DEVLET Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Abant Platformu toplantısında adres göstermeden sert konuştu. Arınç en dikkat çekici sözleri ise Anayasa değişikliği ile ilgili söylediği, "Alıştıra alıştıra, yumuşata yumuşata, ucundan kıyısından bir yerinden başlayalım. Keşke birden olabilse diyeceğim ama son Anayasa Mahkemesi"nin kararının içerisinde TBMM kurucu iktidarı temsil etmiyor. Yeni bir Anayasa yapmak istesek Allah muhafaza, yeniden bir darbeyi gözlememiz lazım. Şimdi bu şartlar altında demokrasiye yürüyüş yapan bir toplum var” oldu.


ABANT PLATFORMU TOPLANTISINDAN KARELER

Bülent Arınç, "AKP'yi ve Fethullah Gülen'i bitirme planı" başlıklı belgenin sahte mi, gerçek mi olduğunun tartışıldığını belirterek, “Bir belge, bir imza var. Bir kesim "sahte" diyor, bir kesim "gerçek" diyor. 2010'a yaklaştığımız dönemde belgeyi tartışıyoruz. Üzülüyoruz ve utanıyoruz” dedi.

İnsanların artık "Hasan Mutlucan çalıyor mu?" diye radyoyu açmadığını söyleyen Arınç, “Eskiden birilerinin kaş çatması, yüksek sesle öksürmesi rejim sorunu haline getirilirdi. Şimdi arkadan şu gelecek, bu gelecek denmiyor. İşler yürüyor. Resmi sıfat taşıyan insanların bu tür düşüncelere sahip olması yanlış. İyi bir noktadayız. İyice küçülüyorlar, güçsüzleşiyorlar. Her geçen gün alkışlardan mahrum kalıyorlar. Gelecekten üitliyim” diye konuştu.

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın bünyesindeki Abant Platformu'nun, "Demokratikleşme: 12 Eylül'den AB'ye Siyasi Partiler" konulu toplantısı Bolu Abant Tabiat Parkı'nda bulunan Abant Palace Otel'de düzenlendi. Toplantıya Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile eşi Münevver Arınç, Devlet Bakanı Egemen Bağış, AKP Milletvekili Reha Çamuroğlu, BBP Genel Başkanı Yalçın Topçu, AB Parlamentosu Milletvekili Emine Bozkurt, DP eski Genel Başkanı Süleyman Soylu, Bolu Valisi Halil İbrahim Akpınar, öğretim üyeleri, gazeteci ve yazarlar katıldı.

DEMOKRASİDE 4 ÖNEMLİ UNSUR

Toplantının açılış bölümünde konuşan Bakan Arınç, Anayasa değişikliği ile ilgili olarak, “Elinizde imkan var niçin değiştirmiyorsunuz denildi. Sadece parlamento çoğunluğuyla olmadığını gördük. Bunun örneğini geçen yıl gördük. Dört ana kurumun demokratikleşmeye yardımcı olacağını düşünüyorum. Ordu mutlaka demokratikleşme sürecinde olmalı. Yargı yorumlarıyla, içtihatlarıyla kararlarıyla olumlu katkıda bulunması lazım. Bence üçüncüsü üniversitelerdir. Siyasilerden hesap soran rektörler gitmiş, bilim ve teknolojiyi düşünen rektörler gelmiştir. Dördüncü önemli kurum medyadır. Olumlu katkı sunabildiği gibi olumsuz da katkı sunabilir. Demokrasinin asli unsuru siyasi partilerdir. Az olsun çok olsun hepsi halkın düşüncelerini temsil ediyor. Ona karşı tepeden bakmak hiç bir zaman mümkün olmamaktadır” dedi. 12 Eylül'den bu yana 30 yıl geçtiğini söyleyen Arınç, “Manisa"da MSP il başkanıydım. Post modern darbeler, izli açık geceyarısı muhtıralar var. Şu veya bu partilerin rejiminde değişiklikler oldu. Alıştıra alıştıra diyerek oluyor bunlar. Keşke bunlar birden olsa. Meclis kurucu iktidarı temsil etmiyor. Yeni Anayasa yapsak kapatma davası ile karşı karşıya kalırız” diye konuştu.

