Ankara Kadın Platformu üyesi kadınlar Ankara Adliyesi önünde bir araya gelerek Fethiye davasında tecavüz sanıklarının avukatlığını yapan Muğla Barosu Başkanı Mustafa İlker Gürkan’ın şikayeti üzerine Ankara Kadın Platformu üyesi avukat Candan Dumrul hakkında Ankara Barosu'nun açtığı soruşturmayı protesto etti. Kadınlar basın açıklaması sonunda "Biz de Candan gibi düşünüyoruz, o halde bizi de soruşturun” dedi ve kendilerini ihbar etti.

Fethiye davasında tecavüz sanıklarının avukatlığını yapan Muğla Barosu Başkanı Mustafa İlker Gürkan’ın 11 Ocak 2012 günü Uluslararası Hukuk Kurultayı’na konuşmacı olarak çağrılması üzerine, Ankara Kadın Platformu üyesi tüm kadınlar, Ankara Baro Başkanlığı’na gönderilen faks sonuçsuz kalınca, kurultaya katılarak adı geçen konuşmacıyı protesto etmişti.

Bu protestoda Ankara Kadın Platformu adına konuşma yapan Av. Candan Dumrul’u Ankara Barosu’na şikayet eden Mustafa İlker Gürkan’ın başvurusu üzerine Ankara Barosu Gürkan’ı haklı bularak Dumrul hakkında soruşturma başlattı.

Ankara Kadın Platformu üyesi kadınlar bugün Ankara Adliyesi önündeki basın açıklamasında, "Biz kadınlar bugüne kadar her gün giderek artan yeni tecavüz, taciz ve kadın cinayetlerine karşı adliye önlerinde, mahkeme salonlarında, alanlarda mücadele ederken şimdi de Barolara karşı mücadeleye başlıyoruz." dedi.

BAROLAR KADIN DÜŞMANLIĞI YAPIYOR

Açıklamada Çanakkale’deki bir taciz davasında da Kültür Sanat Sen Kadın Sekreteri Deniz Özsaygı’ya yönelik benzer bir sorulturma başlatıldığını vurgulandı: "Tecavüz sanıklarının avukatlığını yapanları düzenledikleri kurultaylarda konuşmacı yapanlar bu yetmezmiş gibi tecavüze, tacize karşı mücadele eden kadınları da soruşturmaya kalkıyorlar. Üstelik bu olayın bir benzeri Çanakkale’deki taciz davasında Kültür Sanat Sen Kadın Sekreteri Deniz Özsaygı’ya Çanakkale Baro Başkanı tarafından sendika üyelerinin uğradığı tacize karşı mücadele ettiği için hakkında dava açmak kaydıyla yaşatılıyor."

GELİNCİK PROJESİ BUNLARIN ÜSTÜNÜ ÖRTMEYE YETMEZ

Kadınlar açıklamanın ardından "Biz de oradaydık" diyerek kendilerini ihbar etti: "Candan DUMRUL ve Deniz ÖZSAYGI tecavüze, tacize, kadına yönelik her türlü şiddete karşı mücadele eden kadınları ve kadın dayanışmasını engellemek maksadıyla seçilmişlerdir. Ancak nafiledir, korkunun ecele faydası yoktur. Ne Gelincik projeleri, ne de Baro yönetimleri biz kadınları ve dayanışmamızı engelleyemez. Burada soruşturulmak istenen Candan DUMRUL değil, bütün kadınlardır. O nedenle basın açıklamasından sonra hepimiz Ankara Barosu’na “Biz de oradaydık, biz de Candan gibi düşünüyoruz, o halde bizi de soruşturun” diyeceğiz ve kendimizi ihbar edeceğiz."

Açıklamanın tamamı şöyle:

Sadece bu ülkede yaşayan kadınlar olmakla bile biliyoruz ki, cinsel saldırı davalarında failler değil, kadınlar yargılanır. Kadınlar “yollu’’ olmakla, “komplo’’ kurmakla suçlanırlar. Erkek sanıklar ise her zaman saygın ve suçsuzdurlar. Tıpkı Fethiye davasında olduğu gibi…

Kamuoyunun yakından takip ettiği bu davada 2007 yılında ilaç verilip uyutularak 2’si çocuk 8 kişinin tecavüzüne uğrayan kadın arkadaşımız maruz kaldığı travma nedeniyle hafıza kaybına uğramış, psikiyatrik yardım alıp olayın ayrıntılarını hatırlayınca tecavüz sanıkları hakkında suç duyurusunda bulunmuştur. Savcılık tecavüz zanlılarının “saygın kişiler oldukları, tecavüz gibi adi bir suçu işlemeyecekleri’’ gerekçesiyle dava açmamıştır.

Kadınların mücadelesi sonucu açılan davada sanıkların avukatlığını Muğla Barosu başkanı Mustafa İlker Gürkan üstlenmiştir. Bakanlık zorlaması ile açılmış olan bu davada Gürkan’ın Baro Başkanlığını sürdürürken sanıkların vekilliğinin üstlenilmiş olması, mağdurun adil yargılanma hakkının sınırlarını daraltan, avukatlık mesleğinin bağımsızlığına gölge düşüren siyasi bir tercihtir.

Zira Baro başkanı davanın vekiliyken, mağdura adli açıdan yardımcı olmak görevini üstlenebilecek Muğla Barosu Kadın Hakları Komisyonu’nun bu görevi tarafsız biçimde yapamayacağı açıktır.

