25-27 Kasım'da İstanbul'da gerçekleşecek Avrupa Yazarlar Parlamentosu'na Müslümanlar için "parazit" diyen Nobel ödüllü yazar Naipaul'ün onur konuğu olarak davet edilmesi medyayı böldü. Naipaul'ü protesto eden Hilmi Yavuz, Salih Tuna ve Cihan Aktaş'ı eleştiren Eyüp Can'a bugün Tuna ve Aktaş'tan yanıt geldi...

Salih Tuna, Yeni Şafak'taki "Senin şerefin nerde?" başlıklı yazısında Eyüp Can'ı böyle eleştirdi:
"... Entelektüel sindirim sistemi"nden dem vuran genel yayın yönetmeninin derdi ne, o da belli değil.

Bu saçmalıklar nedir Allah Aşkına: "Davetliler arasında Yaşar Kemal ve Adalet Ağaoğlu da var(...) 'Müslüman Türkiye'yi 'Hıristiyan Avrupa'nın dışına itmeye çalışan siyasi söylemlere edebiyatın sınır tanımayan hayal gücüyle cevap verecekler. / Tabii eğer verebilirlerse... / 'Bu şerefsizin burada ne işi var?' baskısıyla sindirilmezlerse..."

Gördüğünüz gibi ortada bir "sindirim" var besbelli, ama "sistem" var mı, işte orası netameli.

Hadi gündüz gözüyle bizi yiyip bitirecek de, bu kadar da ne dediğini bilmezlik olur mu?

Hayır yani, Naipaul'un "onur konuğu" olmadığı bir toplantıda insanlar toplanıp "edebiyatın sınırlarını"(ne demekse?) konuşamıyorlar mı?

"Müslüman Türkiye"yi "Hıristiyan Avrupa'nın dışına itmeye çalışan söylemlerin" kültürel zeminini oluşturanlardan biri de Naipaul değil mi?

Arkadaşımız madem Edward Said'den bahsediyor, her şeyden evvel oryantalizmin entelektüel bakımdan "şerefsiz bir saha" olduğunu da öğrenmesi gerekmez miydi?

Bu saha elemanlarından birinin "onur konuğu" olarak davet edilmesini protesto etmeyi, "edebiyatın sınırlarının" konuşulacağı toplantıyı sindirmek şeklinde sunmakla, kime neyin sinyalini veriyor?

Hilmi Yavuz'u veya Salih Tuna'yı bağnazlıkla suçlayacak kadar hoşgörülüyüm demekle neyi elde edecek?

"Yahudi sevgili" imajı "başörtülü eşli / muhafazakar mazi"sini karartmaya yetmedi mi?

Anlaşılan o ki "entelektüel sindirim sistemi" gibi soyutlamalar arkadaş için oldukça "X - Large."

Bunun için olsa gerek "entelektüel tavrın" hep hazmetmekten geçtiğini zannediyor.

"Sindirim sistemine" o kadar meraklıysa işe soyuttan değil, somuttan başlasın.

Mesela, Michel Onfray marifeti, "Filozofların Karnı" fena bir başlangıç sayılmaz."

Taraf yazarı Cihan Aktaş ise "Kim kime onur kazandırıyor..." başlıklı yazısında Can'a böyle yanıt verdi:

"... Eyüp Can benim estirilen rüzgârların etkisiyle katılmama kararı aldığımı yazmış. Can benim estirilen rüzgârların etkisiyle kararlar alan bir yazar olduğuma nasıl emin olabilir... Mizaç olarak ılımlı bir insanım, ama yeri gelince 'radikal' kararlar almanın önemine de inanıyorum..."