Ali Poyrazoğlu: Yıldız Kenter, Türk oyuncularına tiyatro genini aşılayan en önemli hocalardan birisidir. Hocaların hocası denir hep. Hepimizin hocası... Hepimiz onun rahle-i tedrisinden geçtik. Sonra oyuncu olduk, ünlü olduk, hoca olduk... Ama iki şey var ki atlanmaması gerekiyor onun hayatında: Birincisi Yıldız Kenter ve bütün Kenter Ailesi, Türk tiyatrosuna çok büyük bir özveriyle imzalarını attılar. Tabii tiyatronun önemli bir yanı seyirci de yetiştirmek. Yıldız Kenter, tiyatrosuna seçtiği repertuvarla bunu fevkalade bir şekilde yerine getirdi, seyirci de yetiştirdi. Sadece seyirci yetiştirmedi, Türk dilinin önemine vurgu yaparak tiyatronun eşsiz bir dil repertuvarı olduğunu kanıtlayan muhteşem Türkçenin kullanımıyla ilgili önerilerde bulundu. Oynadığı oyunlarda yarattığı karakterlerde oyununu, büyük bir ısrarla Türk diline verdiği önemin altına çizerek sergiledi.



Jülide Kural: Yıldız Hoca, gerçekten hocalık deyince sanırım Türkiye’deki bütün oyuncuların aklına gelen ilk isim. Kendi hocası olmasa dahi... Bu farklı kuşaklarda da böyle. Kendi öğrencilerim de aynı üzüntüyü yaşıyor. Öğreticiliğiyle, tiyatro tutkusuyla, sevgisiyle ve her zaman öğrenmeye açık yanıyla bize yol gösterici olmaya devam edecek, yaşadığımız sürece.



Müjdat Gezen: O kadar üzgünüm ki anlatamam... Hiçbir zaman unutamam, 1961 yılında konservatuar hocamız olarak geldi Ankara’dan. O gün bugün hep devam etti, 60 yıla yakın... Amerika turnesine gittik beraber. Kızının adı Leyla, benim eşimin adı Leyla. Pek severdi Leyla’yı. Dostluklar, işler iç içe girdi. Ama büyük emeği vardır bende. Hiçbir zaman unutmayacağım.



Demet Akbağ: Türk tiyatrosunda bir devir kapandı. Hocalarn hocası Yıldız Kenter’i sonsuzluğa uğurluyoruz. Çok üzgünüz.



Genco Erkal: Tiyatromuz gelmiş geçmiş en büyük yıldızını kaybetti. Yetiştirdiği sayısız öğrencisiyle, yoktan var ettiği Kenter Tiyatro salonuyla, 60 yıldır ayakta tuttuğu Kent Oyuncuları topluluğuyla; yönettiği, rol aldığı 100’den fazla oyunla; önemli ödüller kazandığı filmleriyle erişilmez bir efsane aramızdan ayrıldı. Ustam, idolüm, can dostumu saygıyla, selamlıyorum. İyi ki var oldu, yaşamlarımızı aydınlattı.



Dikmen Gürün: Tiyatroyla soluk alan bir yaşam... Değerli bir sanatçı aramızdan ayrıldı. Hepimizin alkışları onunla.



‘Ger gün bir hayal borcumuz var’

Tilbe Saran: Her güne umutla başladı, her güne taze hayallerle, her güne inatla... Her günü yana yana yaşadı: “Tiyatro” diye, her gün tekkesine odun taşıdı. Yedi yıl değil ömrünce. Her gün paylaştı yüreğinin ahusunu, gönlünün çoşkusunu. Her gün ağladı her gün güldü aşktan. Ne söylediyse ne yaptıysa aşktan yaptı. İnsana taptı. Ağaca, bülbüle, doğan güneşe, denize gömülen güne... Ozanlara, türkülere, ezgilere... En karanlıkta ışığı en aydınlıkta karanlığı gördü. Gördükçe sevdi, sevdikçe gördü. Düşler ördü düşlerden örüldü ve düşlerin sırma ipliklerini bıraktı hepimize, sıra bizlerde. Şimdi her gün yeni bir hayal borcumuz var ona.



‘Şükran’ına kavuştu’

Engin Hepileri: Yıldız Kenter benim için bir öğretmenden daha ötesi. O benim hayatımın dönüm noktası, bu mesleği neden yaptığımın, bu hayatı neden seçtiğimin cevabı. Hocam, öğretmenim, onun deyişiyle arkadaşım, patronum, turne yoldaşım, sırdaşım, en önemlisi duruşuyla, mesleğe olan saygısıyla, çalışma azmiyle, yapmak istediği şeye aşkla sarılma hevesiyle örnek bir sanatçı. Sanatından asla ödün vermeyecek, bence dünya çapında bir yaratıcı.. Şükran’ına kavuştu, ışıklar içinde uyusun..