Cübbeli Ahmet'in de yargılandığı davada savunmasını yapan tutuklu sanık Barış Sezek, Fas’tan gelen kadınları fuhuş amaçlı getirmediğini söyledi. Telefon kayıtlarında geçen ‘talebe’ ifadesinin kadın anlamında olmadığını, yurt dışından derneğe getirdikleri talebeler olduğunu ileri sürdü.

Duruşmada iddianamenin özetinin okunmasının ardından tutuklu sanık Barış Sezek savunmasını yaptı. Suçların hiçbirini kabul etmeyen Sezek, “Maksadımız farklı yerlere çekilmiş. Kimseyi ne fuhşa çektim ne kimseden para aldım. Kimseye kadın göndermedim.” dedi.

Soru üzerine Fas’a 2 kez gittiğini belirten Sezer, otelde ve arkadaşının evinde kaldığını kaydetti. Normal gezmeye gittiğini ifade eden Sezek, “Orada Fatma Zohra ile tanıştım. İstanbul’a geleceğini söyledi. Ben İstanbul’a döndüm. İkinci sefer Fas’a gittiğimde birlikte geldik. Kesinlikle benim telkinimle gelmedi. Bir ay bende kaldı, misafir ettim dernek binamızın misafirhanesinde. Bu süre içinde bilgisayarı, cep telefonu vardı. Bir ay sonrasında ‘akrabam var’ dedi. O akrabası aldı götürdü. Bir hafta sonra beni aradı ‘polis imdat’ gibi ifadeler kullandı. Ben polisle görüştüm telefonda. Beylikdüzü Polis Merkezi'ne fuhuş konusu üzerine götürüldüklerini söyledi.

Mahkeme Başkanı, “Onlara ‘beni tanımıyorsunuz benden bahsetmeyin’ dedin mi?” diye sordu.

Sezek, “Konuştum. Bir suç teşkil edeceği için öyle söyledim. Yoksa konuşmazdım. Zaten ilk ifadelerinde de benden bahsetmiyorlar. Bir şahıs diye anlatıyorlar.” cevabını verdi.

Mağdur kadınların ifadelerinin bir kısmının doğru bir kısmının yanlış olduğunu savunan Sezek, “Benim getirdiğim yönündeki ifade doğru ama onları başka amaçlı getirme kısmı doğru değil.” iddiasında bulundu.

Fas’tan dönüşte Fatma Zohra ile birlekti yanlarında İmane Lemgharı’nın da geldiğini söyleyen Sezek, “Ben İmane ile evlenecektim. Dini nikah kıydım. Eşimin de bilgisi oldu. Fatma Zohra kimseyle evlenmek için gelmedi.” dedi.

Üye hakimin, eski ifadesinde iki kadının da biri kendisiyle diğeri de bir başkasıyla evlenmek için geldikleri şeklindeki ifadesini okuyunca Sezek, “Savcılıktaki bu ifadem sağlıklı değildi, şimdiki ifadem doğru.” diye konuştu.

“İmane ile birlikte oldun mu, nikah kıydın mı?” sorusu üzerine Sezek, “Birlikte oldum. Nikahı arkadaşlar arasında kıydık. İmam nikahı kıydık. Ama telefon kayıtlarımda kadınları kimseye pazarladığım yönünde bir kayıt yoktur.” cevabını verdi.

Başkan, “Talebe dedikleriniz Fas’tan getirdiğin kadınlar mı?” diye sordu. Sezek, “Hayır, Arabistan’dan gelecekti talebeler.” dedi. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı, “Sen Fas’tasın, Arabistan nereden çıktı, oradan nasıl oluyor?”sorusunu yöneltti. Sezek, Ünlü’nün tüm işlerini kendisinin organize ettiğini kaydetti.

Mahkeme Başkanı'nın, “Ünlü, Fas’tan gelen talebeler diyor. Kim doğru söylüyor?” sorusu üzerine Sezek, “O hocaefendinin ifadesi.” karşılığını verdi.

Sezek, fuhuşa sevk ettiği iddia edilen kadınların kendisi hakkındaki suçlamalarının iftira olduğunu ileri sürdü. Sezek, bir kafede sekiz Fas kadın ile oturmasının evlenme amaçlı olduğunu kaydetti. Mahkeme Başkanı'nın, “Sekiziyle de mi evlenecektin?” şeklindeki sorusuna Sezek, evleneceği kişiyi seçmek amaçlı görüştüğünü iddia etti.

Mahkeme Başkanı, “Jammer almayı düşündünüz mü?” diye sordu. Sezek, “Hocaefendi vaaz verdiği zaman cep telefonlarının sinyallerini kesmesi için aldık. Radyo da canlı yayın yapıyordu. Parazit olmaması için.” dedi.

Başkan, önceki ifadesinde güvenlik amaçlı aldıklarını söylediğini hatırlatması üzerine Sezek, o ifadesini hatırlamadığını belirtti.

Ünlü ile bir telefon görüşmesinde Ünlü’nün "Bir tanesini seç al gel" şeklindeki ifadenin ne anlama geldiği sorulan Sezek, bu konunun talebe ile ilgili olduğunu, zeki talebe bulunması anlamında olabileceğini kaydetti.

Mahkeme Başkanı bunun üzerine, “Biraz önce Fas’tan talebe gelmedi, Arabistan’dan geldiklerini söylemiştin. Çelişki var.” demesi üzerine Sezek, “Ülkeler karışmış olabilir. Yani sonuçta sadece bir ülkeden talebe gelmiyor.” karşılığını verdi.

Başkanın, “Bu görüşmelerden sonra iki kadınla geliyorsun. Yanında talebe yok. Bunlar tesadüf mü?” diye sordu. Sezek ise tesadüf olduğunu savundu. Bunun üzerine üye hakimin Fas’tan dönüşünden sonra bir telefon görümesinde ‘Kaç talebe geldi? İki talebe geldi’ şeklindeki diyaloğu sorması üzerine Sezek, “Talebe benimle gelen kadınlar değil. Sadece tesadüf.” iddiasında bulundu.

“Fatma Zohra ve İmane’nin telefon görüşmesinde ‘biz cemaatle çalışıyoruz, çarşafsız çıkamayız’ diyorlar.” hatırlatması üzerine Sezek, “Biz onları çalıştırmadık. Dernekte misafir olarak kalıyorlardı. Misafir olarak kaldıklarını anlatmak istemişlerdir.” dedi.