Yeni oyununuz için jön arayışında olduğunuzu duydum. Nedir son durum?

- Evet, “Her Cinsten Aşk” adlı tiyatro oyunumuz için yakışıklı bir jön arıyorum. Bu tiyatro oyunu aslında Selim Akar’ın projesi. Bir oyuncu ne ister; güzel bir karakter rolü… Ben de tiyatroyu uzun süredir yapmıyordum. O yüzden bu proje benim için çok önemli.

Siz oyunda iki farklı karakteri canlandırıyormuşsunuz, öyle mi?

- Evet. Oyunda hem genç bir erkekle olgun bir kadının aşkı anlatılacak hem de iki kadının aşkı… Birbirine aşık iki kadını da ben canlandıracağım.

Oyunu bir kenara bırakırsak, iki kadının birbirine duyduğu aşka Filiz Taçbaş nasıl bakar?

- Tabii ki olabilir böyle bir şey, neden olmasın! Duygusal anlamda iki farklı cins birbirine nasıl aşık oluyorsa, iki kadın da birbirine aşık olabilir. Aşk güzel bir duygu. Bu oyun özellikle lezbiyen bir ilişkiyi anlatmak adına oynanmıyor ama, burada önemli olan ve asıl anlatılmak istenen şey aşk.

Peki sizin özel hayatınız ne durumda?

- Çok kötü! Ben deli gibi aşık olursam zaten sevinçten çığlık atarım ve haber veririm. Neden saklayayım ki!

GÖREVLİDEN JARTİYER İSTEMEYE UTANDIM

İki kadının arasındaki aşkı sahnelerken, yakınlaşma halleri de olacak mı?

- Olacak elbette.

E kendi kendinizle mi öpüşeceksiniz peki?

- İnsanın kendisini öpmesinden daha güzel bir şey var mı?

Neden kadın rol arkadaşınız yok da, iki kadını da siz canlandırıyorsunuz?

- Kendim gibi bir kadın bulabilseydim onunla öpüşürdüm! Benden bir tane daha olsaydı onunla karşılıklı oynardım.

Olayı ne kadar romantik şekilde anlatsanız da çoğu kişi sizi sahnede jartiyerli görmeye gelecek. Bu durumdan rahatsızlık duymuyor musunuz?

- Hayır… Nasıl gelirlerse gelsinler. Milleti sonunda şoke edeceğim çünkü. Ben yıllar önce “Kelebekler Özgürdür” diye bir oyuna gittim. Füsun Önal sahnede soyunuyordu. Kimse olumsuz tepki vermedi. Çünkü tiyatroda iş başka oluyor, sanat daha ağır basıyor. Bu arada hayatımda ilk kez jartiyer giydim! Mağazaya girdim. Beni tanıdılar. Direkt çiçekli böcekli pijamaların olduğu bölüme yöneldim. Utandım çünkü görevliden jartiyer istemeye. Sonra mecburen “Çekim için lazımdı. Aslında sevmem biliyorsunuz ama” dedim. Sanki günah çıkarıyorum! Kız da güldü halime.

ROLÜM DAHA BÜYÜK OLSA “ARKA SOKAKLAR”DA KALIRDIM

30 yıldır bu sektörde, kendi halinde bir isimdiniz. Ne oldu da böyle radikal kararlar almaya başladınız?

- Bir anda bir şeyler oldu bana. Yaşadığım negatif olayların etkisi var sanırım. Sinema filminde oynadım, afişe adımı yazmadılar mesela… Sonunda haksızlıklara tahammül edecek gücüm kalmadı. Daha çok şey yapmak istediğimi anladım. O dönemde Selim Akar beni keşfetti. İddialı fotoğraflar çektirdim. Tabularımı yıktım…

“Arka Sokaklar”dan ayrılmanız da cesaret isteyen bir adımdı…

- Çok güzel bir konuya değindin. Bir oyuncunun en büyük korkusu, rol aldığı işin sona ermesidir. Ben durum dururken kendim bıraktım, haklısın radikal bir karardı.

Peki nasıl o cesareti gösterebildiniz?

- O iddialı fotoğraflar özgüvenimi artırdı. O rol de beni artık tatmin etmiyordu. Ben bir oyuncuyum; vereceğimi verdim, alacağımı aldım. İçimde büyük bir potansiyel var. O rol devede kulak gelmeye başlamıştı. Belki izleyicinin karşısına çok daha farklı bir işle çıkacağım, o rolümü de sevecekler, belli olmaz ki! Tabii “Keşke”ler olur insanın içinde. Keşke daha büyük bir rolüm olsaydı dizide, o zaman çıkmayı düşünmezdim.

Kendinizden nasıl emin oldunuz bu kadar?

- İçimdeki güç çıktı açığa. “Neden sustum bu zamana kadar” dedim. Bana artık ne engel ki?

BENİ VURSALAR O KADAR KÖTÜ HİSSETMEZDİM!

“Anadolu Kartalları” filminde rol aldığınız halde adınız afişe yazılmamıştı. Öğrendiğime göre o konuyla ilgili açtığınız davayı kazanmışsınız.

- Evet, o karar sadece bana değil bütün oyunculara güç verdi. İnsanlar kendilerine inanarak haklarını ararlarsa mutlaka kazanırlar. Adımı afişe yazmamaları büyük haksızlıktı. Beni gelip vursalar, o kadar kötü hissetmezdim! “Hiç mi değerim yok” dedim. Ama artık değerimin olduğunu göstereceğim herkese. Filiz Taçbaş nasıl bir oyuncu görecekler!