olayı anlayıp daha siper bile alamadan pusudaki zeybekler tarafından anında vuruluyordu. İşgalcilerin büyük bir kısmı o gece camide konaklamışlardı. Burayı kuşatan Dereli Mestan Efe’nin kurşunu uzun çarpışmalar sonunda bitmişti. Dereli Mestan Efe belindeki yatağanı çekip şaşkın şaşkın camiden çıkan işgalcilerin arasına korkusuzca daldı. İşgalcilere bıçakla saldıran Dereli Mestan Efe’nin bıçağını her savuruşunda etrafa kanlar savruluyor, işgalciler birer birer yere seriliyordu. Anadolu yiğidinin gösterdiği cesaret akıl almaz boyuttaydı.

Günün aydınlanmaya başlaması ile patlayan silah sesleri iyice azalmıştı. Evlerden ve camiden çıkan işgalcilerin cansız bedenleri Eğrek sokaklarını doldurmuştu. Dereli Mestan Efe’nin grubu ile Durmuş Ali Efe’nin grubu köy meydanında birleşmiş, kesin zafer için sokak sokak, ev ev ilerliyorlardı. Zeybeklerin düşmana karşı kin ve öfkesi dinecek gibi değildi. Zeybeklerin gazabından kurtulan işgalcilerden bazıları arkalarına bile bakamadan, iç çamaşırları ile Karapınar’a doğru kaçtılar. Saatler süren yoğun çatışmanın maddi ve manevi yorgunluğu, cephanelerinin tükenmesiyle zeybeklerin kaçan işgalcilerin ardından gitmesini engellemişti. İşgalciler elli’den fazla can kaybı verip bütün silah mühimmatlarını arkalarında bırakmışlardı.

Dereli Mestan Efe, köyde neler olduğunu anlamak için arkadaşları ile sokakları, evleri teker teker dolaşmaya başladı. Önceki Eğrek çarpışmasından sonra tüm köy halkından köyün boşaltmasını istemişler, ama beş kadın kendilerine “köyü terk etmeyeceğiz”, demişlerdi. Dereli Mestan Efe en çok onları merak ediyordu. Köyün sokaklarında merakla dolaşırlarken bir evden yoğun koku geldiğini fark ettiler. Zeybeklerden birisi, “Hanife Ana’nın evi bu”, deyince Dereli Mestan Efe’nin başından aşağı kaynar sular döküldü. Yüreği serçenin yüreği gibi pır pır atmaya başladı. Eve girdiklerinde karşılaştıkları manzara zeybeklerin kanını donduracak türdendi. Nasıl olmasın ki?

Hanife Ana çeşitli işkencelerle öldürülmüş, evin tüm duvarlarına al kanı sıçramıştı. Sanki bir köy evi değil, mezbaha duvarları gibiydi. Soğukkanlılığı ile ün salmış Dereli Mestan Efe’nin bile gözleri doldu, yutkunamadı, ağız dolusu bir küfür savurup kendisini dışarı zor attı. O sırada bir zeybek daha ünledi; “bu tarafa gelin, bu tarafa gelin Efeler”. Dereli Mestan Efe başta olmak üzere hepsi birden o tarafa doğru hızlıca seyirttiler. İçerisine girdikleri evde üst üste yığılmış dört kadın cesedi vardı. Bu ev de Hanife Ana’nın evinden farklı değildi. Her taraf kan içinde kalmıştı. Sanki o evde zaman durmuş, dört kadın değil insanlık ölmüştü.

Dereli mestan Efe gözyaşları arasında; “bu vahşeti yapanlar insan olamazlar, savunmasız yaşlı kadınlardan ne istediniz kansızlar”, diyerek içini döktü. Önce işgalciler tarafından vahşice öldürülen kadınları, daha sonra çatışmada ölen arkadaşlarını gözyaşları arasında dualarla toprağa verdiler. Bir hafta arayla iki defa işgalci düşmandan kurtardıkları Eğrek Köyü’nü kimsesiz bomboş, ama hüzünle dolu bırakıp dağlara doru yürüdüler.

Batan güneş için ağlamayın. Yeniden doğduğunda ne yapacağınıza karar verin. (Dale Carnegie)

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA YÜKLE!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA YÜKLE!