Emre Altuğ'un aldatan ve bunun cezasını beklenmedik bir şekilde çeken bir karakterle karşımıza çıktığı 'Sizi Seviyorum', dün gösterime girdi. Filmde erkek arkadaşını geri kazanmak için farklı bir yol deneyen Eda karakterinin yansımalarından biri de Irmak Ünal. Film vesilesiyle bir araya geldiğimiz Irmak Ünal, soruları yanıtlarken bir taraftan çok içten, diğer taraftan kalkanlarını fazlasıyla yüksekte tutar bir haldeydi. Anlattığına göre hakkında yazılıp-çizilen gerçek olmayan haberler onu gardını almaya itmiş. Oyunculuk konusunda ise hiç olmadığı kadar heyecanlı bu dönemde: 'Şu anda koşmayı beklemek için çıkış noktasında duran bir koşucu gibiyim. Açıkça söyleyeyim, beni oyunculuğumu göstermek adına zorlayıp heyecanlandıracak ağırlıkta bir rolle henüz karşılaşmadım, o geldiği zaman çok farklı olacak emin olabilirsiniz!'

- Nasılsınız, neler olup bitiyor hayatta?
Kariyerime odaklanmış durumdayım. Uzun yıllardır böyle olmasına rağmen şu anda bunu çok daha güçlü ve zevkli hissediyorum. Buhranlı dönemlerim de oldu! Şu anda zevk alıp keyfini çıkarmaya başladım. Açıkçası bir sporcu gibi yaşıyor, zamanımın çoğunu kendimi geliştirmeye harcıyorum.

TÜRKİYE'DE OYUNCULUK DAHA ZOR
- Bir iç hesaplaşma ve farkına varış süreci sonunda rahatlık haline bürünmüş gibisiniz o halde?
Dünyada oyuncu olmak çok zor, buhranlı dönemler olabiliyor. Ama Türkiye'de oyuncu olmak bunu ikiye katlar. 6 yıllık bir yolculuğun içinde acısıyla, tatlısıyla, sıkıntısıyla yaşıyorum. Her yaşadığım olaydan sonra gelişmiş, iyileşmiş, heyecanlı ve hevesli hissediyorum. Bu işe ilk başladığım günden daha da heyecanlıyım açıkçası!

- Aileden gelen oyunculuk mirasının avantajları kadar dezavantajları da oluyordur...
Bunun konuşulmasını bile gereksiz buluyorum. Ben belli ki bu kariyere gönül vermiş, bu mesleği isteyerek yapan biriyim, bu yola başımı koymuşum. Evet, ben oyuncu Irmak Ünal'ım, bunu herkes de biliyor. Ailemden ve soyadımdan ayrı bir kariyerim var, birçok insan da bunun farkında; önemli olan bu.

- Oyunculuk hep 'gönülde yatan aslan' mıydı?
Evet, öyleydi ama gönülde yatan aslanı uyandırmak biraz zaman aldı. Oyunculuğu gerçekten yapmak istediğimi Amerika'dayken hissettim. Yönetmen olmak amacıyla gitmiştim ama yönetmenlik bölümünün içinde o kadar çok oyunculuk dersi vardı ki kendimi sahnede buldum. Burada benden beklenen şey zaten bu olduğu için biraz kaçtım, geride durdum.

- 'Keşke'leri olan bir oyuncu musunuz?
İnsan kendini seyrettiğinde bin bir tane 'ah' ediyor. Keyfi de o zaten, ki bir dahaki projede farklı şeyler deniyorsun. Gelişmek de bu; onun için 'ah'lar oyunculukta iyidir. Hayatla ilgili böyle değilim ama...

- 'Sizi Seviyorum' projesine nasıl dahil oldunuz?
Karakteri ilk alanlardan biriyim ve isteyerek kabul ettim. Sinema söz konusu olduğunda Türkiye'de garip bir gruplaşma olduğu için araya kapağı atmak çok zor. Onun için bu kadar güzel bir projeye dahil olmak beni mutlu etti.

