İran’ın 6. Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, Türk-İran ilişkilerini ve bölgesel sorunları Aydınpost’a değerlendirdi. 2005-2013 yılları arasında iki dönem Cumhurbaşkanlığı yapan ve dünyada da dikkatle izlenen Ahmedinejad, İsrail’in saldırganlığına net tavır alarak “İsrail böyle giderse bir gün haritadan silinecek” diyerek büyük yankı yapan sözleri sarf etmişti. Bununla da kalmamış, 12 Temmuz-14 Ağustos 2006 tarihleri arasında İsrail’in Lübnan’ın Güneyine saldırarak Hizbullah’la giriştiği savaşta tarihinin en ağır yenilgisini almıştı. 33 gün süren savaşı İran onun döneminde desteklemiş, verilen zararı gidermiş ve yaraları da sarmıştı. Ahmedinejad döneminde İran aktif politika izleyerek Güney Amerika ülkelerinin çoğuyla diplomatik ilişki kurmuş ve Venezuela Cumhurbaşkanı Chavez ile yakın dost olmuştu. Ahmedinejad, 2013 yılında vefat eden Chavez’in cenaze törenine de katılarak tabutu öpmüştü.

Türk halkı tarafından da sevilen Ahmedinejad döneminde Türk-İran ilişkileri bir hayli gelişerek üst seviyeye çıkmıştı. 9 Kasım 2009 tarihinde Türkiye’yi ziyaret ettiği sırada İstanbul’da şahsen de tanıştığım ve fotoğrafını imzalayarak hatıra olarak veren Ahmedinejad’ı yakından takip eden bir gazeteci olarak, bölgesel sorunlarda görüşünü almak için temasa geçtim. Ahmedinejad’a, İranlı gazeteci dostum Meysam Farivar aracılığıyla ulaştım. Bize zaman ayıracağını ve sorularımızı yanıtlayacağını iletti. Biz de heyecanla yanıtları bekledik ve beklediğimiz cevaplar da geldi. Sayın Cumhurbaşkanının yanıtlarını Farivar, Türkçe’ye çevirdi. Bu yardımlarından dolayı kendisine ayrıca teşekkürü bir borç biliyoruz. İşte Sayın Ahmedinejad’ın yanıtları:

6’LI PLATFORM: MEMNUNİYETLE KARŞILIYORUM

  • Sayın Cumhurbaşkanı, öncelikle gazetem ve şahsım adına sizi selamlarım. Cumhurbaşkanlığınız döneminde İran çok aktif siyaset uyguluyordu. Özellikle Lübnan’da 33 Günlük Savaş tarihe geçti. Bu başarının arkasında sizin olduğunuz biliniyor. Ayrıca İran’ın Güney Amerika’da kurduğu diplomatik ilişkiler de dikkat çekiciydi. Rahmetli Chavez ile de çok iyi dostluk kurmuştunuz. İran’ın bugün de aktif olduğuna inanıyor musunuz?

Halklar arasındaki asıl mesele iletişim, işbirliği ve dostluktur. Her zaman ilişkilerin gelişmesinin önündeki engelleri kaldırmak için çaba gösterilmelidir. Diğer ülkelerde olduğu gibi İran'daki ilişkilerin seviyesi ve hacmi her dönemde aynı olmamıştır. Bu farklılık aktif diplomasiye olan bakış türünden kaynaklanıyor. Ulusal güç, aktif diplomasiyi destekler. Ülkeler içinde hükûmetlerin ve yetkililerin halk ile işbirliği yaparak onlar için uygun maddi ve manevi koşulların oluşturulması, uluslararası ilişkiler alanında diplomasi kapasitesini yükseltir. Aksi takdirde dünya güçlerinin egemenliği sayesinde diplomasi pasifliğe doğru gider. Aktif siyaset adalet ve saygıya dayalı iletişimi geliştirmek, dünyanın durumunu iyileştirmeye çalışmak, küresel sultacıların yayılmacılığına ve savurganlığına karşı koymak, ulusal hakları ve çıkarları rasyonel bir şekilde savunmak ve herkes için daha iyi bir dünya inşa etmek için uluslararası işbirliği içinde olmak anlamına gelir.

