Partisinin birinci sıra milletvekili adayı olduğu Gaziantep’te Grand Otel’de basın açıklaması yapan Çelik, yaptığı konuşmada Ak Parti’nin 2001 de halka umut olmak üzere ülkeyi her alanda yeniden ayağa kaldırmak üzere kurulduğunu, kuruluşunun üzerinden 16 ay geçmeden iktidara gelen bir siyasi parti olduğunu belirten Çelik, "Biz hep ’Devlet adına millet üstünde siyaset yapmayacağız. Millet adına devlet nezdinde siyaset yapacağız’ dedik. Hiç bir mafya, çete, cuntaya boğun eğmedik. Bundan sonra da eğmeyeceğiz" diye konuştu.
 
ERTUĞRUL ÖZKÖK’Ü ELEŞTİRDİ
 
Merkez medyanın yıllarca derin devletin payandası ve ara rejimlerin şakşakçılığını yaptığı iddiasında bulunan Hüseyin Çelik, Hürriyet Yazarı Ertuğrul Özkök’ün ’Ara rejim çuvallıyor’ başlıklı köşe yazısını eleştirdi. Çelik, şunları söyledi:
 
"Bazı medya kuruluşları hükümetleri deviriyor, Cumhurbaşkanının kim olması gerektiğine, ne olması gerektiğini karar veriyorlardı. Demokrasilerde medya 4’ncü güç olarak kabul edilir. Halkın haber alma hakkını kullanması ve kamuoyu oluşturma açısından yazılı ve görsel medya çok önemlidir. 4’ncü güç olan medya Türkiye’de zaman zaman farklı güçler yüklenmeye başladı. Türkiye’de medyanın gücünden ziyade, güçlerin medyasından söz edilir oldu.
Özellikle 60 darbesinden önce ara rejim adeta tahrikçiliği yapan derin devletle işbirliği yaparak halkın iradesini yönetmeye çalışan bazı medya kuruluşlarının hangileri olduğu biliniyor. Yıllarca Hürriyet’in Genel Yayın Yönetmenliğini yapan Ertuğrul Özkök, dünkü yazısında bize ara rejim yapmakla ilgili ithamda bulunmuştur. Kimin ara rejim tahrikçisi olduğunu herkes biliyor. 28 Şubat’tan önce cuntacıların verdiği talimatlarla manşet atan, gazetecilerin andıçlarla baskı altına alındığı, işlerine son verildiği dönemlerde Ertuğrul Özkök ve benzeri gazeteciler bu cuntacıların gözdesiydi. Onlar verilen talimatlarla manşet atmaya devam ediyorlardı. 12 eylül ve 28 Şubatı meşrulaştırmaya devam ettiler. Aynı şahıs bizi ara rejim kurmakla suçluyor. Maalesef kendisiyle birlikte kılcal damarlarına kadar CHP’li olan kalemşörleri halkın iktidarına saldırmaya devam ediyor. Biz 28 Şubat sürecinde Ertuğrul Özkök’ün yönetimindeki Hürriyet Gazetesi’nin attığı manşetleri çok iyi biliyoruz."
 
