31 Mart seçimlerine gelinceye kadar Deve ve Devecilik Kültürüne olan ilgisiyle tanınan Aytekin Kaya Başkan olduktan sonra adı ve İncirliova Belediyesi hacizlerle gündeme gelir oldu.

Basında ilk önce belediyenin borçlarına karşılık makam arabasının haczedilmek istendiği haberleri çıktı.

Yenile de yine kurum borçları nedeniyle makam odası eşyalarına tedbir konması yerli ve ulusal basında yer buldu.

Görev değişikliği olan diğer ilçe belediye başkanları da seçilir, seçilmez önceki yönetimden enkaz devraldıklarını açıklamışlardı.

Fakat borçları ya yapılandırdıklarından ya da bir onur meselesi yapmalarından  Aytekin Kaya gibi hacizle gündeme geleni şu ana kadar ne görüldü ne de duyuldu.

Bu da ister istemez önceki Başkan MHP’li Gürşat Kale’nin gırtlağına kadar borca batmış bir belediye bıraktığı izlenimine yol açtı.

Borç konusunda masum oldukları pek söylenemez ama büyükşehir yasasının da borçlanmada günah keçisi olmada en az eski başkanlar kadar payı vardır.

2014’te yürürlüğe giren yetki alanları il idari sınırları olan uygulama mali yönden büyükşehre geniş imkânlar sağlarken ilçeleri yoksulluğa mahkûm etti.

Başlıca gelir kaynakları su gelirleri, çay bahçeleri, cadde, bulvar ve meydanların reklam ve tabela vergilerini toplama yetkisi büyükşehre verildi.

En önemlisi de İller Bankası payları yüzde 40’a varan oranda büyükşehre aktarıldı.

Bütün bu aktarımlarla oluşan bütçe büyükşehir belediye başkanına büyük bir güç bahşederken ilçelerin nasibine, kapanan belde belediyelerinin borçlarını yüklenmek düştü.

Mesela Acarlar Belediyesi’nden İncirliova Belediyesinin payına 2 milyon TL borç düşerken 5 milyon TL tutarındaki su alacağı yasa gereği ASKİ’nin payına düştü.

İlçe belediyelerinin asıl bellerini büken köylerin mahalleye dönüşmesiyle hizmet alanlarının ilçe sınırlarını kapsayacak şekilde genişlemesi olmuştur.

Yasanın ilçe belediyelerine başka bir darbesi de köyken mahalleye dönüşen yerlerin emlak vergilerini beş yıl, bir sonraki 2019 seçimlerine kadar ertelemesidir.

Bu süre tekrar uzatıldı ve 2022’ye ertelendi.

Siz bütün bunlara bir de büyükşehir başkanlarının muhalefet partili başkanlara yanlı davranmasını ve tepeden bakmasını yani egosunun eklendiğini düşünün…

İlçe belediyelerini borçlanmada ve zamanında ödemede naçar bırakan ikinci neden de başkanların yönetim becerileri yani yoğurt yeme tarzlarıdır.

Günümüz koşullarında belediyeler de bir işletme gibi kabul edilmekte olduğu için yönetim mantığı da ona uygun olmak zorundadır.

Gelinen noktada alt yapı hizmetleri önemli ölçüde tamamlandığından belediyelerin birinci görevi kentlerini kalkındırmak ve gerek kendi gerek dış imkânları kullanarak hemşerilerine iş alanı açmaktır.

Bu amaçla ticareti canlandırmaktır… Marka ürünler çıkarmaktır… Turizmi geliştirecek hamleler yapmaktır.

Mesela Aytekin Kaya’nın öncelikli hedefi deve sucuğunu bir dünya marka yapmak, o bilinen eski İncirliova Patlıcanını meşhur etmek, asfalttan geçen yerli ve yabancıları bir saatliğine de olsa İncirliova’da misafir etmek olmalıdır. 

Bu gün bizde yapılansa sınırlı olan kaynakları büyük bir savurganlıkla reklam ve seçim yatırımına yönelik işlere harcamaktan ibarettir.

Yetmediği yerde, kiraları yükseltmek, suyu pahalıya satmaktır. Çarkı döndüremediği yerde de borçlanmaktır.  

Oysa günümüzde geçerli olan bulacakları yeni gelir kaynaklarıyla her ölçekteki belediyenin halka sunacağı hizmeti hem ucuz hem de kaliteli hale getirmesidir.

İstanbul BŞB Ekrem İmamoğlu’nun dediğine göre 60 milyar TL olan yıllık konsolide bütçesinin 40 milyar TL’lik kısmını belediye şirketlerinden sağlıyor.

Bizde bu mantıkla hareket eden hangi ölçekte olursa olsun bir belediye başkanı Hüseyin Aksu dışında dün de yoktu bugün de….

Başkanlardan kaynaklanan belediyelerin hacizlik olmasına birinci neden işte bu beceriksiz belediyecilik yöntemi ve onun bir ürünü aşırı savurganlıktır.

İkincisi de belediyelerdeki ihtiyaç dışı personel istihdamıdır.

Çünkü günümüz siyaseti istismardan besleniyor ki, bunun en etkili kaynağı da işsizliktir. İşe muhtaç insanlar olmasa Türk siyaseti suyu çekilmiş değirmene döner.

O nedenle seçim kazanan başkanın ilk işi sözleşmeli personelin işine son vermek, yerlerine seçim malzemesi olarak kullandıklarını yerleştirmek oluyor.

Aytekin Kaya’nın makamında bulunan eşyalara haciz işlemi yapılmasının temelinde yatan da yapılandırılmış kıdem tazminatı ödemelerinin aksatılması yatıyor.

İşin usulüne göre yapıldığı başka belediyelerde bağlı şirketler kar elde etme amacına yönelik olduğu halde bizde ise bu tür iştirakler yandaşlara yer açmak için kuruluyor.

İşin kötüsü bu keyfi yönetimden doğan zararın ceremesini de vatandaş çekmek zorunda kalıyor.

Her alınanı görev tanımına uygun işe yerleştiremeyince bir yandan üretilen hizmette kalite düşüyor diğer yandan maliyeti artışları yapılan zamlarla vatandaşa yükleniyor.

Yasadaki boşluklar giderilmez belediye başkanları da savurganlıklarına bir son vermezlerse belediyelerdeki kara delikler daha da büyüyecektir.

Sonuç olarak şunu söylemek mümkün Aytekin Kaya’nın başına gelenlerin tek sorumlusu Gürşat Kale değildir.

O da varsa da çoğunluğu kendi yönetim becerisiyle ilgili bir konudur.

Bu da demektir ki, icra memurları ziyaretlerini sıklaştırdıkça İncirliova halkı ya hizmetten mahrum kalacaktır ya da cebinden daha çok fedakârlık yapacaktır.

Aslında bu çoğu ilçe belediyesi için söz konusudur.  

Zaten bu mantıkla yönetilmeye devam edilirse beş yılın sonunda çoğu belediye konkordato ilan etmek zorunda kalacaktır.

Demedi, demeyin