TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) Hatip Dicle kararının artık değişmeyeceğini ancak kararın yanlış olduğunu söyledi. 

Makamında Radikal’i ağırlayan TBMM Başkanı Şahin, kişisel olarak YSK’nın Dicle’nin mazbatasını iptal kararı vermesini isabetli bulmadığını belirterek, “Milletvekilliğini TBMM Genel Kurulu düşürebilir. TBMM Başkanlığı’na bir tezkere yazılır. TBMM Başkanlığı, İçtüzüğe göre bir işlem yapar ve düşürür gerekirse. Yani İl Seçim Kurulu bir kişiye ‘siz milletvekili seçildiniz’ diye eline bir mazbata verdiği andan itibaren bu kişi milletvekilidir. Burda bana göre YSK nihai kararıyla hatalı bir karar vermiştir” yorumunu yaptı. 
YSK’nın BDP’yi Dicle ile ilgili Yargıtay kararını saklamakla suçladığına işaret eden Şahin, Yargıtay’da Dicle kararını alan daireden bir üyenin YSK üyesi olduğunu duyduğunu belirterek, “En azından o arkadaşın uyarması lazımdı” dedi. 
Yargıtay’ın “Biz çok dosyayı imzalıyoruz” savunmasını da değerlendiren Şahin, “Ama Hatip Dicle unutulacak bir isim değildir” dedi. 
“İhmal var mı” sorusuna ise Şahin şu yanıtı verdi: “İhmal dersem kasıt aramam lazım. Artık milletvekili adaylığını kabul etmişsiniz, bunu milletvekili seçebilirsiniz, buna oy verebilirsiniz diye müşterek oy pusulasında bu adamın ismini yazacaksınız; seçilecek, mazbatayı da vereceksiniz, bu aşamadan sonra YSK’nın bu şahısla ilgili herhangi bir işlem yapmaması gerekirdi diye düşünüyorum. İşlem yapacak organın da Meclis’in olacağı kanaatindeyim.” 

‘TBMM’de düzeltelim’ 
“Peki böyle bir haksızlık varsa, bunun düzeltilmesi gerekmez mi” sorusunu soran Şahin, yanıtını da şöyle verdi: “Düzeltecekse kim düzeltecek? Bu Meclis’in görevi. Konuşulur ,tartışılır. Bu olayın düzeltilmesini isteyen insanlar düzeltilecek olan tek zeminde eğer yoksalar bir samimiyet sınavı ile karşı karşıyadırlar. Gelir burdan hakkını savunursunuz, sokakta olmaz. Ama siz Diyarbakır’da bir araya geleceksiniz, açıklamalar yapacaksınız: ‘Gelmeyeceğim... ‘Bunu siyaseten doğru bulmuyorum, çözüme hizmet edecek bir adım olarak değerlendirmiyorum.” 

Anayasanın 14. maddesine giren ve 1 yıldan fazla ceza gerektiren suçlardan hüküm giyenlerin anayasanın 76. maddesine göre affa uğramış olsalar dahi milletvekili seçilemeyeceğine dikkat çeken Şahin, şöyle konuştu: “Beklenti ne? Bunu yeniden gözden geçirip yeniden düzenlemek. ‘Affa uğramış olsalar bile’ tabirinin çıkarılması falan da, acaba bu arkadaşımızın tekrar aday olmasını doğurur mu? Bunlar tartışılabilir. Bunların tartışılacağı zemin sokak değildir, zemin parlamentodur. Hani bir Çin atasözü vardır: ‘Daima karanlıktan bahsedeceğine kalk da bir mum yak’. Şimdi sürekli eleştirien siyasi partilerimiz ve milletvekilleri eleştirileri bırakarak (TBMM’de) birer mum yakmalı. Mum yakmaktan kastım parlamentoda anayasa ve yasa değişikliklerini gerçekleştirmektir. Karanlıktan bahsettikçe ortalık tabii zifiri karanlık oluyor. Bunu aydınlatmanın yolu adım atmaktır.” 

Davaya bakan mahkemenin CHP milletvekilleri Balbay ve Haberal’ı tahliye edip etmeme hakkına sahip olduğunu söyleyen Şahin, “Tahliye kararı vermeli miydiler” sorusuna “Yani doğrusu bir tahliye kararı çıkmış olsaydı o ilgili arkadaşlar parlamentoya gelip yemin etselerdi ben memnuniyet duyardım” yarıtını verdi. Ortaya çıkan görüntünün ‘daha önce karşılaşılmayan’ bir görüntü olduğunu belirten Şahin, “Bu sürecin çok uzun süreceği kanaatinde değilim. Çözüm için arayışlar olur ve önümüzdeki süreçte Türkiye bunları atlatır” diye konuştu. Balbay ve Haberal’in milletvekili olduğunu söyleyen Şahin, izin almaları konusunda “Ne bizim tarihimizde, ne başka bir parlamentonun tarihinde gelip yemin edip tekrar cezaevine gitme gibi bir durum yok. Tahliye edilmedikçe burda yemin olmaz diye düşünüyorum” dedi. 

AİHM Türkiye’yi mahkûm ediyor 
Şahin, yargıçlara “Türkiye’nin altına imza koyduğu uluslararası sözleşmelerin ve yetkisini kabul ettiği AİHM’nin içtihatlarını göz önünde bulundurarak karar verirlerse daha isabetli olur. Sırf düşüncesini açıkladı diye kişiye ceza vermek... Uluslararası yükümlülüklerimizi hat1ırlamak bile kafidir bu konuda” çağrısı da yaptı. AİHM’in ‘seçme ve seçilme hakkı’ ile ‘düşünce özgürlüğü’ konusundaki kararları YSK’nın ve Yargıtay’ın Hatip Dicle kararlarıyla çelişiyor. AİHM, Merve Kavakçı, Nazlı Ilıcak, Mehmet Yumak ve Resul Sadak’ın seçme ve seçilme haklarıyla ilgili yaptığı başvuruları Türkiye’yi mahkum etmşiti.