"ALLAH MUHAFAZA YENİDEN BİR DARBEYİ GÖZLEMEMİZ LAZIM"

Bu 30 sene içerisinde kendisinin de olduğunu vurgulayan Arınç, “Dolayısıyla mağduru olduğum bir darbenin ondan sonraki gelişmelerini de takip etmiş bir insanım. Bu 30 yıl içerisinde siyasi partileri kapatma var. Sayısı da bir elin parmaklarından daha fazla. İktidardayken kapatılan bir Refah Partisi, iktidardayken kapatılmak istenen bir Adalet ve Kalkınma Partisi. Anayasa değişikliğe uğradı. Ama bir gecede hepsi birden yapılamıyor. Süreç içerisinde olur. Alıştıra alıştıra, yumuşata yumuşata, ucundan kıyısından bir yerinden başlayalım. Keşke birden olabilse diyeceğim ama son Anayasa Mahkemesi"nin kararının içerisinde TBMM kurucu iktidarı temsil etmiyor. Yeni bir Anayasa yapmak istesek Allah muhafaza, yeniden bir darbeyi gözlememiz lazım. Şimdi bu şartlar altında demokrasiye yürüyüş yapan bir toplum var” diye konuştu.

DEMOKRASİYE İHANETTİR

Bülent Arınç, konuşmasının devamında son günlerde gündeme damgasını vuran "AKP'yi ve Fethullah Gülen'i bitirme planı" başlıklı belge konusuna değindi. Ele geçirilen belgenin sahte mi, gerçek mi olduğunun tartışıldığını söyleyen Arınç şöyle konuştu:
“Bir belge, bir imza var. Bir kesim "sahte" diyor, bir kesim "gerçek" diyor. 2010'a yaklaştığımız dönemde belgeyi tartışıyoruz. Üzülüyoruz ve utanıyoruz. Olmamasını arzu ediyoruz. Biz devam eden bir soruşturma içerisinde birisinin ofisinde ele geçirilen ama siyasi partileri ortadan kaldırmaya çalışan, hedef alınan bir siyasi parti var ve o parti tehlike olarak ilan ediliyor. Bunların iktidarının ortadan kaldırılması için ne yapılmalı konusundan konuşuluyor. Oradaki partinin ismini değiştirin, bütün iktidarlar içine koyun bu halkın iradesine karşı, demokrasiye karşı büyük bir ihanetten başka birşey değildir.”

Arınç, artık insanların "Hasan Mutlucan çalıyor mu?" diye radyoyu açmadığını ifade ederek, konuşmasını şöyle tamamladı:
“Eskiden birilerinin kaş çatması, yüksek sesle öksürmesi rejim sorunu haline getirilirdi. Şimdi arkadan şu gelecek, bu gelecek denmiyor. İşler yürüyor. Resmi sıfat taşıyan insanların bu tür düşüncelere sahip olması yanlış. İyi bir noktadayız. İyice küçülüyorlar, güçsüzleşiyorlar. Her geçen gün alkışlardan mahrum kalıyorlar. Gelecek günlerin güzel olacağını düşünüyorum. Bu belge gerçekse Bülent Arınç doğru söylemiş, bunu da yazarlar. Ama ben gelecekten ümitliyim. Artık insanlarımız Hasan Mutlucan çalıyor mu? diye radyoyu açmıyor. Artık ülkemizde okuyan araştıran kişiler var. Artık Türkiye"de okuyan, sorgulayan devletin valileri var. İş yapan valileri kutluyorum.”
Devlet Bakanı Egemen Bağış ise yaptığı kısa konuşmasında AB sürecini değerlendirdi.
Süleyman Soylu ise “1950, Türkiye"nin demokratikleşme ile buluşmasıdır. DP, kendi zemini ile Cumhuriyeti ustalıkla, halkla ve milletle birleştirdi. 1960 darbesi siyasetin kerbelasıdır” dedi.

TOPÇU: "ABD'YE İÇ DİZAYNIMIZI EMANET ETMEYECEĞİZ"

