İnsülin pankreastan salgılanan, şeker metabolizmasını düzenleyen bir hormon. İnsülin bu düzenlemeyi yaparken insülin reseptörü adı verilen bir yapıya bağlanıyor ve aktive oluyor. Bu reseptör çeşitli nedenlerle insülinin bağlanmasına izin vermezse insülin kanda yeterli miktarda olduğu halde görev yapmıyormuş izlenimi veriyor.

Şekeri hücre içine sokarak yakılmasını sağlamak, karaciğer de şeker üretimini engellemek,
kas ve yağ dokusunda şeker depolanmasını sağlamak, insülinin belli başlı görevleri. Bu görevlerin hepsinin amacı ise kan şekerini düşük tutmak. İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Soner Dileklen insülinin reseptöre bağlanmada problem yaşaması durumunda oluşan insülin direncini şöyle anlatıyor:

“insülinin reseptöre bağlanmada problem yaşarsa yukarıdaki etkilerin hiçbiri gerçekleşmediği için şekeri sınırda tutabilmek için insülin gittikçe artma eğilimi gösterir. Bu durumda şeker normal gittiği halde kan insülin seviyeleri gittikçe artar. Ta ki insülin pankreas üzerindeki hücrelerde hasar verinceye dek. Pankreasın zarar görmesi sonucunda şeker kanda yavaş yavaş yükselmeye başlar ve sonunda şeker ciddi boyutlara ulaşır. Bu durumda da şeker hastalığı oluşur. İnsülinin yüksek seyretmesi 2 farklı olaya daha neden olur: Bunlardan birincisi; insülin iştah artırıcı bir hormondur, yedikçe insanın yiyesi gelir. İkincisi de insülin yağ depolanmasına yardımcı olur. Bu 2 özellik de kilo almayı artırıcı ve vermeyi zorlaştırıcı etkenlerdir. Bu nedenle insülin direnci kırılmadan kilo vermek mümkün olamamaktadır.”

İnsülin direnci diyabetin yanı sıra kalp hastalıklarına da neden oluyor. Bu hastalıkların bir arada bulunması ise metabolik sendrom olarak adlandırılıyor. Dr. Dileklen, metabolik sendromda ortaya çıkan tabloyu şöyle özetliyor:
1. İnsülin direnci,
2. Kan insülin yüksekliği,
3. Şişmanlık,
4. Hipertansiyon,
5. Kolesterol yüksekliği,
6. Koroner damarlarda tıkanıklık gibi çok ciddi problemler birlikte bulunmaktadır.

Dünyada birçok merkezin metabolik sendrom ve oluşturduğu etkiler üzerine çalışma yaptığını, bu konudaki araştırma sonuçları yayınlandıkça hastalığın öneminin daha iyi anlaşılacağını söyleyen Dileklen, Türkiye’deki metabolik sendrom oranının yüzde 33 olduğunu söyledi:

HASTALIĞIN FARKINDA DEĞİLİZ
“Ülkemizde de bu konu ile ilgili Metsar adı altında bir çalışma sonuçlanmıştır. Bu çalışmada 4000 kişi üzerinde araştırma yapılmış ve metabolik sendrom oranı yüzde 33 olarak saptanmıştır. Bu çalışmalarda asıl önemli olan nokta metabolik sendrom hastalığı olanların birçoğunun hastalığının farkında olmamasıdır. Bu çalışmadaki ilginç verilerden bazıları şöyledir:
1. Türk toplumunun yüzde 31.3’ ü sigara kullanmaktadır.
2. Toplumdaki 20 yaş üstü kişilerden yüzde 27.6’ sının şekeri yüksek olmasına rağmen kişiler farkında değildir. Bu kişiler direk olarak diyabet riski altındalar ve bunların insülin direnci tedavisi almaları gereklidir.
3. Türk kadınlarının yüzde 54.8’ i şişman olduğu için kalp krizi geçirme ve diyabet hastası olma riski yüksektir.”

VAKİT KAYBETMEDEN ÖNLEM ALINMALI
İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Soner Dileklen çalışmayı, “Bu sonuçlar bize hastalığın ne derece önemli ve ilerleyici olduğunu göstermektedir. Ülkemizde insülin direnci ve buna bağlı olarak şişmanlık, şeker hastalığı ve kalp krizi gün geçtikçe artacaktır. Bize düşen görev iş işten geçmeden kontrollerimizi yaptırıp önlem almaktır. Diyabet, kalp krizi veya felç oluştuktan sonra birçok şeyi geri döndürmemiz mümkün olamamaktadır. Bu nedenle insülin direnci ile ilgili tetkikleri ihmal etmemeliyiz” sözleriyle değerlendirdi.