İyice hadsizleşen İsrail Ramazan’da hem de Kadir Gecesi’nde Mescid-i Aksa’da ibadet eden insanlara saldırdı, ibadethanede kanlarını akıttı.

Daha da ileri gitti ve Filistinli sivillerin ve çocukların üzerlerine uçaktan bomba yağdırdı.

İlk saldırıda 10’nu çocuk 28 sivil Filistinli can verdi saldırlar durmadığı için maalesef insanlık dramı devam ediyor.

Batılı ülkeler her zamanki gibi ya sessiz kalmayı yeğlediler ya da saldırıyı laf olsun torba dolsun kabilinden iki satırlık bildirilerle geçiştirdiler.

ABD ise her zamanki gibi yine İsrail’in yanında.

Müslüman ülkelerde ise değişen bir şey yok bu olayda da bölük pörçük…

Filistin’e komşu ne Mısır’dan ne Ürdün’den hukuksuz İsrail saldırısını kınayan gür bir ses çıktı.

Suudi Arabistan, BAE gibi ülkeler her zamanki gibi klişe bildiriler yayınlamakla yetindiler.

Ha bu arada bu güne kadar toplandılar da ne yaptılarsa Arap Birliği toplanacak, dediler.

Velhasıl her zamanki gibi Müslüman ülkelerden iktidarı ve muhalefetiyle yekvücut, en güçlü tepkiyi gösteren tek ülke yine Türkiye oldu.

Çünkü uluslar arası hukuk açısından İsrail bu saldırıda üç kural hatası yapmıştır.

1- İlk kıbleleri olması yanında Peygamberimizin Miraca çıktığı Mescid-i Aksa’ya ev sahipliği de yapan Kudüs Müslümanların olduğu kadar diğer semavi dinler, Hıristiyanlığın ve Yahudiliğin de kutsalları arasında yer alır.

2-Camilerle birlikte diğer dinlerin ibadethaneleri de savaşlarda bile insanların sığınabileceği dolayısıyla dokunulmazlığı olan güvenli yerledir.

3-Filistin, halkı Müslüman, çoğunluğu İsrail tarafından yurtlarından çıkarılan, Osmanlı bakiyesi, mazlum bir millettir.

Kaldı ki, Prof.Dr. Duralı Yılmaz’ın sosyal medya paylaşımına göre Filistin Devleti Doğu Akdeniz konusunda Türkiye ile değil Rumlarla birliktir.

Karabağ meselesinde Ermenistan’ı desteklemiştir hatta en büyük caddelerinden birinin adı Ermenistan’dır.

Geçmişte ise Türkiye aleyhine çalışan terör gruplarını eğittikleri ve barındırdıkları da bir gerçektir.

Filistin Devleti’nin Türkiye karşıtı bu tutumuna rağmen parlamentoda grubu bulunan partiler Filistin Halkına İsrail’in yaşattığı bu insanlık dramını ve üç dinin ortak kutsalına saldırısını kınamada yekvücut oldular.

Çoğu insan sokağa çıkma yasağına rağmen meydanlara indi, saldırıyı protesto etti.

Bu bağlamda bazı muhafazakâr sivil toplum örgütlerinin önderliğinde benzer protesto eylemleri Aydın’da da oldu.

Bu esnada iddia o ki, Efeler Kent Meydanı’nda gerçekleştirilen protesto eylemini İYİ Parti Aydın İl Başkanı Süleyman Demirci sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla eleştirdi.

Yine basında yer alan iddiaya göre kısa süre sonra silinen o paylaşımda Süleyman Demirci demiş ki:

“11 Mayıs Salı günü sokağa çıkma yasağı var güya. Esnaf kapalı, insanlar zaten evlerine ekmek götüremez durumda aç.

Çok zor durumdalar, tarihin belki en zor dünlerini yaşıyor insanlar ama bu arkadaşlar meydanda miting yapabiliyor.

Bu kadar insanı burada toplamışlar, miting yapıyorlar. Tebrik ederim. Millet açlıktan ölsün, siz Filistin’i kurtarın arkadaşlar.

Ne diyelim şimdi, hayrını görün. Sizin tuzunuz kuru, herhalde aşılısınız.”

Süleyman Demirci’nin bu eleştirideki yanlışı şudur:

Siyaset öyle bir şeydir ki, eğer bir doğruya çoğunluk yanlış derse sizin o gün için o doğruyu savunmanızın kitleler üzerinde bir etkisi olmaz.

Çünkü olayın sıcaklığı ve ona bağlı oluşan kitle psikolojisi buna engel olur.

Ortalık soğuyuncaya, haklılığınız anlaşılıncaya kadar da atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmiş olur.

İyi niyet de içerse sıcak ortamda siyasetçi sınıfının takındığı tavır rakipleri tarafından ters yüz edilerek aleyhte kullanılma potansiyeli taşır.

Hele sosyal medyanın yaygın kullanıldığı devrimiz linç ortamında…

Filistin olayı üzerinden gidersek ne kadar milliyetçiliğinizle öne çıksanız da ne kadar aklınızın ucundan bile geçirmeseniz de rakipleriniz sizi söz gelimi İsrail dostu olmakla suçlayabilirler ve bu yafta sosyal medyanın etkisiyle üzerinize yapışabilir.

Yapışmasa bile izi kalır ya da ileri bir süreçte bu gün önemsiz gibi görünen o paylaşım veya benzer içerikteki başkaları beklemediğiniz bir anda sizin önünüze konabilir.

Dahası olay dallanan budaklanan cinsten olursa kelebek etkisi yapabilir, partinizin genel merkezi tarafından kulağınızın çekilmesine yol açabilir.

Şurası bir gerçek ki, Kaos Teorisi’nde geçen “Amazon’da kanat çırpan bir kelebek ABD’de kasırgaya neden olabilir”,şeklinde özetlenen “Kelebek Metaforu” en fazla günümüz siyasetçisi için geçerlidir.

Hatırlarsanız “Kelebek Metaforu’na” denk düşen benzer bir örneği Süleyman Demirci geçtiğimiz günlerde yaşamıştı.

Kendisiyle yapılan bir röportajda Süleyman Demirci BŞB Başkanı Özlem Çerçioğlu’na yönelik şikâyetlerini dile getirmişti.

O söyleşideki “İYİ Partililerin gönlünü almazsa Özlem Çerçioğlu önümüzdeki seçimi kazanamaz” sözlerine CHP’nin tepkisi Ankara’da, İYİ Parti Genel Merkezinde deprem etkisi yaratmıştı.

Ortalık Süleyman Demirci’nin genel merkeze çağrılarak “dikkatli ol” denmesi sonucu yatışmıştı.

Onun için günümüz siyasetçisi sarf edeceği sözde, atacağı adımda ağzı yanmaması için bırakın sütü yoğurdu dahi üfleyerek yemek durumundadır.

Bu gün ağzını yakmasa bile kayda alınan bilgilerin ilerleyen süreçte birileri tarafından aleyhine kullanılmayacak yani ağzını yakmayacak anlamına gelmiyor.

Eskiler “Kulun hakkı üçtür,” demişler.

Altında Genel Başkanı Meral Akşener’in de imzası bulunan İsrail saldırısını kınayanlara eleştirisini de sayarsak Süleyman Demirci’nin bir hakkı kaldı.

Hatırlatayım istedim…