TÜRKİYE’NİN savunma sanayinde önemli ortaklarından olan İsrail, Mavi Marmara saldırısının ardından özür dilemeyi gündemine alırken, Türkiye önümüzdeki dönemde savunma projelerinde İsrail ile ortaklık planlamıyor. 
 
Savunma sanayinde İsrail’e bugüne kadar F-4 Phantom savaş uçakları modernizasyonu ve insansız hava araçları için gittiklerini anlatan Savunma Sanayi Müsteşarı Murad Bayar, Türkiye’nin artık modernizasyonu kendisi yapar hale geldiğini ve ANKA insansız hava aracını ürettiğini vurguladı.
 
Bayar, “Türkiye artık bu konuları zaten kendisi çözmüş vaziyette. Bu siyasi durum olmasaydı da, İsrail’le olan çalışmalarda bir azalma görecektik. Bundan İsrail’le ilişkilerde bir çözülme olursa, çalışmalarda bir canlanma olur mu? Ben pek bir canlanma beklemem. Böyle bir ihtiyacımız kalmadı” dedi.
 
Yeni ortak proje olmayacak
 
İsrail’le önümüzdeki dönemde yeni projeler gündeme gelmeyeceğini açıklayan Bayar, bugüne kadar İsrail’e gitmelerinin iki nedeni olduğunu, bunlardan birinin F-4 modernizasyonu, diğerinin Heron alımı olduğunu anımsattı. Bayar şöyle devam etti: “Bu iki konu zaten bizim de Türkiye’de yapalım diye birinci hedef olarak koyduğumuz konular. İsrail’e gitmemizi o zaman cazip kılan ve orada ciddi yetenekler olan alanı biz de hedefliyorduk zaten. Bu da bir tesadüf değil. Çünkü İsrail’le Türkiye’ye baktığınızda savunma harcamaları çok yakın birbirine. Hemen hemen aynı bütçeleri kullanan ülkeleriz savunma alanında. Tehditleri de çok benzer. Onların da terörizm tehdidi var, asimetrik tehdit var. Savaş uçağı yapmayız demiş, modernizasyona ağırlık vermiş ve kendi yazılımını da üzerine koymuş. İnsansız Hava Aracı üretimine ağırlık vermiş. Biz de aynı analizi yapınca aynı sonuca varıyoruz. Türkiye de zaten bu alanları kendi öncelikleri arasına koymuş vaziyette ve burada belli seviyelere geliyoruz.”
 
Artık çözüm yeri Türkiye
 
Artık yurtdışından insansız hava aracı alınmayacağını söyleyen Bayar, “Ne İsrail’den ne de başka bir ülkeden. Ben şimdi ANKA’yı uçurmaya çalışıyorum. Tank modernizasyonu, uçak modernizasyonu artık Türkiye’de yapılabilir durumda. Türkiye artık o konuları kendisi çözmüş vaziyette. Güdümlü silahlarda da belli bir noktaya geliyoruz. Dolayısıyla geçmişte bizi İsrail’e götüren konular, aslında bugün bizim Türkiye’de çözdüğümüz konular. Dolayısıyla o ihtiyaç ortadan kalktı. Bu siyasi durum olmasaydı da, burada bir azalmayı zaten görecektik. Siyasi durum olunca da tabi tamamen durdu. Bundan sonra orada bir çözülme olursa, bir canlanma olur mu, izah ettiğim gibi büyük bir anlamı olmayacak, hiçbir zaman olmayacaktır” dedi.
 
İhracat nedeni nabız yoklamak
 
Türkiye’de Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren savunma sanayisinde kendine yeterlilik ve silahlı kuvvetlerin ihtiyaçlarını yerli sanayi ile karşılama yönünde hep bir hedef ve arzunun olduğuna dikkat çeken Bayar, Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nın (SSM) ise, devlet içerisinde bu çabaların en somut halini aldığı yapı olduğunu söyledi. Daha önce proje proje yaklaştıkları çalışmaları 2006 yılında bir stratejik planda toparladıklarını ve hedefler koyduklarını anımsatan Bayar, bugün bu hedefleri tutturduklarını, 2010 yılı sonu itibariyle yerli katkıda yüzde 52’ye ulaştıklarını, ihracatta da 850 milyon doları bulduklarını ve yılsonu itibariyle 1 milyar dolar hedefine ulaşacaklarını anlattı. Bayar, ihracat hedefi koymaktaki amaçlarının Türkiye’yi askeri malzeme ihraç eden ülke konumuna getirmek değil, Türkiye’de yapılan ürünlerin dünyada rekabetçi olup olmadığını görmek olduğunu söyledi.
 
