ABD Başkanı Barack Obama'nın İngiltere, Fransa, Almanya, Çek Cumhuriyeti ve Türkiye'yi kapsayan gezisi çerçevesinde Beyaz Saray, Türkiye gezisi öncesinde, Beyaz Saray ile seyahat eden gazetecilere yanlarında kolay çıkarılabilen ayakkabı, kadın gazetecilere de başörtüsü taşımaları tavsiye edildi.

Anadolu Ajansı muhabirinin de aralarında bulunduğu, Washington'da yerleşik 165 Amerikalı ve yabancı gazeteci, Obama'nın ilk denizaşırı seyahatini Beyaz Saray basın uçağıyla seyahat ederek yakından takip ediyor.

Beyaz Sarayla seyahat eden gazetecilere gönderilen bir e-mail notunda, "Basın, ayakkabıların çıkarılması ve kadınların başlarını kapatması gereken yerlere gidebilir. Özellikle programın, sınırlı sayıda gazetecinin alındığı bölümlerine katılıyorsanız, lütfen kolayca çıkarabileceğiniz ayakkabı, bayansanız ayrıca başınızı kapatacak örtü getirin" ifadesi kullanıldı.

ABD Başkanı Barack Obama'nın 5 Nisan akşamı Ankara'ya ulaşması bekleniyor. Ankara'daki temaslarının yanı sıra Obama, İstanbul'a da geçecek ve burada Sultan Ahmet Camisi, Ayasofya gibi tarihi ve kültürel yerleri de ziyaret edecek.

İŞTE BEYAZ SARAY'IN BASIN KİTAPÇIĞINDA TÜRKİYE

ABD Başkanı Barack Obama'nın Avrupa ziyareti öncesinde Beyaz Saray'ın, kendisiyle seyahat eden gazeteciler için hazırladığı kitapçıkta Türkiye'nin nüfusu 70,5 milyon olarak verildi.

ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından Ocak 2009 tarihinde hazırlandığı belirtilen Türkiye profilinde, "kendisini Kürt kökenli olarak tanımlayan Türk vatandaşlarının 12 milyonluk bir etnik ve dini grup oldukları" ifadesi yer aldı.

Ülkenin yüzde 99'unun Müslüman olduğu, geri kalan dinleri ise Hristiyan, Musevi ve Bahailerin oluşturduğu belirtildi. Türkiye'nin dili bölümünde Türkçe'nin resmi dil olmasına karşın, Kürtçe, Zazaca, Arapça, Ermenice ve Rumca da konuşulan diller arasında sayıldı.

Raporda, dinin toplumda ve devlette yeri, dil ve etnik kimlik ve halkın güvenlik içinde yaşama beklentisinin kamuoyundaki tartışmalarda önemli rol oynadığı kaydedildi. Cumhurbaşkanının yetkilerinin, uygulamada tam olarak tanımlanmadığı ve Cumhurbaşkanının “kişiliğine ve siyasi ağırlığına bağlı olarak” bir nüfuza sahip bulunduğu ifadesi de yer aldı.

Yargının bağımsız olarak tanımlandığı, ancak yargı reformuna ve bağımsızlığına duyulan ihtiyacın tartışma konusu yapılabileceği savunuldu. Uluslararası olarak insan hakları, düşünce, ifade ve gösteri yapma, seyahat etme özgürlüğünün anayasada yer aldığı, ancak zaman zaman “çok dar bir bakış açısıyla” yorumlandığı ileri sürüldü. İşkence ve kötü muamelenin anayasayla yasaklandığı ve hükümetin uygulamada buna özen gösterdiği belirtildi. Grev gibi işçi haklarının anayasayla tanındığı, ancak zaman zaman kısıtlamalara gidildiği de kaydedildi.

Türkiye bölümünde, Anayasa Mahkemesi'nin Ak Parti'nin kapatılması gerekçesiyle açtığı davadan ve bunun reddedilmesinden de bahsedildi.

EKONOMİNİN DURUMU

Ekonomiyle ilgili bölümde ise “Türkiye geniş, göreceli olarak az sayıda doğal kaynakları olan, orta sınıfın çoğunlukta olduğu bir ülke” ifadesi kullanıldı. Ekonominin ağırlıklı olarak tarım ve ağır metal ekonomisine dayandığı, ancak ekonominin küresel hizmetler sektörünü de içerecek şekilde giderek sektörlerini çeşitlendirdiği belirtildi.

Türk ekonomisinin 1990'larda bir dizi koalisyon hükümeti döneminde zayıf ekonomik politikalardan sıkıntı çektiği ve yüksek enflasyonla, bankacılık uygulamalarının, 2001 ekonomik krizine yol açtığı anlatıldı. Ancak iyi para ve mali politikalar ve IMF desteği altında gerçekleştirilen yapısal ve ekonomik reformlarla Türk ekonomisinin krizden kuvvetli bir şekilde çıktığı, Merkez Bankası'nın bağımsızlığının sağlandığı ifade edildi.

Türk ekonomisinin 2002 ile 2007 yılları arasında yılda ortalama yüzde 6 büyüdüğü ve bu oranın, dünyada sağlanan en yüksek sürekli büyüme oranlarından biri olduğu belirtildi.

Çevre meselesine de profilde yer verilirken, uzun yıllar süren sessizlikten sonra Türkiye'nin, Kyoto Protokolü'nü imzalamayı 2007 yılında gündemine aldığı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, BM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada da bu konuya odaklandığı anlatıldı.

DIŞ İLİŞKİLER

Türkiye'nin temel siyasi, ekonomik ve güvenlik bağlarının Batı'yla olduğu, buna karşın bazılarının Türkiye'yi daha çok “Avrasyalı” olarak tanımladığı yönünde bir ifade de Türkiye profilinde yer aldı.

Türkiye'nin, NATO'nun doğudaki elzem çıpası olduğu, Boğazlar'ı kontrol ettiği, Suriye, Irak ve İran'la komşu olduğu vurgulandı.

Türk-Amerikan ilişkilerinin, 2003 yılında tezkere kriziyle gerildiği, ancak birçok konuda karşılıklı çıkarlar kuvvetli olmayı sürdürdüğü için ilişkilerin yeniden ve hızla ivme kazandığı belirtildi.

ABD'nin eski Başkanı George W. Bush'un, 5 Kasım 2007 tarihinde Başbakan Erdoğan'la Beyaz Saray'da görüşmesi sırasında, terör örgütü PKK'ya karşı istihbarat işbirliğini başlattığı hatırlatıldı.

HÜRRİYET