Bazı anlar vardır, için şarkılar mırıldar, ne güzel şey yaşamak dersin, doyasıya, her anı değerlendirerek yaşamak, birden yürüyüşün bile değişir, hızlanırsın, koşmak istersin, hayaller canlanır kafanda, yepyeni hayaller, sevdiklerini arar paylaşmak istersin içindeki coşkuyu, sığamaz içine yaşam sevincin enerji ve mutluluk doldurmuştur, haykırmak istersin, üstat şairin dediği gibi, he he hey yaşamak ne güzel şey, birer birer ve hep beraber ipekli bir kumaş dokur gibi hep bir ağızdan sevinçli bir destan okur gibi.

Hangi durumda ve şartlarda olursak olalım içimizde bir umut vardır bizi hayata bağlayan, nefes aldırır, su gibidir lıkır lıkır içtiğin, besler canını, ruhunu, canlandırır seni, ‘yaparım, üstesinden gelirim, başarırım’ dedirtir sana. 

Kişisel yaşamda olay ve durumlarla ilgili olumlu sonuçlar çıkabileceği ihtimaline dair duygusal inanç olarak da tanımlanır umut. Mesela üstadın şiirinde yaşam umuttur.”Ve insanlar ellerini korkmadan düşünmeden birbirlerinin ellerine bırakarak yıldızlara bakarak yaşamak ne güzel şey diyecekler.“ “Hayat benim ilham kaynağım. Her anı değerlendirmek için bir davet” demiştir moda ikonu Ralph Lauren. 

Hele hele insanoğlu yaş ilerledikçe hayatın anlamını ve kendine yaşam sevinci veren umudu ve unsurları çok daha iyi anlamaktadır. En güzel ifade Nietzsche’de şekillenir; “Hayatı kaybetmenin kıyısına yaklaşanlar, onu daha iyi tanırlar”

Fyodor Mikhailovich Dostoyevski (1821-1881)Yaşadığı devirde toprak köleliğine karşı çıkar, yazılar yazar gruplara katılır. Daha yirmi sekiz yaşında iken suçlanır, mahkemenin kararı birlikte oldukları kişiler dahil idamdır. 22 Aralık 1849 sabahı mahkumlar idam edilecekleri meydana götürüldüler. Ölüm tamburu vurulurken, infazı gerçekleştirecek askerler tüfeklerini dolduruyordu. Hayatla ölüm arasında kıl kadar ince bir çizgi kalmıştı.

Devamını şöyle anlatır kendisi; “Kurşuna dizilecek üç kişiyi direklere bağladılar, ikinci gruptan altıncı olduğum için bir dakikalık ömrüm kalmıştı. Derken aniden geri çekilme borusu çalmıştı. Çar hazretlerinin hayatımızı bağışlayan yazısını ve asıl kararı okudular bizlere.’’  

Aslında Çar I.Nikola gençlere gözdağı vermek istemiş bu mizanseni düzenletmişti. Kürek ve sürgün cezası dokuz yıl sürmüştü. Dört yıllık kürek cezasından sonra hapse girdiğinde rütbesi sökülen Dostoyevski er rütbesi ile askerlik cezası…

Rus klasikleri her zaman favorimdir, Dostoyevski “Suç ve Ceza” da baş karakter Raskolnikov ağzından kendi yaşadığı duygularını paylaşmaktadır aslında bir yerinde;

Romanında Raskolnikov şöyle der;  “Hani bir idam mahkumu, ölümünden biraz önce şöyle söylemiş ya da düşünmüştü;’’ ‘Yüksek ve sarp bir kayalıkta, ancak iki ayağımın sığabileceği, dar bir çıkıntıda, dört bir yanım uçurumlar, okyanuslar, sonsuz bir gece, sonsuz bir yalnızlık ve hiç bitmeyecek bir fırtınayla sarılmış vaziyette yaşamak zorunda olsam ve bütün ömrümce, bin yıl boyunca, hatta sonsuza kadar o bir karış toprakta durmam da gerekse, o şekilde yaşamak, şu anda bir saat içinde ölecek olmaktan çok daha iyidir?' Yeter ki yaşasındı, sırf yaşasın! Nasıl olursa olsun, ama yeter ki yaşasın!...

Bir an düşündüm genelde evde yaşamaya dönük günlerimde umudum neler acaba diye. Son altı aylık hasretle torunlarıma sarılabilme umudu, kızlarımla geniş aile olarak bir arada olma umudu, dışarıda bir tost bile yemeyen biri olarak sahilde balık lokantasında ada dostları ile bir araya gelme umudu, son on yıldır hemen her çarşamba öğlenlerini paylaştığım Sarıyerli çocukluk, semt, okul, gençlik arkadaşlarımla değerli sohbetlerimize devam etme umudu. Bütün bu umutlarım alt beynim kanalı ile sanki bana emir gönderiyor; bak bu umutların yakında gerçek olacak onun için sen kendine çok daha iyi bak, tüm kurallara uyum göster sağlıklı ve zinde kal.

