Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Hava Kalitesi İzleme Komitesi tarafından 27 Nisanda yapılan ölçümde Aydın Hava Kalitesinin insan sağlığını tehdit edecek derecede 499 ug/m3 seviyesine çıkması vatandaşı yeterince tedirgin etti.

Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü yaptığı açıklamada olayı ölçüm cihazındaki arızaya bağladı.

Ne tür bir tavır ortaya koyacağı merak edilen konunun diğer ilgilisi BŞB Başkanı Özlem Çerçioğlu da “Benim elimde yetki yok kardeşim. Yetkim olsa ben ne yapacağımı biliyorum,” dedi.

Halk için hayati değerdeki böylesine önemli bir konuda büyükşehrin kaçamak davrandığı algısına yol açan bu davranış karşısında Aydınpost editörü Erman Çetin ve yazar arkadaşımız Avukat Akın Yakan Başkan’a jeotermal konusundaki yetki ve sorumluluklarını hatırlatan yazılar kaleme aldılar. (6 Mayıs)

Demek istediğim bütünüyle Aydın halkı için tehdit oluşturan bir konuda Aydınpost üzerine düşeni yaptı.

5216 Sayılı Yasa Büyükşehir Belediyelerine sadece havanın değil aynı derecede “su havzalarının korunması” konusunda önemli sorumluluklar yüklemiştir.

Çünkü soluduğumuz hava kadar yediğimiz sebze, meyvenin yetişmesinde sulandığı suyun da toprak, hava ve gübre kadar etkili olduğu tartışma götürmez bir gerçektir.

Hatta bu ürünlerin ulaştığı pazarlar hesaba katıldığında yayıldığı alan açısından diğer etkenlerin suyun yanında hafif kaldığı görülür.

Buna rağmen gelin görün ki, Aydın Ovasına dünya kurulalıdan beri taşıdığı su ile hayat veren Menderes Nehri bu gün ne yazık ki, kirlilikte Türkiye’de üçüncü sıradadır ve akarsudan daha çok kanalizasyon görevi görmektedir.

Buna birinci neden de Söke dışındaki Menderes’e yakın ilçe, kasaba ve mahallelerin evsel ve kimyasal atıklarının arıtım yapılmadan nehir yatağına boşaltılmasıdır.

Efeler’e ait kanalizasyon hepten berbattır ve Oto Gar’a yolu düşenlere çevresine saldığı kokudan maske taktıracak derecede içler acısıdır.

Oysa 07 Ağustos 2012 tarihinde Valilik İl Koordinasyon Toplantısında 2014 Martı’nda yapılacak yerel seçimlerde Aydın Büyükşehir adaylığı o tarihte kesinleşen Özlem Çerçioğlu yaptığı konuşmada:

“Aydın’ın ve Büyük Menderes Nehri’nin geçtiği bölgelerde ciddi bir çevre kirliği var. Biz bu konuda üzerimize düşeni yerine getirdik.

Fakat Büyükşehir belediye başkanlığımız dönemi için en önemli projemiz arıtma tesisleri olacak.

Büyükşehir belediye başkanlığımız döneminde 2 yıl içersinde arıtma tesisi olmayan hiçbir ilçe belediyesi kalmayacak”,sözünü vermişti.

Bu vaadin yani 2014 seçimlerinin üzerinden bir beş yıl geçti ikinci beş yıla devrildik.

Geçen bu sürede kamuoyu ile paylaşılan Menderes’in temizliği ile ilgili büyükşehrin ne bir adım attığına ne bir çalışma yaptığına ne de bir proje ürettiğine şahit olduk.

Son sistem arıtma tesisi kurmanın maliyeti yüksektir o nedenle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı paydaş olmadan bunu gerçekleştirmek iktidardan olmayan bir büyükşehir için kolay değildir, diyenleriniz olabilir.

İlk bakışta olaya bu pencereden bakanlara hak verilebilir ancak o tezi ileri sürenlerin dikkatten kaçırmamaları gereken bir husus var.

