Son zamanlarda Nazilli Belediye Başkanı Kürşat Engin Özcan’ı bazı arkadaşlarımız yazılarında yerden yere vuruyor ve onun davranışlarıyla Nazilli’ye zarar verdiğini söylüyor.

Kürşat Engin Özcan’ın Nazilli için sakıncalı gördükleri, kulağı çekilmeyi hak eden eylemleri ise:

BİR: İYİ Partili meclis üyeleri ve bazı partililerle arasının gerginliği,

İKİ: AK Partili vekiller Metin Yavuz ve Mustafa Savaş’ın Nazilli Belediyesini ziyaretleri,

ÜÇ: BŞB Başkan Vekili CHP’li Barış Altıntaş, CHP İl Başkanı Ali Çankır ve İlçe Başkanı Serkan Sevim’in Nazillili muhtarlarla gerçekleştirdikleri kahvaltılı toplantıya Başkan’ın katılmaması,

DÖRT: Millet İttifakı partilerinin yaptıkları geniş katılımlı toplantıdan İYİ Parti Nazilli İlçe Başkanı Cihat Öztürk’le Başkan’ın BŞB Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun konuşmasını beklemeden AK Partili Mustafa Savaş’ın belediyeyi ziyaretini bahane ederek ayrılmaları.

Sayılan konulardan ilki her partide rastlanabilecek konulardır, mesela BŞB Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun önceki dönemde Efeler, Söke ve Kuşadası belediye başkanlarıyla arası iyi değildi bu dönemde de iddiaya göre Efeler belediye başkanı Fatih Atay’la

Diğerleri de geçerliliği olabilecek mazeretler. Kaldı ki, Nazilli Belediyesini ziyaret edenler de bu bölgenin etkili iktidar milletvekilleri...

Kürşat Engin Özcan’a ve İYİ Parti İlçe Başkanı Cihat Öztürk’e verilmek istenen mesaj ise açıktır.

1-”Siz Özlem Çerçioğlu’nun düzenlediği toplantıyı terk ederek seçimlerdeki rakibi Mustafa Savaş’ı karşılamaya gidemezsiniz.”

2-“CHP İl Başkanı ve Nazilli İlçe Başkanı muhtarlar toplantısında hazırsa Belediye Başkanı da hazır olmak zorundadır.”

3-Yoksa herkes sonuçlarına katlanır ki, o tavrın Nazilli’nin hayrına olmayacağı açıktır.

Gerek İYİ Parti Nazilli Teşkilatı gerek belediye cephesinden bu mesajlara bir yanıt gelmiş değil.

Benim amacım yanıt vermesi gerekenlerin sessizliği tercih ettikleri bir yerde birilerinin avukatlığına soyunmak değil.

Siyasette günden güne ağırlığını artıran benzeşme (mahalle baskısı) cinnetine dikkat çekmektir.

Kemal Öztürk’ün dediği gibi son zamanlarda siyaset çok sesliliğini yitirdi, her farklı görüş birbirine benzeşmeye başladı.

Konu demokrasiyle yönetilen bir toplum için de, siyasetin geleceği açısından da son derece düşündürücü…

Zira siyaset benzeşmenin yoğun yaşandığı ortamlarda çözüm aracı olmaktan çıkıyor, insan kaynağı yanında maddi kaynakları da sorumsuzca harcayan bireysel hırslarının esiri insanların tatmin aracına dönüşüyor.

Sonuçta istenen rüzgârgülüne göre eğilmeyi reddeden milletvekili, belediye başkanı, il başkanı, ilçe başkanı kim varsa sosyal medya, basın gibi çeşitli araçlar kullanılarak yola getiriliyor.

Eğilmeyi, bükülmeyi kabul etmeyenlerse bu âlemde statükonun dışına çıktığı için ayar verilmeyi hak eden bir öteki durumuna düşüyor, daha da hizaya gelmezse linç ediliyor.

Benim itirazım sadece basın ve sosyal medya aracılığıyla Kürşat Engin Özcan’a bu şekilde ayar verilmesine, “ayağını denk al, sonra karışmayız ha” ihtarı yapılmasına değildir.

O da varsa da sosyal medya, basın marifetiyle siyasetin tek sesli hale getirilmesine ve bu yolla oluşturulan statükoya ters düşenlerin çeşitli araçlarla terbiye girişimi hakkını kendinde görenleredir.

Kaldı ki, Kürşat Engin Özcan seçileliden beridir statükonun dışına çıkmamış hizmet alma adına BŞB Başkanının güdümünde hareket eden bir başkan profili çizmiştir.

Gelinen noktada o izlediği yanlış politikanın farkına varmış görünüyor.

Kürşat Engin Özcan’ın birinci fark ettiği Özlem Çerçioğlu’nun Nazilli’ye yapacağı yatırımdan doğacak katma değere neden kendisini ortak etsin, gerçeği olmalı…

İkinci öğrendiği de büyükşehrin asfalt kaplama, parke taşı döşeme, AY-BA yardımları kısaca makyaj dışındaki yatırımları yapacak maddi güce sahip olmadığıdır her halde…

BŞB hakkındaki bu gerçeği bilmek için derin bilgi de gerekmiyor.

Birincisi büyükşehrin her yılki bütçe performansı belirlenen hedeflerin altında kaldığı herkesin malumudur.

İkincisi büyükşehirlerin önemli gelir kaynağı iştirakler Aydın BŞB’de bir elin parmakları kadardır, bunlardan en iyi çalışanı Ege-Et A.Ş’nin zarar ettiği Sayıştay Raporlarıyla sabittir.

Onun içindir ki, su gelirlerinden başka sürekli geliri olmayan ve halkı en pahalı suyu tüketmek zorunda kalan büyükşehirler devlet yardımları ve vergi gelirleri payı olmasa personel maaşlarını ödemekte zorlanırlar.

O nedenle büyükşehirden yatırım ümidini kesen Kürşat Engin Özcan çareyi iktidar milletvekilleri aracılığıyla Ankara’da arıyor, olmalı.

Üzerinde mahalle baskısı kuran kesimlerin Kürşat Engin Özcan hakkında yanıldıkları nokta ise onun bu girişimiyle AK Parti’yle flört ettiğidir.

O şekilde düşünenlerin yanılgılarını anlamak için son üç ayda araştırma şirketlerinin partilerin oy oranları ölçümlerine bakmaları yeterlidir sanırım.

Partisi sürekli yükselişte olan bir belediye başkanı niye parti değiştirme gereği duysun ki?

Ayrıca Nazilli’nin sorunlarının hallinde partisi farklı da olsa bir belediye başkanının iktidar milletvekilinden yardım istemesi ne zamandır mahalle baskısını hak eden bir suç oldu?

Gerilim siyasetini körüklemenin, bir milletvekilinin bir belediyeyi ziyaretine bu kadar olumsuz anlamlar yüklemek memlekete, millete ne fayda sağlar?

Nazilli’ye asıl zarar veren bu bağnazlığın yol açtığı “mahalle baskısı (benzeşme) cinneti” değilse nedir?