Yıl 2017

Biz hâlâ bilgiyi nasıl ölçeceğimizi bulamadık. Bilgiyi nasıl vereceğimizi de… Böyle giderse de hiç bulamayacağız.

Ne oldu şimdi? Bir bakalım.

YGS-LYS gitti, YKS geldi.

TEOG gitti, mis gibi MİS geldi.

MİS(Milli İzleme Sistemi) başlangıçta aralarında Aydın’ın da bulunduğu 24 ilde uygulanacak. “Ölçme Değerlendirme Uygulamalarını İzleme, Araştırma ve Geliştirme Projesi” kapsamında geliştirilen sınav ilk kez 5. sınıflara Aralık ayında yapılacak. Çoğunluğunu test sorularının oluşturacağı sınavda açık uçlu sorular da olacak.
Sınavda sadece Türkçe, matematik ve fen bilimleri derslerinden sorular yer alacak.

MİS’te öğrencilerin öğrenemedikleri konular tespit edilip, her öğrenciye zayıf oldukları konularda ayrı ayrı ödevler verilecek. Ayrıca öğretmenler artık sınav kâğıdı okumayacakları için, sınav okurken kullandıkları zamanı öğrenciye ayırabilecekler. Benim bildiğim, öğretmenler sınav kâğıtlarını kendi çoluk çocuklarının zamanından vazgeçerek evlerinde okuyorlardı ama, neyse belki de yanlış biliyorumdur.

Sistemin temel amaçlarından biri de ezberciliği minimum düzeye indirmek.

Aynen bundan önceki sistem değişikliklerinde olduğu gibi, gerçekten de kulağa hoş geliyor.

MİS’e sınav yükü açısından bakacak olursak, TEOG’da öğrenciler en azından sadece sekizinci sınıfta sınava giriyorlardı. Hani sınav stresi diyorduk ya onun için söylüyorum. Şimdi bu sınavlar beşinci sınıfta başlayacak. Böylece sınav stresi ortaokullarda en az dörde katlanırken, galiba yağmurdan kaçarken doluya tutulmuş gibi olunacak.

Anne babaların omuzlarına binmiş sınavlara hazırlık masrafları zaten dağ gibiydi, şimdi o dağlar da, Himalayalar misali sıra dağlara dönecek. Allah velilerin yardımcısı olsun artık.

Üniversiteye giriş sınavlarındaki değişikliğe gelirsek, soru kapsamına alınan dersler konusunda en dikkat çekici değişiklik, zaten dış kapının mandalı durumunda olan Tarih ve Felsefe derslerinin tamamen kapı dışarı edilmesiydi. Neyse ki 19 Ekim’de YÖK tarafından yapılan açıklamada Tarih dersi adına durum düzeltildi. Artık bu duruma göre Hukuk Fakültelerine gitmek isteyen öğrenciler Tarih derslerinden de sorumlu olacaklar. Bu, gayet olumlu bir gelişme.

Ama insan, yine de sormadan edemiyor,

Milyonlarca öğrenciyi anne babaları ile birlikte hop oturtup hop kaldıran, Meksika dalgası gibi dalgalandıran, güvensizliğe iten, bunalımlara sokan bu durum karşısında sormadan edemiyor:

“Eğitim” gibi önemlilerin en önemlisi bir konuda, okullar açılıp her şey o anki mevcut duruma göre plânlandıktan sonra, yani okullarda ders ve bölüm seçimleri, kurs proğramları, özel eğitim kurumlarının öğretmen istihdamları, kaynak tedarikleri ve psikolojik şartlanmalardan sonra, kısa zamanda bu kadar çok değişiklik ve sonra değişikliğin de değişikliği nasıl yapılabiliyor?

Çok yadırgamış ve şaşırmış gibi sormuş oldum, ama aslında yadırganacak bir durum değil.

Maalesef yıllardan beri hep böyledir bu. Sistem değiştirir dururuz. Hiç değiştirmesek sınavların isimlerini değiştiririz. Hiç değiştirmesek tabela değiştiririz. Ama değiştiririz… Çünkü kafalarımızda kırkının da kuyruğu birbirine bağlı kırk tilki dolaşır. Sonra da güzelim yıllarımız hep böyle yapbozlar, hep böyle değiştirmelerle geçer.

Ve yazık olur bu millete.

Bence artık, eğitim sistemi ve ona dâhil şu sınav sistemlerini bir geçelim. Bırakalım dağınık kalsınlar.

Biz iyisi mi, okul yapalım okul.

İçinde bilimin, sanatın, sporun, zekâ oyunlarının, üretmenin, ürettiğini adilce paylaşmanın olduğu; dil, din, mezhep ve düşünce gibi farklılıklarımızın doğal karşılanıp bu farklılıklarımızla birlikte, sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığımız ve insan olma paydamız altında yaşamayı öğrenip öğreteceğimiz tam teşekküllü okullar açalım. Açık ve kapalı spor salanları, laboratuvarları, kütüphaneleri ve öğrencilerinin ayaklarının toprağa basabileceği uygulama bahçeleri olan okullar…

Çocuklarımız gençlerimiz bugün, ortalama yedi-sekiz ders saati okullarda kalıyorlar. Okullarımızda onlara sadece bilgi ve büyük oranda da kuru bilgi yüklüyoruz. İndirelim bunu beş saate. Sadece sabahtan öğleye kadar teorik dersler yapılsın. Zaten öğleden sonraki derslerin verimli geçmediğini artık her kes biliyor. Günün kalan vaktinde çocuklarımız, tam teşekküllü okullarımızda akşama kadar öğretmenlerinin-eğitmenlerinin rehberliğinde spor yapsın. Tiyatro çalışsın. Laboratuvarlarda bir şeyler keşfetsin. Kütüphanelerde kitap karıştırsın, araştırmalar yapsın. Birkaç enstrüman çalsın. Toprağı kazsın, ağaçları budasın.

Ölçme-değerlendirme ve seçmeleri de yapalım buna göre… Tabi ki adilce…

Sonrası mı?..

Sonrası, al sana sağlam kafalı sağlam vücutlu, sanatçı duyarlılığı ve inceliğinde, öz güveni tam, atak ve cesur bireylerden oluşmuş bir toplum.

Sadece tüketen değil, üreten ve ürettiğinin de kıymetini bilen, yeteneğinin olduğu bir işte çalıştığı, işlerini de severek yaptığı bireylerden oluşmuş bir toplum.

Kurallara uyan, sabırlı ve hoşgörülü, sevginin saygının zirveye yaklaştığı; Terörün, trafik kazalarının, magandalıkların, sapıklıkların, hukuka meydan okumaların, aklını ve ruhunu satmaların ise dip yaptığı bir toplum.

Çok mu zordur bu. Çok mu hayaldir?

Bence değil.

Yeter ki kafamızda ve yüreğimizdeki tilkileri bir kovalım.

Sağlıcakla…

 

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA