Yavuz Turgul denince bizim için AKAN SULAR DURUYOR
Oyunculuk, mütevazılık, yetenek ve başarı kelimelerinin çok yakıştığı,ustalar ustası, her jenerasyonun kahramanı Şener Şen ve aynı sıfatları adının başına eklesem gayet de yakışaağına emin olduğum Cem Yılmaz'la 'Av Mevsimi' için bir araya geldim.

Şener Şen: Sırf parasal kaygılarla beğenmediğim projede yer almam

Biri yılların Şener Şen'i... İlkeli duruşu, müthiş oyunculuğuyla Türk sinemasının biriciği... Diğeri Türkiye'nin en komik ve yetenekli adamı, Cem Yılmaz... İkili, Yavuz Turgul'un yönetmenliğinde bir polisiye filmi olan 'Av Mevsimi'nde buluştu, farklı rollerle oyunculuklarını konuşturdu...

Bir günde iki yıldızla birden röportaj yapmak herkese nasip olmaz, bana oldu... Bir zamanların Cem Yılmaz'ı Şener Şen ve yeni jenerasyonun Şener Şen'i Cem Yılmaz ile 'Av Mevsimi' için bir araya geldim. Şener Şen ile daha ciddi konuşuruz diye düşünürken daha çok güldük, Cem Yılmaz'la garanti yerlere yatarız derken gayet ciddi konuştuk.
İnsanları seçtikleri mesleklerinde zirveye taşıyan ve zirvede bırakan sebepleri röportajın alt metni olarak bulmanız pek mümkün, üst metin zaten iş ahlakı, yetenek, mütevazılık ve başarının anahtarlarını layıkıyla anlatıyor... Şen ve Yılmaz'ı bir komedi filminde seyretmenin zevkini yaşarız diye umuyorum şimdi de; en kısa zamanda...

NASILSA BEĞENMEZ DİYE ARTIK SENARYO GETİRMİYORLAR!

- Filmi seyrettiniz mi, heyecanlandınız mı seyrederken?
Ön çalışmalar bizde çok olduğu için ve başından beri hikayeye hakim olduğum için aşağı yukarı ne çıkacağını tahmin ediyordum. Biliyorsunuz Yavuz yakın arkadaşım ve hikayeyi benimle de paylaşmıştı ilk günden itibaren, elbette geçen sürede pek çok değişikliğe uğradı senaryo ama ben hep biliyordum, bu yüzden belki de sonucu kestirebildim. Tabii senaryo çok fikir veriyor, Yavuz çünkü çok ince bir matematikle yazar.
- Kendinizi beğenir misiniz izleyince, filmlerde bizim sizden aldığımız hazzı siz kendinizden alır mısınız?
Şimdi şu var, benim senaryoya ve filme bakmam farklı. Bütün beni ilgilendirir, kendime bakmam.
- Siz hiç müdahale ettiniz mi senaryoya, karıştınız mı, fikir verdiniz mi?
Hayır, sorarsa söylerim ancak. Pek sormaz zaten.
- Sizin için Yavuz Turgul adı yeterli midir, bir teklifi kabul etmeniz için?
Bakınız benimle Yavuz'un arkadaşlığı da iş ilişkisi de ayrıdır. Senaryo bitince, en son bana verdi ve sordu, oynayacak mısın oynamayacak mısın diye (gülüyoruz).

SENARYO İŞİN EN ÖNEMLİ KISMI
- Onun için de büyük zevk olsa gerek, sizin rolü kabul edip oynamanız. Belki de kabul etmezsiniz diye endişe duymuştur?
Ya artık heyecanlanacağını sanmıyorum ama ben yeni projelerde hep heyecan duyuyorum. Her oyuncu için iyi proje önemlidir, bu heyecan da duyulur zaten. Ben bir de gerçekten en iyisini seçmeye çalışırım ve her defasında ilk defa yapıyor gibi heyecanımı hissederim.
- Peki cast'ı yaparken size danıştı mı; Cem mi oynasın Ahmet mi diye mesela?
Yok asla karıştırmaz, 5-6 yıl düşünüp bir dünya yaratıyor. Ne diye sorsun ki, fikrimi sorarsa söylerim.
- Sordu mu peki?
Sordu (gülüyoruz).
- Şöyle bir bakınca oynadığınız roller benziyor gibi görünse de filmi izleyince bambaşka tatlar alıyoruz, bunu nasıl başarıyorsunuz, bu nasıl bir yetenek?
Yetenekten değil ki senaryodan kaynaklanıyor.
- Ama siz mütevazılık abidesisiniz, bu cümleniz ders olmalı oyunculuk okullarında.
Siz de yapmayın o halde, beni utandırmayın (gülüyoruz), benim yelpazem geniştir. Sonra da hep istediğim rolleri kabul ettim, zaten içime sinen işe başladığım için kolay oldu. İlk başta biliyorsunuz komedi ağırlıktaydı, Badi Ekrem'ler, Tosun Paşa'lar falan oynadım.
- Ah bilmez miyim, Badi Ekrem'e hayranım ben!
O da tanısa size hayran olurdu (gülüyoruz)! Sonra bir yön değiştirme oldu, 1984'ten sonra; Namuslu ile başlayan. O dönem öyle oynamak da benim seçimimdi. Senaryolar değişince, karakterler de değişiyor haliyle.
- Oynadığınız karakterler için gerçek hayatta tanıdığınız kişilerden yararlanır mısınız, mesela Badi Ekrem var mıydı hayatınızda?
Benim gözlem gücüm kuvvetli, bazı insanlar bir şeye yatkındır mesela kiminin müzik kulağı vardır, kimi baleye yatkındır. Ben de insan gözlemlerim, insani davranışlar benim ilgimi çeker. Bir şeye bakarken ben başka detaylarla ilgilenirim, bütünden ziyade. Başkaları olayın bütününe bakarken ben detaylara takılırım ve farklı tatlar alırım. Çocukluğumdan beri var bu merakım. Konuşurken sesini niye öyle yapıyor, niye başını eğiyor, bir duyguyu ifade ederken kimi çok sakin kimi çok heyecanlı olabiliyor; ben bunlarla ilgilenirdim.

PAZARCILIK BİLE YAPTIM
- Çocukluğunuz nerede geçti?
O zamanın varoşu; Zeytinburnu'nda. O yıllar orası yeni kurulmuştu, orada yetiştim. Belki de orada yetiştiğim ve çok farklı insanları tanıma şansı bulduğum için gözlem yeteneğim gelişti. Yaşadığım yerdeki çeşitlilik bana çok faydalı oldu. Bir de bu mesleğe geçene kadar çok çeşitli işler yaptım.
- Sahi mi, ben sizi doğuştan oyuncu oldunuz kabul ediyorum!
Yok canım, pazarcılık yaptım, işportacılık, şoförlük yaptım. En son bir baltaya sap olayım dedim.
- Ve oyuncu oldunuz!
Hayır hayır, öğretmen oldum.
- Aa gerçekten mi?
Doğu'da 3 sene kadar ilkokul öğretmenliği de yaptım. Tüm bunlar hayatımın içinde birikimler oluşturdular.
- Şener Şen'in öğrencileri var yani, sizin izinizden giden genç oyuncular sizi öğretmen kabul ediyorlar ama gerçek anlamda da öğrenciniz oldu demek!
(Gülüyor) Bak böyle düşünmemiştim.
- Komik adamların, komedi oyuncularının özel hayatlarında asık suratlı oldukları hatta sıkıcı oldukları söylenir; ben sizi de öyle tahmin etmiştim açıkçası ama siz çok tatlı ve eğlencelisiniz!
Ben öyle asık suratlı biri değilim, yeni girdiğim bir muhitte, tanımadığım insanların arasındaysam elbette şen şakrak olamam. Ama öyle şen şakrak adamlar vardır, nereye gitse 'Öptüm baba' falan deyiverir, öyle de değilim. Ama karamsar hiç değilim. Arkadaşlarımlaysam, kendimi iyi hissediyorsam keyifliyimdir.

