Anadolu’da M.Ö. 300’lü yıllara kadar uzanan devecilik, Türk kültürünün önemli bir parçasıdır. 20. yüzyıla kadar Türk ordusunun yükünü taşıyan, eti, sütü ve derisinden yararlanılan develer günümüzde güreş festivallerinde ve turistik amaçlı kullanılmaktadır.

İki önemli tür deve var dünya üzerinde. Birincisi soğuk şartlara dayanıklı çift hörgüçlü Asya Devesi ve sıcak şartlara dayanıklı tek hörgüçlü Afrika Devesi. Bu iki deve türü kendi aralarında çiftleşip yavrulayabiliyorlar. Üstelik ortaya çıkan melez deve hem daha güçlü oluyor, hem de üremeye devam edebiliyor. İşte deve güreşlerinde kullanılan tek hörgüçlü erkek deveye “tülü” deniliyor. Deve güreşleri neredeyse Ege ve Akdeniz’in tüm kıyı bölgelerinde, özellikle kış aylarında düzenleniyor. Develerin kızışma dönemi vardır. Bu dönem soğuk kış aylarına denk geldiği için güreşler o zaman yapılıyor. Ayrıca develer kızışmazsa güreşmezler. Kumluca, Bodrum, Milas, Nazilli, İncirliova, Selçuk, Kuşadası, Germencik, Torbalı, Ayvacık, vs. bir güreşten diğerine tüm sezon dolaşıp duruyorlar bu cengaver develer.

Türkiye’de Akdeniz’den Çanakkale’ye kadar olan bölgede yaklaşık üç bin deve güreşlere katılıyor. Çanakkale’den Antalya’ya kadar olan kıyı şeridinde özellikle Aydın çukuru olmak üzere dört veya beş bin civarında deva olduğunu tahmin ediliyor. Güreşçi deve olan tülüler yoğun bakım istiyor. Devenin güreş kategorisine göre bakım masrafları yükselebiliyor. Bakan kişinin durumuna göre ve verilen besinlere göre maliyetler değişiklik gösterebiliyor. Sadece beslenmesi değil; devenin bakımı, tüylerinin bakımı ve idmanları da var. Devecilik apayrı bir meslek olarak görünüyor.

Develer güreşmeye beş altı yaşına geldiklerinde başlarlar. Yirmi yaşına kadar da rahatlıkla güreşebilirler. Kızışma döneminde çok az beslenen develer, yazın buğday, arpa, yulaf ve burçakla beslenip sonbaharda iyicene serpilip gelişirler. Normalde dört yüz, beş yüz kilo olan ağırlıkları bu şekilde yaklaşık iki katına kadar çıkar. Bu şekilde irileşip azman boyutlara ulaşan tülüler, deveci tabiriyle kızışmaya başlar. Sırtlarına havut denilen özel bir semer vurulur. Renkli kumaşlarla süslü havutun arka kısmında develerin isimleri yazar. İyice kızışan develerin ağzından köpük gelir. Bu onların artık güreş tutmaya hazır olduklarının en iyi göstergesidir.

Güreşçi develer aynı pehlivanlardaki gibi güreş türlerine ve yaşlarına göre, ayak, orta, baş altı, baş gibi çeşitli gruplara ayrılırlar. “Sarvan” denilen bakıcı seyisleri ve sahipleri tarafından güreş alanına getirilip rakiplerinin karşısına çıkartılırlar. Güreş boyunca develerin etrafında onlarla beraber toz duman içinde dönüp duran “sarvan” denilen yetiştiriciler, deve sahibi, hakem ve gerektiğinde develeri ayıran urgancılar ilginç görüntüler oluştururlar. Hele güreş bittiğinde develeri ayırmak için devreye giren urgancıların cansiperane mücadelesinin seyrine doyum olmaz. Sanki develer değil de onlar güreşirler.