Daha sonra konuşan BBP Genel Başkanı Yalçın Topçu şöyle konuştu:
“Ecevit'i 2 kez içeriye tıkan ABD"ye iç dizaynımızı emanet etmeyeceğiz. Coğrafyamızın nimetleri var, insan potansiyeli var. TÜİK"in verileri ile açlık sınırı var demeyeceğiz. Durup durup borçlanmayacağız. Bütün bunları hallettikten sonra, insanımız bir takım haklarını önüne koyacağız. Bu son olsun, demokratikleşme tam olsun. Bu ülke hayalimiz olan Kürdü, Türkmeni, alevisi, sünnisi çocuğunun adını Mehmet koyan Ermenisi hep beraber bin yıllık medeniyet aldığımız formüllerle şu meselemizi çözelim, tam bağımsız bir Türkiye, bölgesinde lider, dünyada mutaber bir devlete ulaşalım.”
Acılış konuşmaları bölümünde konuşan Vali Akpınar ise demokratik hayatın önündeki en büyük engelin darbeci generallerin anayasası olduğunu belirterek, şunları söyledi:
“Ülkemiz maalesef demokratik yollarla yapılan bir anayasayla değil de 1960"dan itibaren içselleştirmek zorunda kaldığımız darbelerin ardından oluşturulan antidemokratik anayasalarla yönetilmek durumunda kaldı. Mevcut Anayasa, halkın iradesini pek fazla önemsemeden, oligarşik bürokrasinin vesayetinde sınırlı bir demokrasi öngörmektedir. Temel felsefesi, kurulması hayal edilen, istenilen rejime sadık siyasi partilerin, halkın çoğunluk oyunu alıp iktidara gelemeyeceği varsayımı üzerine kuruludur. Mevcut Anayasa ve ilgili mevzuat ile "Halkın iradesi sonucu oluşan meclisin ve hükümetin elini kolunu bağlayıp, iktidarı bir türlü muktedir konuma getirmeyecek mekanizmalar yoluyla, "oligarşik, jakoben bürokrasi hakimiyeti sürdürülmelidir" düşüncesini sürekli hakim kılacak kurum ve düzenlemeler getirilmiştir. Askeri güç, yürütmesi ve yargısıyla paralel biçimde örgütlenmiştir ve adeta bağımsızdır.”

JAKOBEN BÜROKRASİ

Vali Akpınar, demokratik hayatın önündeki en büyük engelin darbeci generallerin anayasası olduğunu belirterek, “Ülkemiz maalesef demokratik yollarla yapılan bir anayasayla değil de 1960'dan itibaren içselleştirmek zorunda kaldığımız darbelerin ardından oluşturulan antidemokratik anayasalarla yönetilmek durumunda kaldı” dedi. Vali Akpınar konuşmasına şöyle devam etti:
“Jakoben bürokrasi, hükümetin amiri gibi değil de bayındırlık hizmetleri yapan, memur istihdam eden, harcamalarına kaynak bulan, bütçesini yapan muhasebe müdürü gibi görmektedir. Ne kadar para harcarsa harcasın bunun hesabının sorulmasından da pek hoşlanmamaktadır. Aradan geçen uzun yıllara rağmen, zaten pek de iyi olmayan demokratik hayatımıza tecavüz eden darbecileri yargılayamadık, bu millete reva gördükleri yargısız infazların, işkence ve kötü muamelelerin hesabını soramadık. Düzmece yargılama sonucu katlettikleri başbakan ve iki bakanın acısını bile yüreğimize gömdük. Ülkemizde halkın iradesini bir türlü içine sindiremeyen kişi ve gruplar, içinde bulunduğumuz bu dönemde bile, hala Baas rejimi ya da bir çeşit Pol Pot rejimi özlemiyle hükümeti devirmeyi, binlerce kişiyi yok etmeyi planlıyorlar. Bu kişi ve gruplar, halkın iradesine karşı plan yapmaktan ne usanıyorlar ne de utanıyorlar.”

“Jakoben demokrasinin paşa gönlünden koptuğu kadar değil, sonuna kadar demokrasiye kavuşturalım” diyen Akpınar, şunları söyledi:
“Geçmişte bu işleri yapmış olanların cezalandırılması bir yana, ödüllendirilmiş olmaları bu gibi kişileri teşvik ediyor. Benim çağrım demokrasi, insan hakları, özgür toplum ve evrensel hukuk ilkeleri konusunda mevcut durumu beğenmeyen herkese: Ülkemizi jakoben bürokrasinin paşa gönlünden koptuğu kadar değil, sonuna kadar demokrasiye kavuşturalım. Peki biz demokratik bir anayasaya ve akabinde buna uygun mevzuata sahip olabilir miyiz? Yes, we can! Evet, yes biz yapabiliriz! Çünkü biz haklıyız” derken, salondan kahkaha ve alkışlar yükseldi.

Ülkeyi özgür ve huzurlu insanların yaşadığı özgürlükler ülkesine dönüştürebileceklerini söyleyen Valisi Akpınar, “Ülkemize ve insanımıza çoktandır hak etmiş olduğu demokratik anayasayı ve evrensel normlara uygun hukuk düzenlemelerini getirebiliriz. Bu ülke hepimize yetecek kadar büyüktür. Ve bu ülke hepimizi mutlu edecek kadar güzeldir” dedi.

İki gün sürecek toplantının bugün öğleden sonraki bölümünde bir oturum yapılacak. Yarın düzenlenecek iki oturumun ardından sonuç bildirgesi açıklanacak.