Baykar Teknik Müdürü Selçuk Bayraktar, Tvnet'te yayınlanan Güvenli Bölge programının TeknoFest'te gerçekleştirilen canlı yayınına katıldı. İsmail Halis ve Mete Yarar’ın sorularını yanıtlayan Bayraktar Türkiye'nin 'paradigma dönüşümü'nden de bahsetti.

Bayraktar'ın açıklamasından önemli detaylar:

"Biz TB2'yi çok kısa zamanda yaptık. Ne zaman ki sözleşme imzalandı, 1,5-2 sene içinde biz ilk uçuşu gerçekleştirdik.

Akıncı daha büyük bir proje. Aslında bakarsanız o alt sistemleri, milli savunma sanayimizin yapacağı çok bileşeni var halihazırda ve sürekli güncellenen bir teknoloji gibi düşünün sürekli ilaveler takılan, çok maksatlı bir platform bakınca. Çok geniş bir görev spektrumu var. Sadece terörle mücadele için yapılmış bir insansız hava aracı değil. Terörle mücadele sadece görevlerinden ufak bir tanesi. Çok stratejik görevler yapacak ve bize savaş uçaklarımızın yapamadığı, konvansiyonel harp için taarruz görevleri olacak, elektronik harp görevleri olacak, çok özel bir radarı olacak.

"BUNLARIN HEPSİ MİLLİLEŞME VİZYONUNUN ESERİ"
Bunların hepsi aslında bir millileşme vizyonunun eseri. Seyir füzemiz var, SAGE'nin yaptığı TÜBİTAK havadan havaya füzemiz var. Bunların hepsini kullanacak. Bunların hepsi bir paradigma dönüşümünün eseri.

İnsanlar bunları tasarlıyor, mühendisler yapıyor ama bir vizyon var en tepede bu dönüştüğü zaman oluyor. Türkiye'de acentacılığı yayacağım, Nuri Demirağlar gibi üretim yapanları yayacağım dediğiniz zaman milli eserler çıkıyor. Bu sizi bağımsız ve güçlü kılıyor.

"BİZ YILLARCA KAPORTACILIK YAPMIŞIZ"
Bu silahların herhangi bir tanesinde, donanımı tasarlamak kritik ama yazılımı tasarlamak en kritiğidir. En büyük katma değer burada. Bu silahlarda da en kritik yer uçuş bilgisayarı, görev bilgisayarı, radarındaki yazılım, seyir füzesi yine öyle, yoksa kaportasının bir anlamı yok. Biz yıllarca bir anlamda kaportacılık yapmışız. Nuri Demirağlar, Vecihi Hürkuşlar gitmiş yerine kaportacılar gelmiş. Dışarıdan alınan lisanlarla, almış monte etmiş. Sadece tesisin ve markanın sahibini zenginleştiren bir model gelmiş.

Toplumun bilgi anlamındaki ilim geliştirebilme teknik geliştirebilme kabiliyetini değil onu körelten, öz güveni eksilten, dışarıya olan hayranlığı artıran, kendin ve kendinden olanı da beğenmeyen, aşağılayan, hor gören başka bir model çıkmış. Bu aslında yaşanılan ülkeyi tüketiyor. Bilgi üretemedikten sonra aslında kendisi de var olamayacak günü gelince onun da devri dolacak"