- Halk ekonomideki başarıyı Ali Babacan'a bağlıyor
- Vatandaş sağlık reformları için 'lehimize oldu' görüşünde
- Duble yollar Ulaştırma Bakanı'nın hanesine yazıldı

Nebahat KOÇ-İSTANBUL

GENAR'ın 2 ayda bir düzenlenen anketinden, 'kabinenin karnesi' çıktı. Dün 
AKŞAM'da yer alan ankete göre, vatandaşın en çok beğendiği ilk üç bakan sırasıyla Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Sağlık Bakanı Recep Akdağ ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu oldu. Avrupa Siyasi Danışmanlar Derneği 2. Başkanı Necati Özkan tabloyu yorumladı:

BABACAN TEKNOKRAT
AKP'nin halen oylarını arttırması ya da korumasının temel nedeni alternatiflerinin kendisini daha iyi pozisyonlayamamaları ile birlikte ekonomi. Ali Babacan'ın en başarılı bakan olması, ekonominin dümeninde olduğunun seçmen tarafından bilinmesiyle ilgili. Mehmet Şimşek de Zafer Çağlayan da var. Ama vatandaşın algısı, ekonominin Babacan tarafından yönetildiğine ilişkin. Babacan, partisinin iktidara gelmediği günden beri partisinin ekonomik programlarının sözcüsü oldu. Vatandaş var olan ekonomik iyileşmenin icrası olarak görüyor. 

AKDAĞ MÜCADELECİ
Babacan'ın ortaya koyduğu fotoğraf bir teknokrat fotoğrafı. Gündelik siyasetle doğrudan çok uğraşmayan, işini yapan, ekonominin makro planlarıyla uğraşan ve buralarda istikrarlı başarıyı sürdüren bir bakan fotoğrafı. Sağlık Bakanı Akdağ da öyle ama Babacan kadar sakin değil. Daha mücadeleci daha kavgacı. Muhataplarıyla çoğu kez yüksek perdeden kamuoyu önünde fotoğraf sergiliyor. Denekler yaptığı işlerden mutlu ki ikinci sıraya Bakan Akdağ'ı koymuş.

ULAŞTIRMA DA LİSTEDE
Sağlık Bakanı'nın en başarılı ikinci sırada olması gösteriyor ki ekonomi ve sağlık Adalet ve Kalkınma Partisi'nin iktidarını pekiştiren ve devamını sağlayan ana alanlar. Gerçekten de iktidar partisinin kurduğu üç hükümet de, ekonomiyi dış dünyaya nazaran iyi yönetti, sağlıkta, çok tartışmalı olsa da yeni reformlar denedi. Vatandaşa dokunan haliyle, sağlıktaki ilerlemelerin vatandaşın lehine olduğu gözüküyor. Vatandaş duble yollardan özel hava yolu şirketlerinin geliştirilmesine kadar Ulaştırma Bakanı'nı ilk sıralara koyuyor. 

YAZICI-EKER ŞAŞIRTTI
Hayati Yazıcı'nın araştırmanın alt sıralarında çıkmasına şaşırdım. Çünkü, Yazıcı partisinin hükümetleri içinde bir çeşit regülatör durumunda. Ve önemli konularda onun iradesi de ortaya çıktı. Tarım Bakanı'nın altı sırada olması çok şaşırtıcı. Çünkü Mehdi Eker, farklılığıyla öne çıkan istikrarlı bir isimdi.  Bülent Arınç'a gelince, parti içinde pozisyonu çok sık değişen isimlerden biri. Hep siyasi kimliği ile diğer bütün isimlere nazaran muhafazakar kesimlerin sesi olma ya da  partisinin vicdanı olma nitelemeleriyle öne çıktı.

Halk, 'Erdoğan Basbakan olarak devam etsin' istiyor
ANKETTE Köşk'e kim çıksın sorusunda 'Başbakan Erdoğan' %26.7 ile ilk sırada yer aldı. Başbakan en beğenilen liderler kategorisinde ise %46'yı aştı. Özkan bu tabloyu da yorumladı: Araştırmalar, AK Parti içinde en önemli gücün Recep Tayyip Erdoğan olduğunu gösteriyor. AK Parti, yönetimi, lideri, örgütü ve gönüllüsüyle toplam seçim makinesi gibidir. Ama bütün bunlara rağmen Erdoğan bu makinenin en önemli unsuru. 
 SEBEP 'İCRACI' MAKAM
Araştırma Erdoğan'ın olmaması halinde AK Parti'nin dikkate değer şekilde güç kaybedeceğini ortaya koyuyor. Ben geçmişteki örneklere göre fazla oy kaybedeceğini düşünüyorum. Elbette ki, AK Parti içinde Başbakan'dan sonra genel başkanlığı dolduracak güçlü isimler var. Ama bu isimlerin hiçbirisinin Başbakan kadar gücü temsil edeceklerini zannetmiyorum. 
Seçmen, Başbakanlık makamını bir icra makamı, Cumhurbaşkanlığı makamını da bir çeşit temsil ya da onay makamı olarak görüyor. Dolayısıyla Erdoğan'ı, Başbakan olarak görmek istediğini ortaya koyuyor. Milli Görüş'ten gelenlerin hepsi yan akımdı. Hiçbir zaman ana akım partisi haline gelemedi. Erdoğan bunu başardı. Seçmen 'Erdoğan, mücadele insanı. Kafasına bir şey koyuyorsa, onu başarıyor. Orada bir güç var' diye görüyor. Diğer bütün isimler Erdoğan'ın iradesine tabi bir oyun planı sergiledi. Buna her ne kadar daha üst makam olsa da Cumhurbaşkanlığı makamında Gül de dahil. Son 5 yıl içinde aldığı kararlara bakın, Erdoğan'ın iradesine aykırı kararlar olmadı. Seçmen asıl gücün, iradenin Erdoğan da olduğunu algılıyor. 
BİRİNCİ SINIF BİR İLETİŞİMCİ  
Erdoğan, son yıllarda Türkiye'deki iletişim açısından en başarılı liderlerden bir tanesi. Konuşurken duygularıyla konuşuyor. Kendisine samimiyet katıyor. Bazen konuşması anında sesi boğuluyor, ağlıyor bazen de masaya yumruğunu vurarak sinirli fotoğraf sergiliyor. Bütün bunlardan seçmen, siyasi kişinin kendisi gibi, gerçek bir kişi olduğunu algılıyor. Söylediklerine daha fazla inanıyor. Erdoğan birinci sınıf bir iletişimci.