O da gerek arıtma tesisi kurma gerek başka konularda Özlem Çerçioğlu’nun Ankara ile temasa geçmesi halinde muhatap bulmada zorlanmayacağı konusudur.

Onun istediğinde bakanlıklarda pekâlâ işlerini gördürdüğünü Aydın’a gelişlerinde Bilim, Teknoloji ve Sanayi Bakanı Mustafa Varank açıklamıştı ve demişti ki:

 “Özlem Hanım’la birbirimizde telefon numaramız var. Ne zaman ihtiyacı olduysa ben talebini geri çevirmedim. Her türlü probleminde kendine yardımcı olmaya çalıştım.

(…) Hatta en son Büyükşehir Belediyesi’nin sahip olduğu işletme alanının uluslar arası bir yatırımcıya verilmesi hususunda problem yaşadığında ben devreye girdim. O problemlerini de çözmeye çalıştım.”(04.03.2019)

Kalemşorların yerleştirmeye çalıştıkları algı ise bu açıklamaya kadar bunun tam tersiydi. İktidar Topuklu Efe’nin önünü kesmek için elinden geleni yapıyor, o da aslanlar gibi direniyordu.

Bakanın sözleri açıkça ortaya koydu ki, böyle bir algı başarısızlığa mazeret üretmeye yönelik safsatadan ibaret, içi boş bir kahramanlık hikâyesiymiş.

Demek oluyor ki, eğer Özlem Çerçioğlu Mustafa Varank’la bazı sorunların çözümünde geliştirdiği diyalogu Çevre ve Şehircilik Bakanı ya da bürokratlarıyla da kurmayı deneseydi alacağı destekle arıtma tesislerini pekâlâ gerçekleştirebilirdi.

Doğrudan vatandaşın sağlığını ilgilendiren böylesine önemli bir konuyu Özlem Çerçioğlu’nun büyükşehir-devlet iş birliği ile çözmeye yanaşmamasına anlam vermek mümkün değildir.

Sergilenen aynı paradoks tartışmalı konu jeotermal için de geçerlidir. Özlem Çerçioğlu seçim öncesi Germencik Tariş İncir İşletme Birliğini ziyarette:

“Her geçen gün çok fazla jeotermal tesisi kuruluyor, beş yıl sonra, on yıl sonra, ne olacak, bunun çalışması yapılması gerekiyor.

Buna nerede dur denilecek, buna hızla devam edecek miyiz, bunları kurmaya teknolojileri de yeni değil.

Aydın’ın her yeri solucan gibi, alın şunları yerin altına, bunlar oyuncak değil, çok ciddi bir konu, oyuncak diyenleri de buradan kınıyorum,” dedi.(23.01.2019)

Bunu söylerken de Sayın Başkan jeotermal konusundan kendini dolayısıyla büyükşehri soyutluyor ve işin sorumlusu değilmiş gibi davranıyor.

Bir an için varsayalım ki, hava kirliliği konusunda “Benim elimde yetki yok kardeşim. Yetkim olsa ben ne yapacağımı biliyorum” ifadesi doğru ve o konuda yapabileceği bir şey yok.

Peki, işin uzmanı ama BŞB içinden ama dışarıdan üniversite ya da konuyla ilgili bilgi, birikim sahibi, işin ehli kimselerden oluşturduğu bir komisyona konuyu inceletmek istedi de elini, kolunu tutan mı oldu?

Bir taraftan jeotermal meselesini hafife alanları kınayacaksınız diğer taraftan da Aydın BŞB-Sultanhisar Belediyesi ortaklaşa Güney Koreli bir şirket öncülüğünde Sultanhisar’da jeotermal santrali kurma hazırlığı yapacaksınız.

İnsan aklını hafife alan siyasetin bu kadarına da pes doğrusu…

Aydınpost ANDROID'de TIKLA YÜKLE!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA YÜKLE!