Geçmiş geçmiştir, yine de sordum: Üniversitede okuduğu felsefe ne işine yaradı? “Kendimle ilgili, hayatta ne yapmak istediğimi düşünmeme yaradı” diyen Göksel, bunun kendisini, küçükken utanarak perdelerin arkasında söylediği şarkıları hepimizin karşısına çıkıp söylemesi için cesaretlendirdiğini anlattı. Ailesi (adettendir) üniversiteyi bitirmesini, hayatına evli ve çocuklu bir kadın olarak devam etmesini bekliyormuş. O bunu bile bile “Beni hayatta en çok ne mutlu eder?” sorusuna “müzik” cevabını verdiği için risk almış. Kendi de söylüyor, bir risk... Hiç çekinmedi mi bunu göze alırken? Çok az düşünüp “Çekindim tabii ki. Daha güvenli bir hayatı ve düzeni seçebilirdim... Ben bu ihtimali yıkıp aşkıma doğru koştum. Aşk her zaman risktir. Bir arkadaşım ‘Hangi korkak kazanmış ki?’ derdi, bu sözü çok seviyorum” diyor.

Aşk bazen insanın canını acıtır, hayal kırıklığı da yaşatır. Hatta hatalar da yaptırır. Peki Göksel hiç kötü albüm yaptı mı? “Kendimle ilgili çok eleştirel olduğum için her albümün ardından ‘Daha iyisi olur muydu?’ diye düşünüyorum. Bizim için albümler çocuklarımız gibi. Bir insan, evladı için hiç kötü der mi? Ama daha iyisi olabilirdi, ben daha çok emek sarf edebilirdim, bu çalışmayı daha doğru dönemlere denk getirebilirdim diyebiliyoruz. Mesela ‘Depresyondayım’dan sonra yaptığım ‘Söz Ver’de güzel şarkılar vardı... Ancak benim için ‘ama’sı vardır” diye itiraf ediyor.

YENİ ALBÜM BİR MESAJ MI?
Yeni albümünün adı “Bende Bi Aşk Var”... Bu bir mesaj mı? Bizlere aşık olduğunu mu söylemeye çalışıyor? “Evet, ama uğruna pek çok şeyi feda ettiğim müziğe olan aşkımı” diyor. “Bende o aşk hep var. Kime ve neye olduğunun önemi yok. O aşkı birilerinin kalbine ya da bir şarkıya gönderiyorum. En sevdiğim özelliğim bu: Bir şeyleri tutkuyla sevip sahiplenebiliyorum. Bu bir insan veya başka bir şey olabilir” diyor. Aşk eninde sonunda biter derler. Göksel’in müzik aşkında hiç azalma oldu mu? “Hiç azalmadı ama bazen dalgalanıyor. Yine de güzel bir şarkı yazdığımda dünyanın en mutlu insanı oluyorum” diyor coşkuyla.
Madem müziğe bu kadar aşık, ne olursa olsun, mesela kötü bir şey yaşamış ya da çok üzgün olsa, yine de sahneye çıkabilir mi? Bugüne kadar çok sert bir şey yaşamadığı için sadece teoride cevap verebileceğini söylüyor, yine de kendinden emin: “Ne olursa olsun sahneye çıkarım gibi geliyor. Böyle bir durumda sahnede olmak, şarkı söylemek bana iyi bile gelir”.

Göksel’in ismini duyunca, kliplerini izleyince (tabii ki nostaljik albümlerinin de bunda payı var) gözümüzde başka döneme ait bir kadın canlanıyor. Gerçekten kendi de böyle hissediyor mı yoksa tüm bunlar kurgu mu? Başını iki yana sallayıp “Kesinlikle kurgu değil, müzikte de görsel olarak da böyle hissediyorum: Başka bir döneme ait. Beni tanıyanlar ruh halimi de benzetiyor. Günümüzün dünyasına göre biraz daha sakin ve naif kalıyorum. 60’lar, 70’ler bana çok güzelmiş gibi geliyor” diye teyit ediyor.

