İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada tanık olarak bilgisine başvurulan dönemin İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı olan Samsun Emniyet Müdürü Vedat Yavuz, mahkeme heyeti ve Dink ailesinin avukatı Hakan Bakırcıoğlu'nun sorularını yanıtladıktan sonra, davanın sanıklarından, dönemin İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler'in sorduğu sorulara cevap verdi.

Çalıştığı dönemde FETÖ'cü emniyet müdürleri tarafından baskı gördüğünü ve psikolojik zorluklar yaşadığını anlatan Yavuz, dönemin İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek ile arasında geçen bir diyaloğu şöyle anlattı:

"Hrant Dink cinayetinden 1-2 gün sonra Ankara'daki evime mobilya almak için mobilyacıya gidiyordum. Ramazan Akyürek telefonla beni aradı. Bana, 'Ahmet

İlhan Güler'i bir ara' diye söyledi. 'Niye' diye sordum. 'Ben bu konuya (Dink cinayeti) vakıf değilim, açsın Ali Fuat Yılmazer söylesin' dedim. 'Yok sen söyle' dedi. Sinirlendim yolun ortasında ve sonra Ahmet'i aradım. Ahmet'e, 'Biliyorsun Ahmet ama sana söylemem istendi, elçiye zeval olmaz' diye söyledim. Olmaz böyle bir rezillik."

"RAMAZAN BAŞKANIN DA HEPSİNİN DE ALLAH BELASINI VERSİN"

Bu sözler üzerine konuşan Ahmet İlhan Güler de "Ben de size, 'Ramazan başkanın da onların hepsinin de Allah belasını versin.' dedim." ifadesini kullandı.

Davanın tutuklu sanıklarından dönemin İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek de Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlandığı duruşmada tanık Vedat Yavuz'a sorular sordu.

İstihbarat Daire Başkanlığı'na başlamadan önce Hrant Dink'in başına bazı durumlar geldiği ve tehdit atmosferi oluştuğu bilgisinin hem resmi yazışmalara hem de medyaya yansıdığını belirten Akyürek, C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer'in görevde olduğu dönemde azınlıklara yönelik 9 tamim hazırladığını söyledi.

Akyürek'in, "Haber alma birimini devraldığınız istihbarat başkan yardımcısı Necmettin Emre, bu konularda sizinle paylaşımda bulundu mu?" şeklindeki sorusunu yanıtlayan tanık Yavuz, "Hayır öyle spesifik bir paylaşımda bulunmadı." dedi.

"F4 VE TAMİMLE İLGİLİ BAŞKANLIĞIN ŞUBELERLE TEMASA GEÇMESİ LAZIMDI"

Yavuz, "Haftalık müdürler toplantısında, İstanbul'da Hrant Dink, Trabzon'da ise Yasin Hayal ile ilgili konular, siz ya da Ali Fuat Yılmazer tarafından hiç gündeme getirildi mi? Bana daire başkanı olarak bilgi verdiniz mi?" diye sorulmasına karşılık da "Bana aktarılmayan konuyu benim size aktarmam söz konusu olmaz. Ben bana aktarılan her şeyi size aktardım, konumum onu gerektiriyordu çünkü." diye konuştu.

İstihbarat Dairesi Başkan Yardımcısı Necmettin Emre döneminde 9 tamim, tanık olan Vedat Yavuz'un yardımcılık döneminde ise 6 tamim hazırlandığı söyleyen sanık Akyürek, imzasının olduğu Dink ile ilgili 12 Ekim 2006 tarihli tamimi görüp görmediğini sorduğu Yavuz'dan "hayır" yanıtını alınca, "Tamimleri alan İstanbul ve Trabzon istihbarat şubeleri, hem kendi aralarında hem de bu işleri takip eden C Şube ile bir paylaşımda bulunmuyorlar. Tamimi alan ve bilgilere vakıf olan İstanbul ya da Trabzon'da istihbarat şube müdür olsanız ne yapardınız?" diye sordu.

Tanık Yavuz da "Şube müdürü olsam, başkanlıkla ve Trabzon ile ivedi temasa geçerdim. F4 değerlendirmesi geldiğinde, başkan ve C Şube müdürüyle direkt temasa geçerdim. İşin kaynağı olan Trabzon'la istişare kurardım ya da Trabzon'a yazı yazıp, telefonla İstanbul'u bilgilendirirdim. Başkanlık da her şeye vakıf. 81 ilden bilgi alma hakkı var çünkü. Başkanın (Ramazan Akyürek) orada hemen devreye girip, 'gelin buraya' demesi, konseyi kurması lazımdı. Tamimle ilgili asayiş ve güvenlik anlamında tedbir alınır. F4'ün üzerine bu tamim gelirse başkanın ilgili illerle temasa geçmesi ve başkanlığın da koordine kurması lazımdı." ifadelerini kullandı.