  • 44 Günlük Karabağ Savaşı’ndan sonra Rusya-Türkiye-İran-Azerbaycan-Gürcistan ve katılırsa Ermenistan arasında 6’lı platform/ittifak oluşturulması önerisi geldi. İran Dışişleri Bakanı Sayın Zarif de geçtiğimiz aylarda bu konuda bölgede turlar atmaya başladı. Bu birlik konusunda düşüncenizi almak isteriz. Bu gerçekçi mi sizce?

Uluslararası ilişkilerde kalıcı olan ilke barış ve dostluğun gelişmesi, kalıcı güvenliğin oluşması için işbirliği yapmak ve herkes için iyi bir dünya inşa etmektir. Hepimiz birlikte iyi koşullar oluşturmalıyız. Siyasi sınırlar insanları ve milletleri ayırmaz. Önemli olan milletlerdir ve yakında ulusların farkındalık, özgürlük ve adalet arayışlarının gelişmesiyle ve iletişimin genişlemesiyle, siyasi sınırlar harita dışında başka bir rolü olmayacak. Ben şahsen ihtilafların çözümü için milletler ve hükumetler arasında işbirliği ve dostluğu güçlendirecek, adalet ve saygı temelinde her türlü çabayı memnuniyetle karşılıyorum.

İNSANİ BİR DÜNYA KURULACAKTIR

  • Sayın Cumhurbaşkanı, ABD’nin zayıflamasıyla bölgesel ittifaklar gündeme geldi. Asya ülkelerinin güçlenmesi ve dünya ekonomisi ve siyasetinde dikkat çekici ağırlığı artmaya başladı. Bu çerçevede İran kendini nerede hissediyor. İran hangi ittifakların içinde olacak?

Farkındalığın ve otoritenin gelişmesi ve ulusların dayanışmasıyla dünyaya egemen olan zihinsel atmosferin yakında değişeceğine inanıyorum ve güç odaklı ve üstünlükçü siyasi literatür kendi yerini insan edebiyatına, etkileşime ve özgürlük, adalet ve saygının gölgesinde daha iyi bir yaşam sürmek için ortak bir çabaya verecektir. İran halkı da Türkiye halkı gibi bu büyük değişimin öncüsü olacak ve diğer milletlerle birlikte zulüm, adaletsizlik, üstünlük, savaş, ayrımcılık ve işgalden arınmış küresel insanlardan oluşan insani bir dünya kuracaktır. Biraz daha derin bakarsak, bu büyük olayın işaretlerini net bir şekilde görebiliriz.

İŞBİRLİĞİ İÇİNDE OLMALIYIZ

  • NATO müttefiki ABD ve Türkiye arasında ciddi derecede sorunlar oluşmaya başladı. ABD-Türkiye ilişkileri giderek İran-ABD ilişkilerine benzemeye başladı. Bölgesel sorunlar açısından bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bugün dünya düzeni, Avrupa'daki 1. ve 2. Dünya Savaşları sonrasındaki ilişkilerden tasarlanmış ve türetilmiş tek taraflı bir düzendir. Sultacılık, tek taraflılık ve ulusların ve hükümetlerin temel haklarının ihlali, ABD önderliğindeki bu ülke yönetimi tarafından yapılıyor.

Ben şahsen küresel sultacıların politikalarından bağımsız bir şekilde ulusların istekleri ve iradesinin uygulanması gerektiğine inanıyorum. Türkiye milleti büyük bir millettir ve insani görüşlerle adalet peşinde koşan, çok barış talep eden ve dünya uygarlığı ve kültüründe en etkili olanlardandır. Türkiye bağımsız bir ülkedir ve diğer ülkeler dünya bankacılığı ve para sistemi üzerindeki hâkimiyetini kullanarak politikalarını dayatmaya çalışmamalıdır. Bölge halkları ve hükümetleri tek taraflı, sultacı ve üstünlükçü siyasetlerin kötü etkilerini bertaraf etmek için tam bir birlik ve işbirliği içinde çalışmaları gerekiyor.

