TÜRKİYE Partisi Genel Başkanı Abdüllatif Şener, İstanbul'da yaşanan sel felaketinde en büyük sorumlunun aralarında Başbakan Erdoğan'ın da bulunduğu belediye başkanları olduğunu belirterek, "Tüm belediye başkanları, Türkiye'de ki çarpık kentleşmeden sorumludurlar. Bunun cezasını çekmelidirler. Hak ettikleri ceza idamdır" dedi.

Abdüllatif Şener partisinin dün akşam İzzet Baysal Turizm Otelcilik ve Meslek Lisesi Uygulama Oteli'nde düzenlediği iftara katıldı.

Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Şener, yaşanan selin ardından yapılan açıklamalara tepki göstererek, "Belediye başkanı, sayın başbakan, hükümet yani sorumlular olaya öyle bir yaklaşım gösteriyorlar ki, bu yaklaşımların karşısında hayret etmemek elde değil. Kendilerinin hiçbir kabahati yok, tüm sorumlular ya vatandaşlar veya gazaba gelen derelermiş gibi beyanlarda bulunuyorlar. Bu ülkenin sorunlarıyla, vatandaşların acılarıyla alay etmek anlamına gelir. Sorumlu kişi önce sorumluluğunun bilincinde olur. Sorumluluğunun bilincinde olmadan verilen demeçler bu ülke insanına hakaret anlamı taşır, bundan vazgeçilmesi lazım" dedi.

Doğal afetler karşısında hassas davranılması gerektiğini söyleyen Şener, açıklamalarına şöyle devam etti: "Her doğal afetin bir etki gücü vardır. Bu etki gücü insanın yapması gerekenleri ne kadar eksik yaparsa ona göre artışı vardır. İstanbul'da yıllardır alt yapıyı yapmayacaksınız, bir ton imar suistimallerine göz yumacaksınız, bu yetmezmiş gibi sürekli imar değişiklikleri yapmak suretiyle önceki imara göre yapılan alt yapıları taşıyamayacak durumlar oluşturacaksınız, ondan sonra geleceksiniz kabahati, sorumluluğu insanlara ya da derelere yükleyeceksiniz. Böyle bir bakış açısı olmaz. Bu işin sorumlusu belediye başkanlarıdır, hükümettir, iktidardır ve özellikle belediye başkanlarıdır" Dünyanın hiçbir yerinde İstanbul'da ki gibi bir kentleşmenin görülemeyeceğini vurgulayan Şener, "Türkiye'nin diğer kentlerindeki gibi kentleşmeyi de göremezsiniz. Eğer hakkaniyet arıyorsanız, bir insanın yaptığı suçla karşılaşması gereken muhatap olması gereken cezayı arıyorsanız, böyle bir vahşet karşısında belediye başkanları büyük sorumluluk içindedir. Çok partili siyasi hayata girdiğimiz günden bu yana Türkiye'de görev yapmış tüm belediye başkanları, Türkiye'de ki çarpık kentleşmeden sorumludurlar. Bunun cezasını çekmelidirler. Hak ettikleri ceza idamdır. Ama Anayasamızda idam yoktur. Ama mutlaka cezaya çarptırılmalıdırlar. Hatta şu bile düşünülebilir. İdam cezasının kaldırılması ile ilgili maddeye bir parantez açılarak belediye başkanları hariç yazılabilir" dedi.

Şener, Başbakan Erdoğan'ın bir dönem İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptığının hatırlatılması üzerine ise "Evet söylediğim konuya eski belediye başkanlarının hepsi dahil. Çünkü hepsi sorumludur" diye konuştu.

Doğan Yayın Holding'e kesilen vergi cezasına ilişkin de açıklamalarda bulunan Şener, şunları söyledi: "Bizim inançlarımızda geleneğimizde şöyle bir kural var. Birine olan kininiz, düşmanlığınız size adaletten ayırmasın. Bizim milli geleneğimizde adalet kavramı ön planda olduğu için, halkımızın da en değer verdiği kavram adalettir. İnsanlar yüksek refah düzeyinden önce bile adalet isterler. Eğer adalet varsa, adil bir yaşama biçimi ve adil bir paylaşım biçimi varsa bizim insanımız yoksulluğa bile razıdır. Adalette de ölçü bellidir. Birine düşman olabilirsiniz, birine kininiz olabilir, sevginiz olabilir. Sevgi ve kin asla adaletten sapmayı gerektirmez. Olaya böyle baktığımız zaman ister istemez kamu gücünün belli medya organları üzerinde yoğunlaşmasının siyasi bir maksadı olduğunu düşünmek gerekir. Böyle bir kamu gücünün siyasi maksatlarla kullanılmasının ülkemize zarar verir. Hiçbir zaman kamu gücü siyasal iktidara kamu gücünü kullanmak için verilmemiştir. Siyasi maksatlar için kamu gücü kullanılmaz. Devlet adamlığı bunu ifade etmez. Devlet adamı olmak farklı bir şeydir. Türkiye'de vergi inceleme oranı yüzde 1'dir. Ama bir grubun onlarca şirketinin tamamı ve beş yıllık zaman aşımı süresinin tamamı itibariyle incelemeye alınıp, tüm mali inceleme elemanlarının yoğunlaşmasına yol açacak şekilde baskı altında tutuluyorsa ve sonunda da bir takım raporlar çıkıyorsa bu hukuki olmaz. Türkiye'de inceleme oranı bir ise herkes payına ne düşüyorsa almalıdır. Neden bir şirket, neden 5 yıllık zaman aşımı süresinin tamamı bunun sorulması lazım" MİLLİYET