EVLİLİKTE AKLIM KALMADI!
Peki ya evlilik tecrübesi? Göksel’e iyi veya kötü neler öğretti? Evli olmanın müzisyen Göksel’e bir katkısı oldu mu? Şakayla karışık da olsa, çok ilginç bir tespitte bulunuyor: “Benim evlilikte aklım kalmadı! Daha çok kariyeriyle meşgul olan kadınların pek çoğu ‘Niye evlenmedim?’ durumunda. Ben bunu deneyimlediğim için evlenmenin şart olmadığını gördüm. Herkes evlenmek zorunda değil. Gerçi bir daha evlenmem de demiyorum. Yine aşık olabilirim, başkasını görmeyebilir gözüm. Beraber yaşama duygusu tekrar güzel gelebilir. Ancak evlilik, bizimki gibi mesleklerde yaratıcılığı öldürüyor. Aşk yaratıcılığı sürekli besliyor. Ve zaman içerisinde evlilik aşkı kesinlikle öldürüyor.”

Tümünü acele etmeden, aralar vererek anlatıyor. Kısa bir sessizliğin ardından “Neyse ki, evlilik beni iş anlamında (olumsuz) etkilemedi. Çünkü eşim müzisyendi. Ayrılığımız müzikal anlamda da kırılma noktamızdı. Artık ikimizin de daha güzel hayatları var. Evliğimizde ısrar etseydik, illa bunu yaşatacağız diye tuttursaydık belki çok mutsuz olacaktık” diyor.

MÜCADELECİ BİR PRENSES DİYELİM
Gerçekten göründüğü kadar prenses gibi yani kırılgan, yumuşak başlı bir kadın mı? “Evet ama öbür tarafta da, hiç saklamadığım, mücadeleci bir kadın var. Nedense genellikle yumuşak tarafım görünüyor. Çok prenses olsaydım bu albümleri yapamazdım” diye prenses benzetmesine gülüyor.

Bir gün hepimizi görüntüsündeki köklü bir değişimle şoke etmeyi planlıyor mu? “Uzun saçlarımı kestirdim, daha ne yapayım?” diye sitem ediyor. “Bunu yaparken ben de korktum. Öyle alışmışım ki uzun saçlı kendime... Sadece küçük bir çocukken kısa saçlıydım ki, çok mutsuz olduğumu hatırlıyorum; anneme çok kızmıştım saçımı kestirdiği için. Adım da Göksel, hep kız mısın, erkek misin diye sorarlardı” diye “şikayet ediyor”.

Kadınların saçlarının renk ve şeklini değiştirmesiyle ilgili “felsefeyi” biliyoruz. Peki ne oldu da saçlarını kestirdi? “Canım istedi” diyor. “Bunun için büyük bir istek duydum. Rüyalarımda görüyordum kısa saçlı halimi... Albüm çıkmak üzere olduğu için de bir riskti... İnsanlar senelerdir alışmıştı beni böyle görmeye...” Sonra bir gün kız kardeşi ve çok yakın bir arkadaşıyla kuaför salonu kapanmak üzereyken “Şimdi” demiş... Yapınca da bir oh çekmiş, hafiflemiş...

HAMİLELİĞİ MERAK EDİYORUM
Göksel, anne olma konusunda ne düşünüyor? Şimdilik teyze olmanın tadını çıkarıyor. Ancak bu kadarı bile kendisine çok iyi gelmiş. Eskiden çocuk sahibi olma fikri onu ürkütürken, artık korkutmamaya başlamış: “Ne şahaneymiş, annelik kardeşime bu kadar iyi geldi; hatta ailemizdeki bu bebek, bana da iyi geldi.” Çocuk sahibi olmanın büyük sorumluluk olduğunu biliyor. “Gerçi çok da düşünmemek lazım, düşüne düşüne çocuksuz kalacağım” diye şakalaşıyor. Sonra ciddileşip “Hamileliği, o duyguyu merak ediyorum. Hamile olmak, doğurmak... Bunu da deneyimlemeyi çok istiyorum” diyor.

BU ALBÜMLE KENDİMİ DAHA İYİ ANLATTIM
Göksel son albümüyle ilgili hissettiklerini bu kelimelerle özetliyor: “Bu albüm dört yıllık aradan sonra, hayatımda büyük ve ciddi değişikliklerin olduğu döneme denk geldi. Sanki müzikal hayatım yeni başlamış gibi hissediyorum. Yepyeni, güzel bir döneme girdim. Galiba ‘Bende Bi Aşk Var’la kendimi daha iyi anlattım.”