Arslan'ın "ÖYM'ler ve CMK 250 güçlendirilmeli!" başlıklı köşe yazısı...

Hükümet özel yetkili mahkemeleri kaldırıp, CMK 250'nin de kapsamını daraltırken benim böyle bir başlık atmam tuhaf gelebilir. Çünkü haberlere göre Başbakan Erdoğan, özel yetkili mahkemeleri (ÖYM) kaldırma konusunda kararlı. Kuvvetle muhtemel düzenleme yarın Meclis'ten geçecek.

Başlıktaki tezimi açmadan önce başkentin havasını aktarmam gerekirse öne çıkan unsurlar şunlar:

Öncelikle düzenlemenin içeriğini, kapsamını bilenler bir elin parmağını geçmiyor. En başta bu çok sağlıklı bir durum değil. Bu kadar kritik bir düzenlemenin kamuoyu tarafından tartışılması gerekirdi. Kaldı ki birçok bakan bile gelişmeleri medyadan izliyor.

Ayrıca konunun bir kanun tasarısı ya da teklifi şeklinde değil de Meclis'in son günü önergeyle yapılması da tepki çekiyor. Değişikliğin esası ise asıl mesele.

Gerek gazetemizdeki haberlerde, gerekse köşe yazılarında özel yetkili mahkemelerin kaldırılmaması gerektiğini, Türkiye'nin arınma, darbelerle mücadele sürecinin bitmediğini, terör ve cuntalarla mücadelenin devam ettiğini yazdık. Bütün hukukçular ÖYM ve CMK 250'de yapılacak en küçük değişikliğin sürmekte olan Ergenekon, Balyoz, KCK ve 28 Şubat soruşturmalarını doğrudan etkileyeceği konusunda hemfikir. Daha önce bu tip soruşturmaları yapan İtalyan savcı Felice Casson bile benzer uyarılar yaptı.

Hükümet ise bu eleştirileri haksız buluyor. 'Cuntalarla, darbelerle mücadelenin garantisi biziz' diyorlar. MİT krizinin böyle bir düzenlemeye neden olduğunu ifade edenler de var. Fakat MİT'le ilgili düzenlemenin zaten yapıldığı, bu konunun geride kaldığı yorumu yapılırsa da 'Gelecekte istenmeyen durumlar yaşanabilir' cevabı geliyor.

Açıkçası şu aşamada özel yetkili mahkemelere olan ihtiyaçla ilgili sayfalar dolusu gerekçe sıralamanın bir anlamı yok.

Balyozcular ne tür bir garanti aldılar?

Kamuoyunun bilmediği, hükümeti yakından takip eden gazetecilerin bile çözemediği bir motivasyon var ve AK Parti değişiklikte kararlı. Takvim, internete düşen Ergenekon ve Balyoz sanıklarının anlattıkları gibi gelişiyor. Şu ana kadar yaşananların konuşmalara paralel olması otomatikman şu soruyu da beraberinde getiriyor: Acaba ne tür bir garanti aldılar ki dinlendiklerini bile bile 'Çıkacağız ve çoluk çocuk intikam alacağız' diyebiliyorlar?

Meclis aritmetiği ve muhalefetin de dünden razı olduğu düşünülürse cumartesi günü bu yasanın geçmesinin önünde görünüşte bir engel yok.

Gelelim başlıktaki önermeme. Hükümetin şu aşamada yapması gereken şey bırakın ÖYM'leri kaldırmayı, CMK 250'de sınırlamaya gitmeyi, bilakis yetkilerini genişletmesi gerekiyor.

Çünkü PKK tehdidi ortada. KCK'nın kurduğu yapı herkesin malumu. Örgütlü suçların fırsat kolladığı aşikâr. En önemlisi cuntaların, darbecilerin hala çok diri oldukları ve ilk fırsatta yeniden askeri vesayeti tesis edecekleri bizzat kendileri tarafından ifade ediliyor.

Sürmekte olan Ergenekon, Balyoz, 28 Şubat ve Yazıcıoğlu davaları hâlâ derinleşemedi. Gerek Dink cinayetini anlattığım 'Bi Ermeni Var' ve gerekse Malatya Zirve cinayetini anlattığım 'Ergenekon'un Zirvesi' kitaplarında da anlattığım gibi bu davalar henüz olması gereken yerde değil. Soruşturmaların tetikçiler ve onları azmettirenlerin ötesine geçip asıl mekanizmaya uzanması gerekiyor. Ama orada ilerleme olmadı. Yetmiyormuş gibi şimdi mahkemelerin yapısı değiştiriliyor.

Hükümet çevreleri 'süren davaları etkilemeyecek bir formül' bulmaya çalışıyor. Açıkçası hukukçular bu konuda aynı görüşte değiller. Yapılacak her değişiklik başta 28 Şubat, KCK ve Balyoz davası olmak üzere çok sayıda davayı etkileyecek. Usul tartışmaları ve yetki tartışmaları çıkacak.

En başta AK Parti'yi bugünlere getiren statüko ve cuntalarla mücadele kararlılığı darbe alacak.

ÖYM'ler dokunulmaz filan değil. Değişir de gerekirse kapatılır da. Ancak kesin olan şu: Yapılacak düzenlemeler her ne ise, arınma sürecine zarar vermemeli. Aksi halde bugüne kadar yapılanlar değil, son aşamasına gelinen mücadelenin son dakika golüyle yarım bırakılması tarihe geçer.