İkili, “Bu bir hikâye değil, 40-50 bin ailenin yaşadığı dramı anlatıyoruz” diyor.

Alper Kul, Danimarka"da vizyona giren Flygtningen filminde rol aldığını söyledi.

Hikaye anlatmıyoruz gerçeği gösteriyoruz

Mahsun Kırmızıgül"ün ikinci sinema filmi “Güneşi Gördüm”de terör örgütü üyesi Serhat"ı canlandıran Alper Kul ile asker kardeşi Berat"ı canlandıran Buğra Gülsoy “Biz hikaye anlatmıyoruz. 40-50 bin ailenin yaşadığı dramı anlatıyoruz ve bu gerçek” diyor.

“Güneşi Gördüm”ün kadrosuna nasıl dahil oldunuz?
- Buğra Gülsoy: Menajerimle birlikte bir dizi görüşmesine gidiyordum. Arabada ona filmle ilgili bir toplantı için telefon geldi. “Benimle gel” dedi ama onu çağırdıkları için gitmek istemedim. “Gel” “gelmem” derken ikna oldum. İçeride senaryo toplantısı yapılıyordu. Mahsun Abi (Kırmızıgül) bana dönüp “Aha Berat” dedi. Hemen iki üç saat içinde senaryoyu anlattı. Zaten Alper o zaman seçilmişti. Bizi de birbirimize çok benzetmişler. Benimki biraz şans oldu.
- Alper Kul: Daha önce zaten “Aşka Sürgün” dizisinde abi-kardeşi oynamıştık. Görüşmeye gittim, “Alperciğim oku,, teröristi mi oynamak istersin, travestiyi mi ” dedi Mahsun Abi. “Ortası yok mu” dedim. Sonunda terörist rolünü seçtim.

Filmde biriniz terör örgütü üyesisiniz, biriniz de asker. Nasıl bir duyguyla karşı karşıya kaldınız?
- A.K.: Açıkçası üzerinde çok kafa yorduğum bir iş oldu. Benim için önemli ve oynaması riskli bir roldü. - B.G.: Askerliğimi henüz yapmamıştım. Ben de film süresince askerlik yapmış oldum.

Filmin son halinden memnun musunuz?
- A.K.: Açıkçası ortaya çıkan sonuçtan mutluyum. Zaten durumu tamamen ortaya koyuyoruz. Üç kardeşin biri terörist, biri asker, biri ise mayına bastığından sakat. Bu mayını askerler mi yoksa terör örgütü üyeleri mi koymuş bilinmiyor. Asker ile terörist olan kardeşler birbirine olan nefretinden yanları başındaki kardeşlerinin durumunu göremiyorlar. Aslında 40-50 bin insanın yaşadığı bir durumu gözler önüne seriyoruz. Ne yazık ki bir hikayeyi anlatmıyoruz, oradaki birçok insanın canının yakan bir gerçeği gösteriyoruz.

SİNEMA VE TİYATRO ÖN PLANDA

Alper Bey, siz Tiyatro Dot"un Vur/Yağmala/Yeniden isimli oyunlarında rol alıyorsunuz. Sizi ne zaman sahnede izleyebiliriz?
- A.K.: “Vur Yağmala Yeniden”in haziran ayında her cumartesi-pazar sabah 11.00"de başlayıp akşam 20.00"ye kadar süren bir gösterimi olacak. 8 kısa oyun sürekli oynanacak. Kaçıranlar belirli saatlerde gidip izleyebilecekler. Bizi heyecanlandıran bir proje. Dün 7. oyun çıktı ve arkadaşlarımı iyi oynarken görünce mutlu oldum.

Bir yandan da “Caveman” devam ediyor.
- A.K.: Broadway"in en uzun soluklu projesi Caveman. Dünyada 35 ülkede oynayan tek kişilik bir oyun. O da içinde bulunmaktan keyif aldığım ve eğlendiğim bir iş. Bu yaz turneleri de olacak. Haftanın büyük çoğunluğunda bu iki projeyle ilgileniyorum. Günün geri kalanında yazıp çiziyorum.

Senaryo mu yazıyorsunuz?
- A.K.: Film senaryosu yazdım iki tane. Dizilerde her hafta bir öncekinden daha iyi ve rakiplerinizi alt edecek bir senaryo yazmanızı bekliyorlar. Dizi senaryosu bana göre değil. Zaten film senaryolarını da bir yılda ancak yazabildim. Ve hâlâ bitmediler. İlk etapta çekilecek filmin yönetmeni Çağatay Karaçizmeli. Bir hikayem daha var, onu da yazmaya devam ediyorum. Son bir sene içerisinde yazmanın benim için bir mutluluk kaynağı olduğunu fark ettim. Çok eksik olduğumu hissettiğim noktalar vardı. Onları tamamladım. Bir dahaki sene de böyle dolu olacak gibi görünüyor.