"ALLAH KATINDA CEVAP VERİN BUNA"

Ramazan Akyürek'in "Kimseye yönlendirme veya talimatınız oldu mu bu tamimlerle ilgili?" sorusunu da yönelttiği Yavuz, soruyu soran Akyürek'i eleştirerek, "Yok o konularda sizin bana bir talimatınız olmadı 14 ay boyunca. Hangi olayda beni çağırdınız da 'gel bakayım, ne yaptınız, elinizde ne var' dediniz Allah için bir kere? Allah katında cevap verin buna." diye konuştu.

Tanık Vedat Yavuz, Akyürek'in, "Siz başkan olsanız benim yerime ne yapardınız?" sorusuna karşılık ise, "Beni Samsun'a gönderdiniz. Bir şey yoktu orada, 'döneyim mi' dedim, 'dönme' dediniz. 3 gün daha beni orada bekletmenin anlamı ne? Buna ne gerek var. 3 gün sonra dönüp akşam saatinde istihbarat şubenin kapısından giriyorum, mülkiye müfettişleri çıkıyorlar oradan. Sizin aklınıza ne gelir? Olayla ilgili ilk giden müfettişlermiş onlar. Sizin aklınıza ne gelir? Hayır gelmez ki şer gelir." dedi.

"O FOTOĞRAF KONUSUNUN CİNAYETLE İLGİLİ ETKİSİ SIFIRDI BENİM İÇİN"

Bu ifadelere karşılık, Akyürek "Ne diyeyim ki arkadaşımız kendi açısından haklı olabilir. Ben daire başkanı olarak ancak bunu yapabildim. Neticede o dönem görev yapan bir sürü asker ve polis yargılanıyor, cezaevindeler. O gün itibarıyla o fotoğraf konusunun, cinayetle ilgili etkisi sıfırdı. Benim için basit bu olaydı ama siyasiler için çok önemliymiş. O yüzden Vedat Bey'e, 'biraz daha kal', 'acele git' demiş olabilirim." savunması yaptı.

"Ben daire başkanı olduktan sonra takip tarassutta ciddi aksamalar olmuş, Vedat ve bana gelmemiş bilgi. Bana ne C Şube'den ne Trabzon ne de İstanbul'dan herhangi bir bilgi gelmedi." diyen Akyürek, Hayal'in de arasında bulunduğu Trabzon'daki şüphelilerin telefon tapelerinin de kendisine arz edilmediğini öne sürdü.

"TAPELER İSTANBUL'A GELSE BELKİ DİNK RAHMETLİ OLMAZDI"

Duruşmada söz alan Dink ailesinin avukatlarından Bahri Belen ise sanıklardan Ahmet İlhan Güler'in, Vedat Yavuz'a yönelik "Trabzon'daki telefon tapeleri bize gönderilmeli miydi?" sorusuna dikkati çekerek, Güler'e, "Dink ile ilgili birçok olayı (tehdit, dava gibi) her gün yaşıyordunuz. Hiçbir şey yapmadınız. Telefon tapeleri gelseydi ne yapacaktınız merak ediyorum?" diye sordu.

Ahmet İlhan Güler de şöyle konuştu:

"Ramazan Akyürek, tamimden bahsediyor. İstihbarat Daire Başkanlığı yılda yüzlerce defa tamim yapar. Takvim yapar, takvimde yer kalmamıştır. F4 yazısıyla tamim arasında 7-8 ay var. Aralarında hiçbir bağlantı yok. Böyle bir konu tamimle yorum çıkarılacak bir konu değildir. Trabzon ilinde bilgi var, eleman var. Onlarca telefon dinleniyor ve fiziki takip yapılıyor. İstanbul'a yoruma açık bir yazı geliyor. Onun dışında İDB koordinesi yok, Trabzon çalışması yok. Her yere tape gidiyor ama İstanbul'a gelmemiş, bilgi eki gelmemiş. Hiçbir gelişme olmamış. Kimse arayıp, 'bu neyin nesidir' dememiş. Bütün olarak ele alınca başka gelişme olurdu. Tape gelseydi harekete geçirirdi, koordine olunurdu. Bu konu takip edilirdi. Trabzon emniyeti korumayla ilgili bir prosedür de başlatılırdı. Bunlar olsa belki bunlar yaşanmaz, Dink rahmetli olmazdı."

İfadelerin ardından, mahkeme heyeti duruşmayı yarına erteledi.