DAHA ÇOK, REDDEDERİM!
- Sizi cezbeden rolü kabul eder misiniz?
Bana öyle cezp edici roller geliyor ki inanamazsınız. Hiçbir oyuncunun reddedemeyeceği teklifler aldım. Ama filmin bütününü beğenmemişimdir, reddetmişimdir. Filmin bütününden kalan tat da beni çok ilgilendirir. Seyirci gözüyle bakmaya da çalışırım, filme gittim çıktım, e ne oldu şimdi, aklımda ne kaldı? O yüzden daha geride kaldığım işler de kabul etmişimdir. Ben bir de öyle bir gelenekten geliyorum, yardımcı oyunculuktan ve ne kadar önemli olduğunu biliyorum. Hatta figüranlıktan geliyorum.
- İşte tüm bunlar da sizi hayran olduğumuz Şener Şen yaptı değil mi?
Belki de, bütün bunlar yaşanmasa, bir fanus içinde yaşarsanız, dadılarla büyürseniz gördüğünüz alan kısıtlı kalır. Hayatın içinden geldiğimiz için böyle olduk diyelim.
- Deneyimsiz, isimsiz bir yönetmenin filminde oynar mısınız?
Vallahi senaryoyu beğenirsem oynarım ama senaryoya önem veren yönetmen olması lazım. Yönetmen senaryoyu kendi yazdıysa ben de beğenmişsem oynarım.
- Size çok teklif geliyor mu, kaç senaryo geliyor mesela bir ayda, kaçını okuyorsunuz?
Artık umutlarını kestiler sanırım, pek gelmiyor. Nasılsa beğenmez diye yollamıyorlar (gülüyoruz). Eskiden daha çok gelirdi şimdi gelmiyor. Ben beğenmeye hazırım ama gelmiyor.
- Uzun zamandır sinemadasınız ve her jenerasyonun kahramanısınız, bu nasıl oldu acaba?
Eğer öyleysem buna hiç itiraz etmem. Öyle miyim acaba? Bu saflıkla alakalı. Saflık derken akıl erdirememe anlamında söylemiyorum elbette. İçinizi temiz tutmakla alakalı. Her şey, sistem sizi bozmaya yatkın; bir de para çok önemli bir güç olduğu için 'Hayır' derken paraya da hayır diyorsunuz. Bu da kolay kolay becerilecek bir şey değil. Bir proje oluyor, gel oyna diyorlar, ben beğenmediğim için oynamıyorum. Belki maddi anlamda kaybım oluyor ama belki de beni ayakta tutan bu. Halk tarafından, seyirci tarafından bunun takdir edildiğini düşünüyorum. Bu durum da hiçbir şeyin boşa gitmediğini gösteriyor.
-Para için her rolü kabul edenler ve kendini-yeteneğini ziyan edenler için ne diyeceksiniz?
Benim başkalarının kararları için bir şey düşünmeye ve söylemeye hakkım yok. Herkes hayatla bir ilişki kuruyor. O yapılan seçimi nasıl sorgularız?
- Sizin bu kadar ince düşünmenizden ötürü pişmanlıklarınız da olmadı o halde, ah şu filmde niye oynadım gibi!
Ben seçtiğim için ne diyebilirim ki. Beğenmeyecek gibi olsam zaten ilk başta hissederim...