Buğra Bey, siz de Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları sanatçısıymışsınız. Aslen nerelisiniz?
- B.G.: Ankaralıyım ama mimarlık okumak üzere Kıbrıs"a gittim ve orada kaldım. Uzun yıllar Kıbrıs Türk Devlet tiyatroları için çalıştım. Mimarlık okurken grafik tasarım ve fotoğraf üzerine de eğitim aldım, bu alanlarda da işler yapıyorum. Kıbrıs"ta tiyatro yapmaya devam ederken şu anki İstanbul Devlet Tiyatroları müdürü Mehmet Ulubatlı ile çalıştım. Okuldan mezun olup dönmek üzereyken kalmamı istedi. 4-5 sene orada kaldım. Orada oyunculuk yaparken aynı zamanda arkadaşlarımla bir film çektim.

Kıbrıs Türk kesimi için sinema anlamında özel çalışmalar yapmışsınız.
- B.G.: Kıbrıs Rum ve Türk kesiminden sinemacıları bir araya getiren bir organizasyonda eğitim görüp eğitim sonrasında çektiğim “Mutlu Son” isimli filmimle 20 kişi arasından ikinci oldum. Uluslararası Kıbrıs Kısa Film Festivali"ni düzenledik. Dünyanın dört bir yanından sektörün ileri gelen isimlerini adada topladık. Birçok ülke Kıbrıs"ı tanımasa da sanat bunun üstesinden geldi. Bu yıl Mayıs ayında ikincisi düzenleniyor. 40 ülkeden 200 kişi katıldı.

DANİMARKA"DA FİLMİM OYNUYOR

Kıbrıs"tan İstanbul"a kesin dönüş mü yaptınız?
- B.G.: Uzun süre Kıbrıs"ta oynadıktan sonra İstanbul"da “Kutu” isimli bir tiyatro kurduk. İlk oyunumuz olarak da Shakespare"in “Ceasar “oyunundan uyarladığımız “Ceasar- Bir Denge Oyunu”nu yaklaşık 5 aydır Tiyatro Maan"da sahneliyoruz. “Kutu”nun seneye de devam etmesi için yeni bir projenin çalışmalarına başladık.

Gelecek projeleriniz neler?
- A.K.: Benim bir Alman filmim var çekilmesi planlanan. Danimarka"da vizyonda bir filmim var, “Flygtningen”. “High Fidelity”de John Cusack ile başrolü paylaşan Iben Hjejle ile rol aldık.
- B.G.: Benim için iki üç tane sinema filmi ve bir dizi gündemde ama netleşen bir durum yok. Artık sinemada daha çok zaman geçireceğim.

Çekimler sırasında az daha boğuluyorduk

Filmde zorlandığınız sahneler olmuş. Buğra Gülsoy daha rahatmış, Alper Kul ise dağlarda…
- A.K.: Onun evi köydeydi, benimki dağ başında. Onun dahili telefonu bile vardı, benim yoktu.
- B.G.: Kars"ta on gün çekim yaptık çamurların içinde. Sonra Alper İstanbul"a döndü, ben ise İsveç, Norveç, Danimarka"da çekimlere gittim. Filmde birçok ayrı konuya değiniyoruz. Biri de mülteci sorunu. Yurtdışına göç etmek isteyen aileyle Yunanistan üzerinden Danimarka"ya sonra da Norveç"e gidiyoruz. Tıra doldurulma sahnesinde resmen boğulma tehlikesi atlattık. Bir sürü insan ve biz küçücük bir alanda kapalıyız.

Filmde zorlandığınız sahneler olmuş. Buğra Gülsoy daha rahatmış, Alper Kul ise dağlarda…
- A.K.: Onun evi köydeydi, benimki dağ başında. Onun dahili telefonu bile vardı, benim yoktu.
- B.G.: Kars"ta on gün çekim yaptık çamurların içinde. Sonra Alper İstanbul"a döndü, ben ise İsveç, Norveç, Danimarka"da çekimlere gittim. Filmde birçok ayrı konuya değiniyoruz. Biri de mülteci sorunu. Yurtdışına göç etmek isteyen aileyle Yunanistan üzerinden Danimarka"ya sonra da Norveç"e gidiyoruz. Tıra doldurulma sahnesinde resmen boğulma tehlikesi atlattık. Bir sürü insan ve biz küçücük bir alanda kapalıyız.

Hürriyet