  • Siz yıllar önce “ABD artık süper güç değil. Dünya gözlüğünü silse bunu görür” diyordunuz. Sizce o günden bugüne ABD’nin gücünü ve dünya siyasetindeki yerini nasıl görüyorsunuz? Özellikle Biden’dan sonra ABD-İran ilişkileri düzelir mi? Bu konuda İran’da bazı çevrelerde bir umut var.

Eski başkan Trump'tan sonra ABD'nin dış ve uluslararası siyasetlerinde önemli bir değişikliğin olacağını düşünmüyorum ve esasen ABD başkanları bu konuda önemli bir rol oynamaz. ABD'nin dünyadaki sultacı rolü hızla renksizleşiyor ve dünya çapında büyük bir insani uyanış yaşanmaktadır. Milletler, sultacılar eksenli mevcut düzende dünya durumunun düzeleceği konusunda hayal kırıklığına uğramışlar ve bugün çok iyi biliyorlar ki, bu düzen sömürge döneminin bir devamıdır ve elbette yeni bir biçimde uluslara musallat olmak, onların zenginliklerini yağmalamak ve kaderlerini belirleme haklarını ihlal etmek ve özgürlüklerin kısıtlanması ve adaletin ortadan kaldırılması içindir. Dünyanın her bir yerinde özgür seçimler yapılırsa, insanlar bağımsız, popüler, adil ve sulta karşıtı akımlara oy verirler. Ne yazık ki tüm ülkelerde bilgisizlikten, cehaletten veya kişisel veya grup çıkarlardan dolayı dünyanın gerçeğini görmek istemeyen insanlar vardır. Sorunların çözümü dünyaya egemen olan baskıcı ve tek taraflı sisteme teslim olmak değildir.

Onlar hiç bir millete karşı merhametli davranmayacaklar; sadece milletlerin modern kölelik biçiminde olmalarını istiyorlar. İnsan onuru, durumu, adalet ve saygı temelinde düzeltme çabalarının yapılmasını gerektirir. Nitekim milletlerin dalga dalga bu harekete katıldığını da görüyoruz.

TÜRK HALKINI SEVİYORUM

  • Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Ahmedinejad neler yapıyor. Siyasetle yine yakından ilgileniyor musunuz?

Çeşitli bilimsel, kültürel, sosyal, politik ve ailevi faaliyetler ve vatandaşlarla buluşma toplantıları benim günlük programlarımı oluşturuyor.

  • Sayın Cumhurbaşkanı, İran ilişkileri de son zamanlarda Astana Süreci ile bir hayli gelişti. Türkiye-Rusya ve İran ilişkilerini bu çerçevede nasıl değerlendirirsiniz?

Saygı ve adalete dayalı işbirliği dışında sorunların çözümü mümkün olmayacaktır. Tüm milletler ve hükümetler bu eksen üzerinde barışçıl bir yaşam ve dostane işbirliğini geliştirmek için çalışmaları gerekiyor. Tüm hükümetler kendi halkalarının diğer milletlerle yapıcı etkileşim, özgür ve tam bir işbirliği içinde olmaları için fırsat sağlamakla mükelleftir.

  • Efendim, zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederiz. Son olarak Türk halkına bir mesajınız olacak mı?

Türkiye halkı insan toplumunun parlak geleceğini inşa etmede önemli rol oynayacak mümin, samimi, sevgi dolu ve son derece adalet talep eden, barışçıl ve özgürlüğü isteyen bir halktır. Her birini kalbimin derinliklerinden seviyor; herkes için sağlık, mutluluk ve başarı diliyorum. Gelecekte yaşam seviyesini yükseltmek ve bölge ile dünyadaki durumu iyileştirmek için iki ülke halkları arasında işbirliğini ve çok daha geniş ilişkileri göreceğimize eminim.