MİLLETİN İKTİDARINI ÖNLEMEK VE İRADESİNİ HİÇE SAYMAK İSTİYORLAR
 
Hüseyin Çelik, bu anlayış ve zihniyetin hükümet kurup, hükümet devirdiğini ileri sürdü. Çelmik, şunları söyledi:
"Cumhurbaşkanı’nın kim olup olmaması gerektiğine karar veryor. İktidar üzerindeki baskıyla milletin iradesi yerine kendi iradelerini koyarak bu şekilde ülkeyi yönetmeyle çalışıyorlardı. Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’la ilgili olarak milletin hafıza kayıtlarında yer alan ve silinmemiş olan manşet imza atmışlardır. Ertuğrul Özkök yıllarca başyazarı olan Oktay Ekşi’yle beraber milletin değerlerine haksızlık etmeye devam ettiler. Aynı Oktay Ekşi 60 devriminin şakşakçısıydı. 60 anayasasının kurucu meclisinde CHP’nin teklifiyle milletvekili olmak üzere görevlendirilen birisiydi. Bugün CHP saflarında. Özkök, keşke Balyozcu’lar ve Ergenekoncu’larla birlikte CHP’den aday olsaydı takım tamamlansaydı. Bu ülkede demokratik standartlar yükselirken, işkenceye, kötü muameleye sıfır tolerans denmişken, faili meçhuller ortadan kalkmışken, hukukun üstünlüğü kavramına yönelik anayasa değişikliği yapılmışken, bütün bunlara Ak Parti imza atmışken, siz Ak Parti’yi ve yönetimini ara rejim olarak nitelendireceksiniz. Yıllar yılı bu ülkede halkın iradesini frenlemeye çalışan bu insanlar ’İrtica tehdidi var, laiklik elden gidiyor’ dediler. CHP zihniyetiyle tek parti dönemi özlemcisi olan, ara rejim özlemcisi zihniyetle bunu yaptılar. ’Şeriat geliyor, Atatürkçülük ortadan kalkıyor’ gibi manşetlerle kaos yaratmaya çalıştılar. Baktılar bu tutmuyor, ’Sivil dikta var’ dediler. Bu da tutmayınca irtica yerine şimdi bir cemaat ürettiler. Sabah, akşam milletin başına gökten taş düşse irtica tehdidi yerine şimdi cemaati koymaya başladılar. Bütün hesap, milletin iktidarını önlemek ve iradesini hiçe saymaktır. Kendisine merkez medya diyen Oktay Ekşi ve Özkök’ün düdüğü artık kırılmış, milletin düdüğü ötmüştür. Tarihi doğru yazmayan gazeteciyi tarih yazar. Özkök ve onun zihniyetini taşıyan anlayış kendilerine hangi yüzün ak, hangi yüzün kara olduğunu milletimiz çok iyi biliyor. Özkök ve o zihniyetteki insanların geriye dönük yazdığı yazılara ve çelişkilere bakın kimler adına kalem oynattıklarına bakın. Bize ara rejim kurmakla itham eden Özkök’e bu ithamlarını iade ediyorum ve kendisini tekrar kınıyorum. Her alanda bin bir türlü zorluklarla boğuşarak Türkiye’yi anlamsız yasaklardan kurtararak bugünlere gelmiş olan Başbakanımız’a bu şekilde itham etmek Özkök’lerin haddi değildir. Ben bugüne kadar bir köşe yazarını doğrudan muhatap olarak bir basın toplantısı yaptığımı hatırlamıyorum. Bizim toleransımız ve davranışımızı birilerinin zaaf olarak görmemesi gerek. Herkes beğenmediği tarafımızı eleştirebilir. Ama ara rejimle itham edilmek kabul edilemez. İktidar partisi kimsenin şamar oğlanı falan değildir. Bu zümre herkesi susturmaya, siyasetçiler üstünde baskı kurmaya alışmıştır. Bizim sırtımızda bohçamız yok. Başımız dik, alnımız ak. Mafyacılara, cuntacılara, çetecilere boyun eğmedik. Onlar adına kalem oynatan kalemşörlere hiç boğun eğmedik. Bundan sonra da eğmeye niyetimiz yok. Demokrasi içerisinde dördüncü gücün unsurları olarak medyayı saygıdeğer buluyoruz, olmazsa olmaz diyoruz. Hakkıyla yapanları takdir ediyoruz, ama gazeteciliği jakoben devlet uygulamalarının emrine sokan, onun yaltakçısı, yaması, şakşakçısı zihniyeti de ayaklarımız altına almamız gerekiyor. Bu suçluluk hale-i ruhiyesinin dışa vurumudur. 12 Eylül yargılanmaya başladı. 28 Şubat’ın talimatlarıyla manşet atan Özkök ve benzerleri günün birinde yargılanırsa kimin kime hangi andıçlarla talimat verdiği kayıtlarda var. Günün birinde 28 Şubat diktası sırasının kendilerine geleceğinden yargılanabileceklerinden, hesap verebileceklerinden mi korkuyorlar. Özkök birilerine eleştirecekse kendisinin de içinde bulunduğu zihniyeti eleştirsin."
 
YSK ELEŞTİRİSİ
 
YSK’nın kararını da değerlendiren Çelik, şöyle konuştu: "İlle de bizim krizleri önlememiz için ortalağın allak bullak olması, birilerinin canına mal olması mı gerekiyor. YSK’nın yeni karar vermesiyle ortaya böyle bir şey çıktı. Bizim için bir vatandaşımızın burnundan akan kan 10 miletvekiline bedeldir. Birileri milletvekili olacak diye bu ülkenin çocukları niye ölsün. Bu olup bitenler Türkiye’ye yakışmıyor. Bundan nemalanan iki parti vardır. Onlar da zıt kutuplarda olan BDP ve MHP’dir. Demokratik tepkimizi göstermek en doğal hakkımızdır. Ama yıkmadan, incitmeden, kimsenin burnu kanamadan, başkalarının hakkını gasp etmeden, kamu düzenine zarar vermeden olmalıdır. İşin içinde taş, sopa varsa insanların canına mal olacak eylemler varsa buna demokratik hak denilemez. Başına gökten taş düşse, kar yağsa, yağmur yağsa bunu hükümetten bilen bundan dolayı Ak Parti’yi suçlayan bu çarpık zihniyeti de kınıyorum. Ak Parti iktidarı 7 milletvekili adayına yasak koyacakmış bundan hesaplı çıkacakmış. Eğer Ak Parti iktidarı 7 milletvekili adayına kaldıysa biz yandık demektir. Bunu söylememize rağmen BDP’nin sözcüleri ve onlar gibi konuşan yazarlar, çizerler, yorumcular aynı şeyi söylemeye devam ediyor. Başbakan, yargının her kararından sonra açıklama yapmak zorunda mıdır? Ben Başbakan adına konuşuyorum, parti sözcüsüyüm, ilk andan itibaren biz tepkimizi ortaya koyduk olmaması gerekenleri söyledik. Haksızlık yapıldığına inananlar itiraz haklarını kullansınlar. Başbakan 2002’de yasaklanırken, milletvekilliği önlenirken, biz Ak Partili’ler sokaklara dökülüp cam çerçeve mi kırdık. Bizim kitlemiz çok daha geniş ama bu bizim tarzımız değil." 
DHA