ROLÜN ETKİSİNDE KALDIM DEMEK SAÇMALIK
- Av Mevsimi'nde nasıl çalıştınız?
Yavuz'un filmlerinde herkes bir potada erimek zorunda, başka türlüsüne izin vermez. Her kafadan bir ses çıkmaz. Oyunculuk tartışması da yapılmaz, malzemeni kendi istediği gibi kullanmana izin verir. 1.5 ay okuma provası yaptıktan sonra da çözülmedik bir şey kalmamıştır geride. Herkes artık ne yapacağını biliyordur. Sadece mekan değişebilir, mizansen değişebilir.
- Bu çalışma yöntemi oyuncunun da işini kolaylaştırır değil mi?
Hem de nasıl, gerçi bu yöntemi beğenen var beğenmeyen var. Ben böyle bir disiplinden yanayım.
- Siz nasıl hazırlanıyorsunuz kendi içinizde, evlere kapananlar falan olurmuş rolüne hazırlanırken?
(Gülüyor) Ben öyle bunalımlara falan girmem, akıl var mantık var. Bir de rolün etkisinden kurtulamadım derler, öyle şey olur mu? Neticede oyun oynuyoruz.
- Ama seyirci filmin etkisinden kurtulamayabiliyor?
O da işte yönetmenin ve senaryonun büyüsü.
- Filmin bütününü görüyorsunuz ama hiç yanıldığınız olmaz mı?
Olabilir ben çok beğenirim ama başkası beğenmeyebilir. Bu film de beğendiklerimden biriydi.
- Sizin izlemekten zevk aldığınız bir film ya da yönetmen-oyuncu var mı?
Ben öykücüyüm, ona önem veririm. Ne veriyor bana, insana ait yeni bir şey söylüyor mu? Aksiyonlar ilgimi çekmez, teknolojik yenilikler beni ilgilendirmez. İnsana ait sözler ilgimi çeker.
- Yeni rol aldığınız reklam filminden sonra o tatta dizi yapalım diyen olmadı mı?
Yok daha yeni ya, herkes izlememiştir.
- Size ait bir internet sitesi var mı?
Hayır hiçbiri bana ait değil, bilgim bile yok bu konuda. Ne sitem var ne bir açıklamam var internette.

Cem Yılmaz: Oynadığım karakterlerden farkım ekonomik durumum

AİLEM BANA 3 YAŞIMDAN BERİ YILDIZ MUAMELESİ YAPTI ZATEN

Hayat bir sürek avıdır... 'Av Mevsimi' işte tam bu söylemiyle, vahşi bir cinayet kadar, insanların kendi yaşamlarının da bir av ve avcı hikayesi olduğunu anlatıyor.

MAÇO BİR FİLM DEĞİL KADINLAR DA ÇOK SEVECEK
İyi oynamışım ama, hem de çok iyi...
- Aa dursana bir dakika daha soru sormadım (gülüyoruz)... Yavuz Turgul deyince akan sular durdu mu?
Neden durmasın severim kendisini, geçenlerde benim için 'İyi çocuk' demiş (gülüyor)... Çok severim gerçekten, seyirci olarak seversin zaten. En beğendiğimiz 10 tane film saysak 8'i Yavuz Turgul'undur. Demek ki hayatımızda bir yeri vardır. Beraber çalışmak ayrı bir şey. Genel kanı ya da dedikodu şudur Yavuz Turgul ile alakalı, çok serttir, seti zordur, ağırdır falan, hatta daha kaba olanı delidir derler.
- Evet doğru, ben tanımadan korkuyorum Yavuz Bey'den!
Bunların neden söylendiğini şöyle izah ediyorum, herkes kendi işinde delidir zaten ne var ki bunda? Ben iş sırasında yapılan bütün delilikleri anlayabilirim mesela. Çünkü kişisel değil, işle alakalı delilik su kaldırır çünkü ben de işimde öyleyim, kimseyi tanımam. Dedikodular kadar sertlik, kırıcılık görmedim. Sette en çok çalışan kişi olarak hatırlıyorum kendisini. Birinin sorumlukları alması gerekiyor, aldı diye de deli denir mi? Olur mu öyle şey, komik...