Ürünlerimizi kullanana soracağız
 
Önümüzdeki dönemde yerli katkıyı değil, yetenek ve teknolojiyi ölçeceklerini bildiren Bayar, “Savunma sanayi olarak amacımız, Türkiye’de istihdam yaşatmanın çok ötesinde. Birinci amacımız Silahlı Kuvvetler’e yetenek kazandırmak. Bu üstün teknolojik bir yetenek olmak durumunda. Terörle mücadele ediyoruz malum. Burada Türkiye’de yaptığımız projelerle Silahlı Kuvvetlere ne kazandırıyoruz? Sahadaki askerin işini kolaylaştırdık mı, ona bir yetenek sağladık mı? Biz özellikle bunu ölçmeyi istiyoruz. Önümüzdeki sene TSK envanterine girecek milli piyade tüfeğini de bu kapsamda sahadaki askere soracağız. Türkiye’de tasarlanmış bir ürün, Silahlı Kuvvetler envanterine girdi ve TSK da bunu etkin bir şekilde kullanıyorsa bu ürün mutlaka ihraç ediliyor” dedi.
 
Polisin terörle ilgili ihtiyacını karşılarız
 
MURAD Bayar, Emniyet Özel Harekat’a terörle mücadele görevi verilmesinin ardından gündeme gelecek ağır silah, mühimmat ve zırhlı araç alımlarını SSM olarak yapabileceklerini de bildirdi. Bayar, “Şimdi iç güvenlikte de emniyetin bu tür bir teçhizat ihtiyacı gelişirse, biz de buna talip oluruz. Çünkü zırhlı araç denince TSK’nın bütün zırhlı araçlarını biz veriyoruz zaten. Mesela en son bir mayına karşı koruyucu aracımız var, şimdi bölgeye sevkiyatlara başladı, birçok pusu bu tehditlerden askerimizi büyük oranda koruyabilecek. Emniyetin de ihtiyacı olabilir” dedi. Milli savaş uçağı projesine ilişkin de bilgi veren Bayar, “50 yıllık zaman dilimine bakıldığında, teknolojide geri kalmamak adına, insanlı bir uçak mı yoksa insansız bir uçak mı üretileceğini dahi etüd etmemiz gerek” diye konuştu. Bayar, uçak motorunu dışarıdan almamak için özellikle ülkedeki otomotiv sektörünün üstüne önemli görevler düştüğünü vurguladı.
 
ANKA artık uçuş hattına girdi
 
İNİŞ takımları açılmadığı için deneme uçuşlarında kaza yapan insansız hava aracı ANKA’nın tamir edildiğini ve Sivrihisar’da uçuş hazırlıklarına başladığını açıklayan Bayar, önümüzdeki 3 ayda uçuş testlerini tamamlayarak TSK ile seri üretim kontratı imzalayacaklarını söyledi. Bayar, ANKA gibi bir uçağı Avrupa’daki hiçbir ülkenin yapamayacağını, Rusya’nın bile İsrail’den Heron satın aldığını kaydetti. ANKA’yı silahlı hale getirmenin de mümkün olduğunu belirten Bayar, ROKETSAN’ın ürettiği Cirit’in bu görevlerde kullanılmaya uygun olduğunu söyledi.
 
Bir komplo teorisi olmaması mümkün
 
F-35 projesi kapsamında Türkiye olarak uçakların yazılımına tam hakim olmak gibi bir beklentilerinin olmadığını belirten Bayar, “Bu uçağın harekat ortamında bağımsız destekleyebilecek kadar yazılımına dahil olmak istiyoruz. Müzakere de bu noktada devam ediyor” dedi. 
 
Aselsan’daki mühendis intiharları konusunda ise Bayar, savunma sektöründe komplo teorilerinin her zaman var olduğunu ancak bunların mümkün de olabildiğini kaydetti. Aselsan’daki intiharlara defalarca baktıklarını, ancak bir ilişki saptayamadıklarını belirten Bayar, “Bu olaylara şu projeden dolayıdır diyemiyoruz. 
 
Ama bu başka bir psikolojik harekatın bir parçası olabilir. Tamamen yok demek çok zor. Kritik bir bilgi kaybettiğimiz proje yok” dedi.
 
stargazete