Dünya küçülüyor. Ülkeler birbirleriyle sürekli ilişki halinde.

Böyle olunca da tek yabancı dil yetersiz kalıyor, yeni diller öğrenmek, ülkeler arası bağlantılarda hayati bir öneme sahip oluyor.

Peki, ama hangi dilleri öğrenmek bizim için daha yararlı, hangi diller çocuklarımız için gelecek vaat ediyor?

 

Dünyaya baktığımızda 360 milyon kişinin ana dili İngilizce.

Ancak dünyada İngilizce konuşan insan sayısı 865 milyondur. Bu da gösteriyor ki İngilizce biliyorsan dünyanın neresine gidersen git seninle konuşacak birileri mutlaka olacaktır. Yani İngilizce bilmek ayrıcalık değil zorunluluk haline geldi.

İşverenler desen İngilizcenin zaten bilindiğini kabul ediyor. İkinci ve üçüncü yabancı dil bilgilerine bakıyor.

 

Hepimizin de aklına gelmiştir zaten “İngilizce tamam ama başka hangi dili öğrenmeliyim?” diye.

 

Dünyada en çok konuşulan dil sıralamasına bakarak Çince ve İspanyolca'yı ilk sıralarda görüyoruz. Bu dilleri öğrenmenin avantaj olduğunu zannediyoruz. İşte hatayı da burada yapıyoruz.

Neden mi?

Hep birlikte bakalım.

Dünyada 1.5 milyar Çinli var.

Evet, en çok konuşulan dil Çince, doğrudur.

Ama dünya ile etkileşim halinde olan Çinli sayısı kaç?

150 milyon ve dünya ile entegre olmuş bu 150 milyonun hepsi de İngilizce biliyor.

 

Çin'de yaşayan her Çinli dünya ile ticaret yapmıyor ki. Kültürel olarak tanımak ve hobi olarak Çince öğreneceğim diyen varsa öğrensin. Ama kariyer ve gelecek için ise bir de şu açıdan bakıp karar versin;

Çince öğrenmek için akla gelen ilk iki sebep Çin’de üniversite okumak ve ticaret yapmak. Bunun dışında hobi olarak ya da “Herkes öğreniyor, ben de öğreneyim” diyerek Çince ile ilgilenenler var. Bu fikirlerin kısa bir süre sonra yerini “iki Avrupa dili öğrenirim daha kolay olur” fikrine bırakacağına eminim.

 

Çin'de bildiğimiz üzere maliyetler çok düşük. Bugün baktığımızda dünyanın en önemli markaları, en bilindik dünya devleri Çin'de üretim yapmaktadır. Ancak üretim, pazarlama, reklam gibi tüm departmanlarda İngilizce konuşma zorunluluğu vardır.

 

Dünyada en çok konuşulan ikinci dil ise İspanyolcadır. İspanyolca konuşanların %90'ı Güney Amerika'da yaşıyor. Bir Türk işadamının gelecekte Güney Amerika'da yaşama, okuma, orada hayatını devam ettirme gibi bir düşüncesi yok ise hem ticari hem sosyolojik olarak Güney Amerika ile etkileşim halinde olması uzak bir ihtimal. Dolayısıyla İspanyolca bilmesinin bir artısı olmaz.

Dünyada en çok “ANADİL” harici, konuşulan dili 865 milyon kişinin bildiği İngilizcedir. Dünya dili diyebiliriz.

O halde öncelikle İngilizceyi iyi bilmekte inanılmaz fayda var.

 

Peki, ikinci ve üçüncü dil olarak ne öğrenilmeli?

Bu soruyu sorup cevabını hep beraber bulalım.

Ben gelecekte nerede iş yapmayı planlıyorum, nerelerde iletişim halinde olacağım?

Coğrafi olarak bize yakın ülkelerle iletişim halinde olmak daha akıllıca geliyor bana. Buna göre Türkiye'nin çevresinde ikinci dil olarak cazip gelen iki ülke dili göze çarpıyor.

Arapça ve Rusça.

Arapça; vizelerin kaldırılması, Arap ülkeleriyle artan ikili ticari ve kültürel ortaklık antlaşmaları göz önüne alındığında çok çeşitli imkânlar sunabilir.

Rusça'ya inşaat, mobilya, dericilik, tekstil ve turizm gibi belli başlı iş sahalarında ihtiyaç duyulmakta. Zaten artan otel sayıları, artan dış ticaret hacmi Rusça’ya yapılan yatırımlardır. İnşaat sektöründe Arapça ve Rusça bilen eleman her zaman tercih sebebidir. Genelde Rusların İngilizce bilmemeleri, ülkemize çok büyük sayıda her yıl turistik ziyaret yapmaları ve hızla yükselen ticari ve ekonomik ilişkiler Rusça’yı cazip kılmaktadır

yalcin1.jpgyalcin2.jpg