BEN KLAS SETLERE ALIŞKINIM!
- İşine özen göstermesi, çok çalışması onun sadece işini ne kadar önemsediğini gösterir, bu da iyi bir şey değil midir?
Elbette, işine titizlenmesidir bu. Ama bu dedikodu şöyle bir yöne gidiyor, sanki çalışması zor demek istiyorlar. Ben çok rahat çalıştım mesela.
- Belki de bu dedikoduyu Yavuz Turgul'la çalışmayanlar çıkartıyordur?
Evet galiba öyle, ben ona yoruyorum. Onunla çalışanlar söylemiyor bunu. Beraber çalıştığı insanla da paylaşıyor, burası bir ego meydanı, estiririm demiyor ki! Set çok klas bir setti ayrıca, üstelik ben klas setlere alışkınım (gülüyoruz).
- Bundan asla şüphem olmadı!
Teknolojik anlamda zaten standartlar belirli ama dostluk, arkadaşlık anlamında birbirine destek olmak anlamında çok özel bir setti. Başka başka jenerasyonlar bir aradaydık. Benim için bu anlamda da ilk tecrübedir. Bizim setlerde kamera önünde, arkasında aşağı yukarı aynı yaş grubundan kişilerle beraberiz. Aynı zamanlarda öğrene geldik bu işleri. Yavuz Abi ve Şener Abi'nin yaşsızlığı, geçmişte ortak çalışmalarından dolayı bir hayatlarının olması ve bu şekilde yumuşacık taşımış olmaları bizim için inanılmaz bir şanstı. Beraber çalışmayı hayal edeceğimiz birkaç kişiden ikisi!
- Öğrendiniz mi onlardan?
İşi ele alışları ilginç bir kere. Ben o kadar heyecanlı biri değilimdir, soğukkanlıyımdır hatta. Heyecan şu yönde oluyor, güzel bir şey çıkacağını hissediyorsun. İşini otomatiğe takmış biriyle çalışmak hiç hoşuma gitmezdi açıkçası. Senin de iyi yapmaya çalıştığın işlerin izleri, o insanların yaptıkları işlerden gelme. Seyirci olarak bile Yavuz Turgul, Şener Şen filmlerinden tatlar kalmış... Sonra bir bakıyorsun bunu bir sebebi var. Onların böyle bir geçirgenliği var, onlarla çalışırken ahkam keserek 'Canım, şöyle oynamalısın' gibi bir tonda konuşmalarına rastlamak mümkün değil.
- Şener Şen?
Ondan çok şey öğrendim, Şener Şen olduysan ve sete gelirken ezberini yaptıysan ve hatta kağıtlara kendi diyaloglarını yazıp ara sıra kontrol ediyorsan; sen mühim birisindir. Ha bu demek değil ki ben Şener Abi'den gördüm, kağıtlara yazıp çalışacağım! O bir metot, öğrenilen şu: Şener Şen'in bir metodu var demek ki. Basit bir şey ama önemli. Sen de kendine göre bir şeyler tutturuyorsun. Benim ezberim iyi değildir gerçi, idare ettiler beni (gülüyor).

BENİ SEÇTİLER KİMSE KUSURA BAKMASIN
- Yapımda ve yönetimde olmaman sana oyunculuk anlamında rahatlık sağladı mı?
Sağladı. Ben aslında korkarım böyle bir işe girişmekten ama Yavuz Abi var diye korkmadım. Mesele zaten güven üzerine kurulu. Sen bana güveniyor musun, ben sana güveniyorum dedik daha ilk baştan.
- O halde sen seçmelere katılmadın!
Büyük bir ihtimalle kafasındaki seçmelere katılmışımdır. Beni seçti, geçmiş olsun, kimse kusura bakmasın! Ama bu bir meseledir Türk sinemasında, 'Sen beni bilmiyor musun?' derler. Konu oysa burada insanların yeteneği değildir ki! O kişinin tekstle olan ilişkisidir. Sizi bir teksti okumaktan alıkoyan nedir ki mesleğiniz buysa? Dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir şeyi biz burada icat ediyor değiliz ki! 'Kardeşim beni bilmiyor musun?' denir mi, hepimiz yapıyoruz bu kabahati. 'Ben kimsenin seçmesine gitmem' diye düşünüyor herkes; öyle olur mu? Adam o rolü yapıp yapamadığınızı ölçmüyor ki, operasyonun bir parçası. O anda yapacağınız bir hareket, söylediğiniz bir söz o rolün sizin olup olmadığını gösteriyor. Bütün kabiliyetinizin ölçüldüğü bir an değil, bir görüşme sadece.
- Bu filme seçilenler en iyilerdir demek doğru mudur?
İşte tam tersini söylüyorum, bu roller için çok oyuncu denenmiştir mutlaka. Ama seçilmeyen daha az yetenekli diye geri çevrilmiş değildir ki. Öbürü buna daha uygun diye seçilmiştir, hepsi bu. Başka bir meseleden dolayı seçilmiştir. Mesleği oyunculuk olan insanların böyle şeyleri takacağını sanmıyorum. Birazcık işi bilen adam böyle olması gerektiğini bilir.