Mutlaka her birimiz şu anda değişik umutlarla hayata sıkı sıkıya bağlanmış bulunmaktayız. Hasta yakınımızın iyileşmesi, sevdiğimize kavuşma, istediğimiz fakülteyi kazanma, iyi bir iş bulma, girişimimizde başarı sağlamak, taraftarı olduğumuz takımın iyi oynaması, şampiyon olması ve onlarcası…

Sokak kedisinin de umudu var. Nedir o diye sorarsanız kısaca anlatmak isterim. Yıllar önce bahçemizde terk edilmişti annesi tarafından daha yavru iken. O yaz ben bakmış beslemiştim, ekim ortası adadan ayrılırken bir yan komşumuz vardı, yaşlı bir adam ve on yaşında bir kız torunu. Dede hayatını kaybedene kadar yaz kış birlikte yaşadılar.  O kız çocuğu kedileri çok seviyordu, ona teslim ettim. Kışın ara ara adaya geldiğimde kapılarına kedi maması bırakırdım. Ertesi yaz ve sonrasında pek görmedim, ara ara gelir, mırlar, gel dediğimde fırlar duvara ya da yüksek bir yere çıkar sevmemi isterdi. Ne kadar seversem seveyim kapıya kadar devamlı arkamdan gelir yine sev beni derdi.

Bu yaz görmedim hiç onu ta ki dün sabaha kadar. Bahçenin bir kuytu köşesinde yatıyordu, göz göze geldik, hiç sesini çıkarmadı, sadece bana bakıyordu ama acelem vardı ilgilenemedim. Bu sabah baktım aynı yerde, Bekleyişi bir umuttu Umudunun benim onun ile ilgilenip sevmem olduğunu hissettim. Gel dedim, bekledim duvara çıkar, çıkmadı ama ayaklandı, çömeldim yanına, sevdim, sevdim, dolandı etrafımda sarılmamı bekliyordu. Geri çeviremezdim isteğini, ayrılamadım yanından uzun süre. Yaşlanmıştı ve umutla sevgiye kavuşmayı bekliyordu. Ayağa kalktım gidiyorum dedim, peşimden koşmadı, o da ayrıldı oradan, aradığına umuduna kavuşmuş hali var gibi idi.

Ayrılırken hüzünlendim. Bugüne kadar benden hiçbir zaman yiyecek istemedi, versem bile pek nadir biraz yer mırıldanır sevmemi beklerdi. Belli ki besleniyordu sokaklarda ya da başka komşu kapılarda.

Beni uzun uzun beklemesinin tek nedeni vardı, geceden sabaha ya da günlerce. Umuttu, umudu idi sevgiyi, sevilmeyi bekleyen, yaşam sevinci ve enerjiyi veren.

Eve girdim, bilgisayarın başına oturdum ve umudu yazmaya başladım.

Yaşam umuttur, yaşam sevinci veren, umudun tükendiğinde hayatı da terk edebilirsin,  şu bilinmelidir ki umut doğrudan doğruya yaşama yüklenen anlam ile ilişki halindedir. Yaşamına anlam yükleyen bireylerin, hedeflere ulaşmak için daha yüksek motivasyona sahip olduğu bilinmektedir. Yaşadığım müddetçe umut etmeye devam edeceğim demiştir bir söylemi sırasında Lev Troçki. 

Yazıyı şiirlerle noktalamaya ne dersiniz…

Uyan

“Hadi uyan
Aydınlığa çık da çil gözlerin ışısın
İlkyazlar sıcağı biriksin yüreğine
Yoksul olsan da uyan
Garip olsan da uyan
Madem ki güzelsin, güzeli yaşatmak için
Madem ki iyisin, iyiliği yaşatmak için
Madem ki umutlusun, umudu yaşatmak için“

Metin Eloğlu



Umut Yaprakları

“Öyle bir ilkyaz ol ki korkut yaprakları,
Öyle bir son yaz ol ki tut yaprakları,
Sararıp dökülürken güz rüzgârlarında
Ardında savrulsunlar, unut yaprakları.
Sevinçlerinde onlar vardı, hüzünlerinde onlar
Seninle yeşerdiler, seninle soldular..
Olsunlar senden sonra da umut yaprakları.”

Özdemir Asaf



Kanadı kırık bir akşam

“Yarın farklıdır bugünden,
Adı değişir hiç olmazsa.
Kara bir suyu
Geçiyoruz şimdilerde
Basarak yosunlu taşlara.

Sen bugünden yarına
Birazcık umut sakla.”

Metin Altıok

 

Yaşamımızın tüm evresinde umudumuzu hiç kaybetmeyelim, nefes aldığımız müddetçe hep koruyalım ve yüksek tutalım. Yaşamakta olduğumuz pandemi döneminde de hareketli olalım ki kanda glukoz yükselmesin (şeker) ve kaslarımız zayıflamasın , stres kronikleşmesin ki aşırı ve devamlı kortizol (stres hormonu) salgılanmasın (Yeterli miktarda salgılandığında sağlıklı bir uyarı sağlayan kortizol , aşırı ve kronik halde yüksek kan şekeri, insülin direnci ve diyabet gelişiminin baş sorumlularındandır. Ayrıca atardamarları daraltarak tansiyonu arttırır, süreklilik halinde yüksek tansiyon gelişimine yol açabilir)

Umutla beklediğimiz normal güzel günlere en kısa sürede sağlıkla ve zinde olarak kavuşmamız dileği ile.



Fethi Denizmen

13.09.2020

Heybeliada