“Bu bizim şahıslarımızı ilgilendiren bir meseleydi. Ve gerek 1987 referandumunda, gerekse 1991 seçimlerinde bu şahsi meselemizi hallettik. Bizi mağdur edenlerin karşısına böyle yargının değil, milletin yargısıyla çıktık ve sorunumuzu çözdük. Üstelik de Sayın Demirel, 1987 referandumunda sadece kendi siyasi haklarını elde etmekle kalmadı, rahmetli Türkeş ve Erbakan’dan Behice Hanım’a kadar herkesin hesabını gördü. 1991 seçimlerinde yine millet mahkemesinde yarıştık ve birinci parti olduk. Sayın Demirel Başbakan oldu. İhtilalle bundan güzel hesaplaşma olabilir mi? Ardından Cumhurbaşkanlığına yükseldi. Bu tarihte de ihtilalcilere karşı kazanılmış bir zaferdi. Milletin verdiği beraat kararıydı. O ihtilali yapanlara karşı başbakan, cumhurbaşkanı olması, şahsi olarak meseleyi halletmesi anlamına geliyordu. Sayın Demirel’in meseleyi şahsi olarak görmesi normaldir. Ama dediğim gibi 1987 referandumu ve 1991 seçimlerini kazanıp, ihtilali yapanların bulunduğu ortamda başbakanlık ve cumhurbaşkanlığına yükselmesi, anlı şanlı olarak müdahil olması anlamına gelir. Yani sayın Demirel o zaman müdahil olmuştur.”

Sağcısı, solcusu, dincisi hesap sormaya geldi

İçeride dava sürerken adliyenin önü, çeşitli illerden gelenlerle doldu. Sabah saatlerinden itibaren adliye önünde toplanan siyasi partiler, sendikalar, sivil toplum kuruluşları, demokratik kitle örgütleri ve 12 Eylül darbesi davasına müdahil olmak istediklerini söyleyen üç bini aşkın kişi açıklamalar ve sloganlarla mahkeme sonuna kadar adliye önünde bekledi. Adliyenin önü, darbe döneminde idam edilen, işkencede öldürülen ve faili meçhul olan kişilerin fotoğraflarıyla doldu. 08.30’dan itibaren adliyeye gelen çeşitli gruplar, “12 Eylül’ü unutmadık, affetmiyoruz”, “Paşalar da Maşalar da Yargılanacaklar”, “Darbecilerden Hesap Sorulsun” yazılı pankartlar da açıldı. Bazı siyasetçiler ve darbe döneminde kaybeden kişilerin yakınları, toplananlara hitaben konuşmalar yaptılar. Bu sırada adliyenin önünde ve çevresinde yoğun güvenlik önlemleri alındı. Adalet Sarayı çevresindeki bazı yollar trafiğe kapatılırken, adliyeye girenler kimlik ve üst araması yapılarak içeri alındı. Sabah saatlerinde adliyenin önünde toplanmaya başlayan siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları, demokratik kitle örgütlerin bazıları şöyle: Devrimci 78’liler Federasyonu, 78’liler Girişimi, 68’liler Derneği, ÖDP, EDP, TKP, EMEP 12 Eylül Yargılansın Platformu, Ezilenlerin Sosyalist Partisi, Mazlum Der, Pir Sultan Abdal Derneği, Diyarbakır Cezaevi Gerçeği Araştırma Komisyonu, ADAM-DER, Disk, Çağdaş Hukukçular Derneği. CHP, BDP, AK Partili bazı vekiller.

‘Tiyatro oynanıyor’

Davayı Dev Yol Lideri Oğuzhan Müftüoğlu ile dönemin Ülkü Ocakları Yöneticisi Yılma Durak aynı sıralarda izledi. Ara verildiğinde dışarı çıkan Müftüoğlu duruşmayı, “İçeride bir tiyatro oynanıyor” diye tanımladı.

‘Bu bir fırsat olsun’

BDP’li Sırrı Sakık ile Ahmet Türk de davayı izlemeye geldi. Türk, Türkiye’nin geçmişiyle yüzleşmesi açısından bu yargılamanın fırsat olması temennisinde bulundu.

‘En mutlu günüm!’

Bir yorum da 12 Eylül 1980’den hemen sonra sahne ve ekran yasağı konan Bülent Ersoy’dan geldi: “Ben bugün çok mutluyum. Beni kimse sinirlendiremez. Şimdi mahkeme karşısındalar. Davaya müdahil olmayacağım ama çok mutluyum.” (Zehra ÇENGİL)

‘Oğlumu şahitsiz ispatsız astılar’

12 Eylül’de Manisa’daki bir davanın ardından idam cezasına çarptırılan Halil Esendağ’ın annesi Mürvet Esendağ, ”Benim çocuğum askere silah, polise taş atmadı. İspatsız, şahitsiz idam edildi. Onları Allah’a havale ediyorum” dedi.

‘Darbe tüm toplumun geleceğini kararttı’

Duruşmaya izleyici olarak katılan Diyarbakır Milletvekili Leyla Zana, gazetecilere yaptığı açıklamada, kendisinin de bu sürecin mağduru olduğunu belirterek, ”Sadece 12 Eylül’ü yargılamak yetmiyor, bir zihniyetin yargılanması lazım. Bu zihniyet toplumun neredeyse yüz yılını aldı. Türkiye’de bütün toplumun geleceğini kararttı” dedi. ”Bugün bu zihniyetin yenilgisidir” ifadesini kullanan Zana, Türküyle, Kürdüyle bütün toplumun bu davada birleştiğini söyledi.

“Ben hesaplaştım”

Demirel, Milliyet gazetesinden Fikret Bila'ya verdiği röportajda da bunları doğruladı...

"Demirel’e, anayasanın geçici 15. maddesinin referandumla kaldırıldığını ve 12 Eylül’le hesaplaşma gerektiğinin savunulduğunu anımsattığımda ise, şu karşılığı verdi:
“Ben, 12 Eylül’le hesaplaştım. 12 Eylül’le siyasi olarak hesaplaşmak gerekiyordu, ben de bunu yaptım. Nasıl yaptım? 12 Eylül’de ben Başbakan’dım. Başbakanlık elimden alındı. Siyasi yasak getirildi. 1987’de siyasi yasakların kaldırılması için yapılan referandumda meydanlara çıktım, 12 Eylül’le meydanlarda hesaplaştım. Sonra bu halk benim yasağımı kaldırdı. Bu halk beni önce Başbakan, sonra Cumhurbaşkanı yaptı. Böylece 12 Eylül’le hesaplaştım ve beni yeniden Başbakan ve Cumhurbaşkanı seçen halk, 12 Eylül’ü tekzip etmiş oldu. Hesaplaşma budur.”

Çınar ÖZER / VATAN ANKARA