Ayrıca mağdura zorunlu vekil tayin etme görevi de bulunan Baro’nun başkanının, sanıkların avukatı sıfatıyla bu görevi yapması hem etik bir problem hem de adalet duygusunu yaralayıcı bir husustur.

Baro Başkanı mağdur kadın arkadaşımızın adalet hakkını sınırlamakla kalmamış, mahkeme önünde demokratik eyleme katılan kadınları polise işaret ederek, gözaltına alınmalarını sağlamaya çalışmış, uyguladığı baskının sınırlarını dayanışan kadınlara doğru genişletmiştir.

Sanık savunmalarını mağdur kadının anne babası boşandığı için dengesiz ve iftira atmaya yatkın oluşu üzerine kurarak da siyasi duruşunu netleştirmiş, boşanmış anne baba çocuklarını potansiyel komplocular olarak işaretlemiştir.

Üstelik Muğla Baro Başkanı Mustafa İlker Gürkan, savunmasını yaparken mağdur kadının tüm özel hayatını, anne-babasının boşanmış olmasından, kullandığı ilaçlara kadar didik didik etmiş, yaşadığı psikolojik sorunlar nedeniyle böyle bir suç uydurduğunu ima etmiş, tanık sıfatıyla dinlenecek olan annesini tehdit etmiş, bunula da yetinmeyerek mağdur kadının çeşitli gazete ve dergilerde cinsel suçlarla ilgili yazılar yazmasını mahkemeye dedil olarak sunmuştur.

Muğla Barosu Başkanı ve sanıkların avukatı Mustafa İlker Gürkan’ın 11.01.2012 günü TBB Özdemir Özok Kongre Merkezi’nde düzenlenen Uluslararası Hukuk Kurultayı’na konuşmacı olarak çağrılması üzerine, Ankara Kadın Platformu üyesi tüm kadınlar, Ankara Baro Başkanlığını bilgilendirmek üzere bir faks göndermişler, ancak programda bir değişiklik olmayınca, Anayasa’dan ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden kaynaklanan haklarını kullanarak konuşmayı protesto etmişlerdir.

Mustafa İlker Gürkan’ın son marifeti, Ankara Kadın Platformunun bir üyesi sıfatıyla protesto metnini okuyan Candan Dumrul’u Ankara Barosu’na şikayet etmek olmuş, ardından Ankara Barosu tarafından soruşturma açılmıştır.

Fethiye davası mağdurunun adil yargılanma hakkını savunmayı ve insan hakları kavramının içeriğinin boşatılmasına dikkat çekmeyi amaçlayan bu protesto eylemi aynı zamanda avukatlık mesleğinin onurunu korumaya da yöneliktir.

Ankara Barosu gibi hukukun üstünlüğünü savunması beklenen bir sivil toplum kuruluşunun, demokratik protesto hakkını kullanan bir kadına açtığı dava, biz kadınlar açısından ibret vericidir.

Baroların üyeleri üzerindeki disiplin yetkisi sadece mesleki alandaki faaliyetleriyle sınırlı olup, Candan Dumrul’un bir kadın olarak katıldığı protesto eylemi nedeniyle soruşturulmak istenmesi tek kelimeyle abesle iştigaldir.

Demokratik bir hakkın kullanımından ibaret olan bir eylemi yargılamak, katılan kadın vatandaşı soruşturmak, otoriter, baskıcı, vesayetçi zihniyetin uzantılarıdır. Ankara Barosu’nun vardığı vahim nokta açısından son derece dikkat çekicidir.

Bu olayın bir benzerini Çanakkale’deki taciz davasında Kültür Sanat Sen KadınSekreteri Deniz Özsaygı yaşamıştır. Sendika üyesi bir kadına cinsel saldırıda bulunan amirin avukatı olan Çanakkale Baro Başkanı N.Ç. davasından çıkan kararı toplum vicdanını yaralar nitelikte bulduğu yönünde bir açıklama yapmıştır. Deniz Özsaygı’nın bu çelişik durumu eleştirmesi üzerine Çanakkale Baro Başkanı, kendisine dava açarak karşılık vermiştir.

Kadına yönelik şiddetle mücadele etmek samimiyet ve tutarlılık ister. Ancak kadına yönelik şiddetle mücadele etme amaçlı Gelincik projesini yürüten Ankara Barosu'nun bu soruşturmayı başlatmadaki tutumuyla kadına yönelik şiddetle mücadele konusundaki samimiyeti de ortadadır. Biz biliyoruz ki, kadına yönelik şiddet sadece lafta kalan prestijli projelerle önlenemez. Kadına yönelik şiddet, bunun karşısında mücadele eden kadınları cezalandırmakla da önlemez, bilakis bu şekilde sürdürülür.

Başından beri iktidarın, suçluları korumak, mağdurun mağduriyetini arttırmak için her türlü çabayı gösterdiği bu süreçte, Ankara Barosu’nun aldığı tavrı kınıyor, demokrasi ve adil yargılama hakkına saygı göstermeye, yetki sınırlarını aşmamaya çağırıyoruz. Ankara Barosu'na varoluş nedenini ve savunmakla sorumlu olduğu insan haklarını hatırlatıyor ve soruşturmanın hemen sona erdirilmesini istiyoruz.

O nedenle basın açıklamasından sonra hepimiz Ankara Barosu’na “Biz de oradaydık, biz de Candan gibi düşünüyoruz, o halde bizi de soruşturun” diyoruzve kendimizi ihbar ediyoruz."

Uçan Süpürge