2014 seçimleriyle birlikte 6360 sayılı yasayla yürürlüğe giren, uygulanmakta olan büyükşehir sisteminin ne kadar adaletsiz aynı zamanda ne kadar keyfi bir uygulama olduğunun farkına kamuoyu geçirdiğimiz 31 Mart’ta yeni seçilen başkanların belediye borçlarını halka ilan etmesiyle bir kez daha fark etti.

Başkanların bu eylemi şimdiden başarısızlıklarına zemin hazırlıyorlar şeklinde yorumlansa da aslında çoğunun niyeti nasıl bir belediye devraldığı gerçeğini dile getirmektir.

Uygulamanın devreye girdiği 2014 seçimleri öncesi belediyelerde de bazı istisnalar dışında borçsuz olana hemen hemen rastlamak mümkün değildi ama bu günkü gibi çalışanların maaşını ödeyemeyecek derecede batık olanlar yok denecek kadar azdı.

O kadar borcun oluşmasında ihtiyacın üzerinde siyasi yatırım gereği fazla personel çalıştırma, araç alımı ve kullanımında savurganlık, her türlü harcamada tasarrufu terk gibi nedenler elbette etkili olmuştur.

Ama borçların ikiye, üçe katlanmasına asıl neden gelirlerin ortalama yüzde 40’nın uygulamanın başlamasıyla büyükşehre devrine karşılık köylerin ve beldelerin de mahalleye dönüşmesiyle ilçe belediyelerinin hizmet alanlarının yüz ölçümü olarak en az 5’e, hizmet götürmek zorunda kaldıkları nüfusunda ikiye, üçe katlanmasıdır.

Diğer önemli bir neden de büyükşehir yasası kaynaklı bir boşluktur ki, ilçelerden aktarılan paraların yatırım olarak hangi oranda ilçelere geri döneceği konusunun büyükşehir başkanının keyfi uygulamalarına ve insafına terk edilmiş olmasıdır.

Yasayla önemli bir gelir kaynağı emlak vergileri köyden mahalleye dönüşen yerlerde beş yıl süreyle ertelenmekle ilçe belediyelerini sanki cezalandırılmıştır.

2019 Ocağında bu erteleme süresinin hükümet tarafından 2022 yılı sonuna kadar uzatıldığını da bu arada belirtmiş olalım.

Borçların oluşmasına başka bir neden de kırsalda oturan vatandaşların çeşitlenen talepleridir.

Önceki dönemlerde kırsal kesim siyasetçilerden yolların genişletilmesi, asfalt kaplanması, kaliteli su temini ya da, köy konağı gibi altyapı isteklerine özellikle genç kuşak mahalleye ortak kullanıma açık internet, halı saha ve duble yol yapımını da eklemişlerdir.

Büyükşehir belediye başkanı ve şartlar değişmediğine, yasa da yürürlükte olduğuna göre borç açıklamakla işe başlayan yeni başkanların bu gün de önlerinde eskilerden farklı seçenekleri bulunmuyor.

Ya verdikleri sözleri unutacaklar personel çıkarmak ve yerlerine de yenilerini almamak, hiçbir yatırım yapmamak, gelen taleplere kulak tıkamak sadece çöpleri toplamak suretiyle borç ödemeye odaklanacaklar ki, böyle bir tavır içine girmeleri bu günden siyasi intiharı göze almak demek olacağı için neredeyse imkân dışıdır.

Ya da eskilerin izinden giderek borç üstüne borç katarak, gayrimenkul satarak, alacaklarını tahsile çalışarak, biraz da harcamalarda, araç kullanımında tasarrufa giderek, büyükşehirle arayı sıcak tutarak, zor olmakla birlikte personel çıkararak en azından belli bir süre yollarına devam edeceklerini düşünmek daha gerçekçi bir yaklaşım olur.

Sözünü ettiğimiz nedenlerden ötürü başkanların hepsi verdikleri sözleri yerine getirmede ve gönüllerince hizmette piyasalardaki daralmanın da etkisiyle epey zorlanacaklarını bu günden söylemek yanlış olmaz.

Başta da. Nazilli Belediye Başkanı Kürşat Engin Özcan… Neden başkası değil de Nazilli Belediyesi sorusuna cevap niteliğinde birden fazla neden var.

Kürşat Engin Özcan’ın sorunu sadece 691 km2 yüzölçümü ile Aydın’ın üçüncü, 156 bin 748 nüfusuyla ikinci büyüklükteki ilçesine kısıtlı bütçeyle nasıl hizmet edeceği değildir.

Çıktığı Rodeo Arenasında atın üzerinde göstereceği kalabilme becerisidir.

Nazilli’nin sosyolojik yapısının kentli, taşralı karşımı olmasından kaynaklı siyasi zeminin de bu yapıya uygun hem Rodeo’daki gibi hareketli hem de oldukça kaygan olmasıdır.

Bu yapıdaki yerlerde her daim uyanık olmayan, kuşağını sıkı bağlamayan, dengeleri gözetmeyen, hesapsız, kitapsız giden siyaseten ayakta kalmakta zorlanır.

Kürşat Engin Özcan ilçe başkanlığının kendisine kazandırdığı tecrübeyle Nazilli’nin bu özelliklerini bilen bir siyasetçidir.

Ancak bir icra makamı olan belediye başkanlığı ricacı konumundaki ilçe başkanlığı kadar kolay ve rahat değildir.

Üstelik o bir ittifakın başkanıdır ve büyük ortak CHP’li büyükşehir belediye başkanı ve partisiyle hem kendi görevi hem de partisi İYİ Parti adına ilişkilerini iyi ve dengeli götürmek zorundadır.

Farklı partililer arasındaki ittifak eğer büyükşehirde ise başkanın yörüngesinde olmayı gerektirmez paralelinde, aradaki mesafeyi koruyarak yürümeyi icap ettirir.

Bürokrasi insan çalıştırma sanatıdır, siyaset ise insan kullanma sanatıdır, tanımı meşhurdur. Ancak tahterevalliyi dengede tutmak kaydıyla…

Yoksa havada kalan taraf uydu konumuna düşer ki, o algı o duruma düşenin sonunu getirir.

Çünkü herkes her zaman birbirine rakip olabileceği için siyaset fazla duygusallığı kaldırmaz. İyi niyet her şeyin başıdır ancak kararında olduğu sürece… Fazlası maraza yol açar.

Kürşat Engin Özcan’ın başarısında etkili olacak en büyük etken Nazilli Belediye Meclisi’nin her türlü koalisyon alternatifini içinde barındıran bir özellikte olmasıdır.

İYİ Parti:9,CHP:9,MHP:8,AK Parti:5…

Bu tablo karşısında şayet dengeleri koruyabilirse üreteceği hizmetle hem partisinin gücüne güç katmış hem de Nazilli için üzerine düşeni yapmış olur.

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA YÜKLE!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA YÜKLE!