- Sinemada gruplaşmalar olduğunu söylüyorsunuz; bulunmak istediğiniz projelere nasıl ulaşıyorsunuz?
Ulaşabildiğin kişilere ulaşmaya çalışıyorsun ama bu biraz şans biraz da doğru zamanda doğru yerde bulunmakla ilgili...

- Ödün vermek gerekiyor mu?
Ödün vermek demeyelim ama fedakarlık yapmak gereken zamanlar oluyor. Bunu yapmaya da devam edeceğim...

- Kardeşiniz Yağmur Ünal oyunculukla ilgili mi?
Yağmur, çok akıllı bir kız ve hayatta ne seçerse ablası olarak arkasındayım. Oyunculukla ilgili bana bir şey söylemedi ama bir gün oturup da böyle bir şey yapmak istediğini söylerse her konuda olduğu gibi arkasında olurum.

- Filmde Eda isimli aldatılan bir kadın karakterin beklenmedik bir hali olarak görüyoruz sizi. Kadın-erkek ilişkilerine nasıl bakıyorsunuz ve filmde kadınların verdiği ceza gerçekten yerini buluyor mu?
Aldatmak aldatılmak hakkında ahkam kesecek bir düşüncem yok; yani filmimizle ilgili konuşuyorum! Aslında güzel bir noktaya esprili bir şekilde parmak basıyor. Erkekle kadının doğasında bazı farklılıklar var ve bununla ilgili savaşmak ne kadar doğru bilemiyorum; ben savaşmıyorum, akışına bırakıyorum. Ama Eda öyle bir kadın değil. O çok seven ve doğru şekilde geri kazanmak için de her şeyi göze almış bir kadın. Bu benim yöntemim değil.

TEK EŞLİLİK GÖRÜNDÜĞÜ KADAR SIKICI DEĞİLDİR
- Filmde 'aldatan erkek Erkut'tan intikam alan karakterler; aslında Eda'nın farklı yansımaları gibi...
Tek eşlilik göründüğü kadar sıkıcı bir şey değildir. Tek eşlilikteki sıkıcılık yüzde 50 olarak iki tarafa da bağlıdır. Aslında iki taraf da birbirini çok sever ve isterse aslında her gün taze tutar ve başka güzellik yaşanabilir, buna inancı olan bir insanım. Bu filmde bunu göstermeye çalışıyor. Tekdüze düşünüp, olaya 'her sabah aynı kadınla uyanmak' olarak bakmak, sığ bir düşünce tarzı. Bak bakalım her gün başka bir kadınla uyanırsan ne oluyor; atalarımız 'dilediğin her şeye dikkat et' demişler!

- Kadınlar için de aldatma durumu söz konusu...
Değişim yaşanıyor; artık kadınlar da usandı! Hem kadınların eline geçen kuvvetler var artık; ekonomik özgürlük, eğitim gibi. Tabii ki bir uyanış var. Ama kadının da erkek rolüne bürünmesi taraftarı değilim çünkü o zaman dengeler bozuluyor.

- Sette durum nasıldı?
Emre Altuğ, doğal bir adam olduğu için enerji çok iyiydi. Kızlarla da kız kıza sohbetlerimiz oldu. Yapımcımız da kadın; Banu Akdeniz.

Sesimi müzikallerde oynamak için geliştiriyorum
'Hüseyİn Karadayı'nın 'Mihriban' remiksinde Ferhat Göçer ile çalıştım. Elimde single gibi düşündüğüm kendi şarkım var bir tane. Bana çok güzel destek olan müzisyen dostlarım var ama tabii her şey sesimi geliştirmemle ilgili. Kendi kendime canlı performans gösterecek düzeyde olduğum bir gün siz de duyabilirsiniz çünkü seviyorum müziği. Zaten müzikallerde oynamak için sesimi geliştiriyorum. Hani kullanılan kalıp var ya 'şarkıcılığa soyunan oyuncu' öyle bir şey değil anlayacağınız!'/ akşam