Bugün Gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren "İyi şeyler mi oluyor?" başlıklı yazısında haftanın en an alıcı sorusunu sordu:

- Neden hâlâ Kürtlük bilinci oluşmuş çocuğa yılda 1280 kere "Varlığım Türk varlığına armağan olsun" dedirtilir?

İşte Taşgetiren'in yazısından çarpıcı notlar:

Cumhurbaşkanı Gül'ün "İyi şeyler olacak" dediği günlerin üzerinden epey bir zaman geçti.

Habur girdi araya, Uludere girdi, Oslo girdi. Çok şehit girdi, çok ağıt girdi... "İyi şeyler olacak" sözü, yaşananlar yanında kara mizah gibi görülmeye başlandı.

Şu sıralar bir kere daha "İyi şeyler olacak" noktasına geliyor gibiyiz.

Kılıçdaroğlu'nun dili ballı hale geldi mesela.

Hükümetle ana muhalefet arasında "bahar" havası esiyor.

Kılıçdaroğlu, "Bu mesele çözülsün, anaların gözyaşı dinsin de, ben siyasi bedel ödeyeceksem ödeyeyim" gibi, siyaseten de çok şık sözler söylüyor.

Beşir Atalay, "Amerika her zaman devrede oldu" diyor. Barzani de görüştü Amerika ile BDP'liler de.

Şu sıralar, Atalay'ın verdiği bilgiye göre, Barzani "silah bıraktırmak üzere" Kandil ile görüşmeler yapmaktaymış. "Komşu ülkeye yönelik silahlı tehdide izin vermek olmaz" mantığı fonksiyonel hale geliyor.

Türkiye de, Kuzey Irak konusunda "Sezar'ın hakkını Sezar'a vermiş" durumda.

Yine Atalay'ın verdiği bilgiye göre, Kürtçe konusunda (eğitim mi öğretim mi net değil) belli adımlar atılacak. Milli Eğitim'den yapılan açıklamada, Kürtçe'nin seçmeli ders olması için önümüzdeki öğretim yılında düzenleme yapılacağı bildiriliyor.

Yılda 1280 kere Andımız

Türkiye bu yarayı tedavi etmeli artık. Kan kaybı durmalı.

Bunu konuşmanın, görüşmenin de en meşru zemini Meclis'tir. Bana göre, konunun dört partinin iştiraki ile Meclis'te görüşülecek olması, hükümetin "Terör örgütü ile mücadele, uzantısı ile müzakere" söylemindeki BDP'yi "Kürt tarafı" haline getiren mahzurları da ortadan kaldıracaktır.

MHP'nin Meclis zeminini neden dışladığını anlamak mümkün değildir.

Bazı şeyler var ki artık tamamen beklenenin zıddına sonuçlar doğuruyor. Diyelim MHP "ülke bütünlüğü" noktasında hassas ise, akış ülke insanının duygusal kopmasına doğru ilerliyor. Bu iyi mi?

Geçtiğimiz hafta başında gittiğim Batman'da, ayda bir yapılan ve hem resmi hem sivil birimlerin yetkililerinin katıldığı istişare toplantılarında mesela "Andımız"ın yol açtığı duygusal kırılmaya dikkat çekildi.

Mesela şu soru: Neden hâlâ Kürtlük bilinci oluşmuş çocuğa yılda 1280 kere "Varlığım Türk varlığına armağan olsun" dedirtilir? Cevabı var mı bu sorunun?