Dink davası şaşırttı
Dink davası Türkiye'nin bugünkü pozisyonunu gösteren ilginç davalardan birisi. Bu 8-10 yıllık, devleti, devletin içindeki çeşitli birimleri, toplumu hırpalayan sürece rağmen demek ki geldiğimiz nokta hala yeterli bir nokta değil. Demek ki, hala devletin içindeki bazı kirli yapılar varlıklarını sürdürüyor. Dink davasında, hukukun tetiği çekenden başka bir suçlu 'meğerse yokmuş' kararını gördük. Demokrasiye geçiyoruz diyerek sabrettiğimiz bu süreç meğerse tam da öyle değilmiş.

Ordudan atıldı
ÖZKAN, 1982'de, teğmen rütbesiyle görev yaparken 12 Eylül yönetimi tarafından, 400 subayla birlikte gerekçelerle ordudan atıldı. Hukuk ve işletme eğitimi alan Özkan, liderlere, partilere danışmanlık yaptı, seçim kampanyalarını yönetti.

Seçmen mucize bekledi
Bu seçmen, örgüt Kemal Bey'den mucize bekledi. Yapabileceğine de inandılar. Bu olmadı. Ciddi bir hayal kırıklığı oldu. Bugün yaşanan sıkıntıların arkasında da bu var.

'Sivile güvenme' diyorlardı
ERGENEKON, Balyoz davalarında 'hüküme karşı kalkışma yapılmış' ama niyet düzeyinde kalmış' deniyor. Bu bile yanlış. Silahlı Kuvvetler, Cumhuriyet döneminde üç darbe yaptı, iki de girişimde bulundu. Ben askeri okullarda eğitim aldım, O okullarda bize öğretilen şuydu: 'Bu ülkenin bir gün size ihtiyacı olacak.Bu ülkenin gerçek sahipleri sizsiniz. Bu sivillerin ne yapacağı belli olmaz, onlara güvenilmez'. Bu, emredilen bir durumdu. Fakat bunlara rağmen bir ülkenin ordusunu çok dikkatle koruması lazım.

Devlet için arınma zamanı
Kenan Evren'in yargılanmasının simgesel bir anlamı var. Herkes de bunun farkında. Evren'i yargılamak aslında son 8-9 yıldır yaşanılan sürecin son noktası gibi gözüküyor. Devlet bu 9 yılda özetle, özellikle 1990'lı yıllar boyunca yapmış olduğu birtakım kirli işlerden arınmaya çabalıyor. Faili meçhuller, kirli derin operasyonlar bugünün dünyasında kabul edilebilir olmaktan çok uzak işlerdi. Dolayısıyla devlet bu işlerden temizlenmek istedi. Fakat bu işlerin bir yerde durması lazım.

Anayasa sürecine dikkat
Türkiye'de özellikle anayasadan kaynaklanan sorunların bir an önce çözülmesi lazım. Bir arada yaşayabilecek bir topluma yeniden dönülmesi gerekiyor. Çünkü toplum gerilmiş ve kutuplaşmış vaziyette. Toplumun bir bölümü geleceğinden son derece endişe duyuyor. Toplumun en azından bu bölümünün rahatlatılması lazım. En önemli araç yeni anayasa olacak. Eğer anayasa süreci rakip siyasi akımlara gol atma süreci gibi kotarılırsa korkarım ki Türkiye bundan çok zarar görür.

Kılıçdaroğlu kendisini anlatamadı
CHP, eski ulusalcı pozisyonundan çıkıp, evrensel sosyal demokrat pozisyona taşınma sürecini parti içi insanlara bile doğru anlatamadı. Bu süreç güçlü iradeyle yönetilemedi. Yöneticilerin bir bölümü bile bu gidişten endişe duydu. Türkiye'yi korumakta olan yegane kale gibi CHP'nin de elden gitmesi gibi bir fotoğraf olarak algılandı. Kemal Bey de, bu süreç içinde yapmaya çalıştığını açık ve net şekilde ortaya koyamadığı için parti içi muhalefet ve dışarıdan bakanlar Kılıçdaroğlu ve ekibinin yapmak istediği şeyin ne olduğunu anlayabilmiş değiller. Kılıçdaroğlu, son derece temiz bir zihne sahip, kafası net fakat irade koyma konusunda yeterince cesur davranmıyor.

akşam