KADINLAR FİLMİN KADERİNİ BELİRLER
- Senaryo da yazdığın için, burada en azından kendi diyaloglarına müdahale ettin mi?
O konu tamamen Yavuz Abi'nin kontrolündedir. Değişiklik yapmak onun tasarrufunda. Ben bunu söyleyemiyorum diye bir şey yok. Söyleyemezsen ne işin var burada?
- Filmin gösterime girmesi heyecan yaratıyor mu?
Şöyle bir heyecanım var, filmin seyirci ile buluşması öyle göz ardı edilecek şey değil. Hiç kimse 'Ben bu konuyla ilgilenmiyorum' diyemez. Neticede filmin yaratacağı duyguyu merak ediyorum. Gişe ne olur? Bu bizim komedi filmlerinde de sorulur. Ben ne bileyim, kahvelerden otobüs kaldırmıyoruz ki! Herkes çok izlensin ister, bir de ben izleyenlerin duygularını merak ediyorum. Daha okurken, çekerken, üzerine çalışırken hep çok olumlu şeyler duydum. Film sıkı bir film, çıtası yüksek.
- Kadınlar da sevecek mi filmi, afiş erkek filmi gibi geldi bana?
Bilakis kadınlar çok sevecekler. Maço bir film değil, kadınlar sevecek, sinemada kadın seyircinin ciddi ağırlığı ve etkisi var. Filmlerin kaderlerini kadınlar etkiliyor.

- Sıradan insanları oynuyor ama sıra dışı bir hayat yaşıyor gibi algılanıyorsun; sıra dışı bir hayatın var mı gerçekten de?
Ben şunu düşünüyorum, filmdeki İdris karakteri benim hayatımdan daha marjinal yaşıyor. Hokkabaz'daki adam benden çok daha renkli bir hayata sahip, zaten sihirbaz. Benim kendi hayatım film olacak bir hayat değil ki! Benim oynadığım karakterlerden ekonomik durumum daha iyi o kadar (gülüyoruz)...
- Ailen sana nasıl davranır, mesela annen sana çıkışır mı, normal davranır mı; yoksa sen Cem Yılmaz markası gibi mi algılanıyorsun?
Normal mi? Elbette, daha dün onlarla beraberdim. Benim annem babam zaten 3 yaşımdan beri bir yıldız gibi davrandıkları için bir fark olmadı.
- Endişelerin, korkuların, kaygıların olur mu ileriye dair, uykunun kaçtığı geceler var mıdır?
Korkum şu; ben ocakta sahneye çıkacağım! Şu an en çok sahneye çıkmaktan korkuyorum, zor iş. 2.5 sene oldu. Benim şahsi endişem, heyecanım. Bahsettiğim korkunun içinde negatif bir şey yok. Yatalım kalkalım ve 10 Ocak gelmiş olsun istiyorum. Aradaki vakte tahammülüm yok. Bir an evvel olsun istiyorum, çok özledim. Ne anlatacağım acaba?
- Sahi ne anlatacaksın?
Bilmiyorum (Gülüyor)...

ELİF AKTUĞ
[email protected]