Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Eğitim Görevlisi Kalp Damar Cerrahı Doç. Dr. Cengiz Köksal, araştırmaların kapak değişimi yapılan hastaların bu soruna bağlı ölüm riskinin yüzde 5, kapak tamiri yapılan hastaların ölüm riskinin ise yüzde 1-2 olduğunu gösterdiğini belirtti. 

Köksal, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ateşli romatizma ve doğumsal kapak çökmesi sorunu olan hastalara, tedavi olarak çoğunlukla kalp kapak değişimi uygulandığını söyledi. 

Kalp kapak sorunlarının Türkiye'de genellikle "kapak değişim" ameliyatıyla tedavi edildiğini, gelişmiş ülkelerde ise bu sorunla karşılaşan uygun hastalara kapak tamiri yapıldığını ifade eden Köksal, tekrarlayan ameliyatların önüne geçilmesini sağlayan tamir yöntemiyle, hastaların ilaçsız bir yaşamla tanıştığını ve bu soruna bağlı ölüm riskinin ciddi oranda azaldığını bildirdi.  

Köksal, Türkiye'de kalp kapak değişim oranının yüzde 90, tamir oranının yüzde 10 civarında bulunduğunu ancak tamir oranının Avrupa'da yüzde 60-70 düzeyinde olduğunu anlattı. 

Kalp kapağı tamir işleminin ciddi bir eğitim ve tecrübe gerektirdiğinin altını çizen Köksal, hastalarda kapak tamiri yerine kapak değişimi işleminin daha çok tercih edilmesinin, değişimin daha kolay olması ve uzmanların konu hakkında yeterli tecrübeye sahip olmamalarından kaynaklandığını dile getirdi. 

Köksal, kalp kapağı değişim ameliyatlarında metal ve biyolojik olmak üzere 2 farklı kapak kullanıldığına işaret ederek, şunları söyledi:

"70 yaşın altındaki hastalara, ömür boyu kullanılan metal kapak takılıyor. Mitral kapak takılan bir hastanın kan sulandırıcı ilaç kullanması, 2 haftada bir doktora gidip kan tahlili yaptırması ve diyetine çok dikkat etmesi gerekiyor. Ameliyat sonrası en ufak bir darbe bile ciddi kanamalara yol açabiliyor. Metal kapak takılması sonrası kullanılan kan sulandırıcı ilaca bağlı olarak, kadınların çocuk sahibi olması çok zor. Metal kapağın alternatifi ise biyolojik kapak, ancak biyolojik kapağın ömrü kısa olduğu için yapılan ameliyatın her 10 yılda bir tekrarı gerekiyor. Mitral kapak tamirinde ise hastanın kendi dokusundan yama yapma, dikme veya destekleme gibi işlemler uygulanması bölgeyi enfeksiyondan uzak tutuyor, zamanında tedavide kan sulandırıcı ilaç kullanmaya gerek olmuyor ve hasta ilaçsız bir yaşama adım atıyor." 

Cengiz Köksal, Türkiye'de ateşli romatizma ile doğumsal kapak çökmesi sorunlarının görülme oranlarının birbirine çok yakın seyrettiğini belirterek, "Küçükken geçirilmiş ateşli romatizmanın kalbi etkilemesi, kadınlarda yüzde 2 sıklıkta görülen doğumsal kapak çökmeleri, yaşa bağlı sorunlar ve by-pass yapılan hastalar, kapak tamirinin gerekli olduğu durumlardır. Araştırmalar, kapak değişimi yapılan hastaların ölüm riskinin yüzde 5, kapak tamiri yapılan hastaların riskinin ise yüzde 1-2 olduğunu gösteriyor. Kapak tamiri her hasta için mümkün değil, tamirin yapılamayacağı hastalarda mutlaka kapak değişimi gerekiyor" diye konuştu.

 

- "Kapak tamiri, hastaya özel elbise dikmek gibi"

 

Köksal, kapak tamirinin her hasta için özel ve farklı bir tedavi anlamına geldiğini kaydederek, şöyle devam etti:

"Uygulanan 20-30 farklı teknik bulunuyor ve kapak tamiri, bu teknikleri kullanarak hastaya özel elbise dikmek gibi. Hastaya özel elbise dikmek, yani kapağı tamir etmek zor ve iyi bir terzinin varlığı gerekiyor ancak hastaya özel tedavi olduğundan, hasta için en iyisi. Bu süreçte hasta için en uygun tekniğin hangisi olacağına, hastaların EKO'larına göre karar veriliyor." 

Kapak tamiri işlemini, hem ateşli romatizma vakalarına hem de doğumsal kapak çökmesi olan hastalara uyguladıklarını ifade eden Köksal, "Ateşli romatizmaya bağlı kapak tamir oranı yüzde 50, doğumsal kapak çökmesinin tamir edilebilme oranı yüzde 90. Kalp kapağının değiştirilmesi veya tamir edilmesi ameliyatları aynı sürede gerçekleşiyor. Ancak tedavi yöntemine göre doktor kontrolünde farklılıklar bulunuyor. Kapak değişimi operasyonu geçiren hastanın 2 ayda bir, kapak tamiri yaptıran hastanın ise 6 ayda bir doktor kontrolüne gitmesi öneriliyor. 3-3,5 saat süren ameliyatın ardından, 1 veya 2 gün yoğun bakımda kalan hasta, 7. günün sonunda taburcu edilip yaklaşık 2 ay sonra günlük yaşamına dönebiliyor" şeklinde konuştu.