Dışarıdan bakıldığında, güreş boyunca sadece birbirlerini itekliyormuş gibi görülen develerin aslında kendilerine özgü ilginç oyunları vardır. Her güreşçi devenin kendine özgü stili vardır. Bazı develer rakiplerinin ayağına çengel atıp üzerlerine yüklenerek çökertmeye çalışırlar, bunlara “çengelci” deve denir. Bazıları da rakiplerinin başını döşünün, yani boynunun altına alıp üzerine oturmak suretiyle sonuca gitmek isterler, bunlara da “bağcı” deve denir. Bir de “tekçi” denilen develer vardır ki, bunlar da rakiplerini tüm güçleriyle ittirip yıkmaya ya da kaçırtmaya çalışırken bir yandan da başlarıyla rakibinin ayaklarını yoklarlar. Deve sahipleri için en makbulü bu “tekçi” develerdir. Ayrıca sağdan güreşen develere sağcı deve, soldan güreşenlere de tahmin edileceği gibi solcu deve denir. Develer galeyana gelip birbirlerini ısırmasınlar diye, güreşten önce ağızları özel bir ağızlık ile bağlanır. Güreş develerin fazla yıpranmaması için azami on beş dakika sürer ve genellikle bir devenin diğerini yıkması, kaçırtması ya da bağırtmasıyla son bulur. Bazen de deve sahibi devesinin zarar göreceğini anlayıp urgan atarak güreşte pes eder. Kazanan deve havutuna bir halı atılarak ödüllendirilir. Yenişemeyen develer de berabere ilan edilir. Bu durumda ikisine de halı verilir.

Deve güreşlerinin ilk nerede başladığı konusunda kesin bir bilgi yok. Güreşlerin ilk kendi yerleşmelerinde her yörenin kendine has öyküleri var. Ancak söylence olarak günümüze kadar gelen bilgilerin çoğunda Karapınar (İncirliova) deve güreşlerinin başladığı yer olma konusunda daha çok ve inandırıcı bilgilere sahip. Bunlardan en önemlisinde kervan yolu üzerinde konaklama alanı olarak kullanılan Karapınar’da (İncirliova) konaklayan develerin yavrularının oynaşması ile deve güreşlerinin başladığı söylenmektedir. Bir başka hikâyeye göre ise yine Karapınar’a (İncirliova) bağlı Hıdırbeyli’de Yörükler tarafından başlatıldığıdır.

Bir halk şenliği ya da şölen olan deve güreşleri yöre halkının sanatını ve kültürünü gösterdiği olaydır. Güreşlere genç yaşlı, çoluk çocuk, kadın erkek herkes katılarak şenlikte yerini alır. Her nasıl ve nerede başlarsa başlasın İncirliova ülkemizin en önemli deve güreşi yapılan yerlerindendir. Tüm Ege ve Akdeniz kıyılarındaki arenalarda güreşen ünlü develerin önemli bir kısmı da İncirliova’dan çıkmıştır. Öyle ki yaşlanınca kesilmeden ölmesi beklenen ve özel olarak mezarı bulunan meşhur develeri vardır İncirliova’nın. Yöre halkı için deve yetiştirip güreşlere katılmak bir ayrıcalıktır. Güreşlerin burada başlamış olmasının önemi de yoktur aslında. Önemli olan İncirliova’nın bu özelliği yeterince kullanamamasıdır.

Devecilik Kültürü ve Deve Güreşleri Federasyonu Başkanı Aytekin Kaya’nın İncirliova Belediye Başkanı seçilmesiyle deve güreşleri ile ilgili olarak daha iyi çalışmaların başlayacağına inancım arttı. Sanırım Aytekin Kaya yeni seçildiği 2019 yılının aksine bundan sonraki yıllarda İncirliova devecilik kültürüne yönelik çalışmalarını artıracaktır. Bunun en iyi göstergesi olarak geçtiğimiz Temmuz ayında deve güreşlerine yönelik İncirliova’da düzenlenen toplantı idi. Bu tür toplantıların artırılması, ulusal veya uluslararası çalıştay düzenlenmesi, konu ile ilgili olarak araştırma merkezi kurulması, devecilik ve deve güreşi ile ilgili müzenin oluşturulması, devecilik ile ilgili yayınların artırılması, yapılan araştırmaların yayınlanmasına destek olunması, deve güreşi organizasyonlarının daha profesyonelce yapılması, güreşen develer ve bakımları konusunda standartların getirilmesi, düzenlenen güreşlerin festival niteliğine sokulup dünyaya açılması çalışmaları Aytekin Kaya’nın öncelikleri olmalıdır. Hem Belediye Başkanı, hem de Türkiye Devecilik kültürü ve Deve Güreşleri Federasyonu Başkanı Olan Aytekin Kaya’ya tarihsel sorunluluk yüklenmiştir. Bu sorumluluğu özveri ile yerine getireceğine inanıyoruz.

Yazımıza deve güreşlerinde cazgırlar tarafından söylenen bir mani ile son verelim:

“Bizim insanımız kahraman

Adı sanı Türk

Kurduğun Cumhuriyet

50 yaşında,

rahat uyu

Şanlı ATATÜRK.”