Düzce ve Bolu 12 Kasım 1999'da saat 18.57'de 30 saniye süre süren 7.2 büyüklüğündeki depremle yıkımı yaşadı. Düzce'de 710, Bolu'da ise 48 kişinin yaşamını yitirdiği depremde yakınlarını kaybedenlerin acıları aradan geçen 20 yıla rağmen hala taze. Depremi yaşayanlar ve depremde yakınlarını kaybeden o günlerde yaşanan acıları ve zorlukları unutamıyor.

ACILARIMIZI UNUTMUŞ DEĞİLİZ

Depremi yaşayan ve birçok yakınını da depremde kaybeden Menşure Aydın, "Yakınlarımızı kaybettik. Çok da kaybımız var. Acılarımızı unutmuş değiliz. Unutmamız da mümkün değil. Allah'tan geldiği için katlanıyoruz. Yapacak bir şey de yok. Amcalarımı, çocukları bizden çok kayıp vardı. Herkesin çok kaybı oldu. Zaten ne olduğunu anlamamıştık. İnsanın o zaman yaşananları unutması mümkün değil. Bir anlık oldu geçti. Çoğu insanda psikolojik rahatsızlık bile oluştu. Bir travma olarak kaldı" dedi.

ACI BİTMİYOR

Depremin yaşadığı günleri unutmadığını anlatan Binnaz Dalkılıç ise, "Yıkıldı her taraf. Ben 5'inci kattaydım. Aşağıya indik, devamlı sallandı. Ağabeyim camide kalmıştı. Hiç hastalarımızı, hastaneye gidenleri hatırlamadık. Ağabeyimin torunu ölmüştü. Onu bulup çıkardılar falan. Çok şeyler yaşadık. Unutulmuyor yaşananlar. Birçok kaybımız oldu. Hayatta kalanların durumu da kötüydü. Psikolojik tedavi görenler oldu. O günleri unutmuyoruz. Acı bitmiyor. Allah bir daha göstermesin. Böyle bir acı yaşatmasın " diye konuştu.

30 KİŞİ, 20 GÜN BİR ÇADIRDA KALMIŞTIK

Depremin korkusunu hala atamadığını belirten Durkız Canım da, "Evdeydik. 2 katlı evimiz vardı. Çoluk çocuk alt kattaydık. Ev sallandı, ev üstümüze yıkılsa biz çoktan ölmüştük. Allah'ım bizi korudu. Çıktık oradan 20 gün, 30 kişi komşular, çoluk çocuk bir çadırda kalmıştık" ifadelerini kullandı.

ENKAZDAN 4,5 SAATTE ÇIKARILDI

Depremde babasını kaybeden, kendisi, annesi ve ablası da enkaz altından yaralı olarak çıkartılan Hakan Yasin Özdemir de deprem anında yaşadıklarını anlattı. Özdemir, "17 Ağustos depreminden sonra evden ayrılmıştık. 12 Kasım depreminden 3 gün önce ise evimize tekrar yerleşmiştik. Maalesef 12 Kasım depremi gerçekleşti. Yandaki bina ağır hasarlıydı. Yandaki binanın bizim binamızın üzerine devrilmesi sonucunda bizim binamız da yola serildi. Biz ailecek depremde enkazda kalmış olduk. Depremde babamı kaybettik. O zamanlar 15 yaşındaydım. Komşularımızdan kaybettiklerimiz oldu. O gece anlatılmaz yaşanır. Allah o günleri bir daha göstermesin. 10 saniye içinde bina enkaz haline geldi. Biz ablamla odada ders çalışıyorduk. Ablam binadan atlamaya yönlendi. 5'inci kattaydık, ben de arkasından ona sarıldım. Bu sırada bina yıkıldı. Yaklaşık 4,5 saat enkazda kaldım. Ablam da 6 saat kadar enkaz altında kaldı." dedi.

Depremde enkaz altında bacağından yaralanan, geçen 20 yıla rağmen hala bacağıyla ilgili sağlık sorunları yaşayan Özdemir, enkaz altında yaşadıklarını şöyle anlattı:

"Enkaz altında kaldığımda daha önce deneyimlemediğim bir olay olduğu için insan bir anlam veremiyor. Yani binanın yıkılması böyle bir şey mi acaba, diye aklından geçiremiyorsun. Bina yıkıldıktan sonra bağırmaya başladık. Annemize, babamıza sesimizi duyurmaya çalıştık. Kimseden ses gelmedi. Artçılar oluyordu, artçılar oldukça daha da sıkışıyorsunuz. Her taraf karanlık, sürekli etraftan sesler geliyor. O çok kötü bir şey. Çok zor bir şey. Birkaç gün enkazda kalanların yanında bizim kaldığımız 4-5 saat çok uzun bir süre değil ama gerçekten çok korkunçtu. 15-20 dakika geçtikten sonra annemin sesini duyduk. Annem bize yakın bir noktadaydı. Hep birlikte babam için seslenmeye başladık. Ama babam o arada zor durumdaymış. Daha sonra hastanede vefat etti. İlk önce beni çıkardılar. Sonra ablamı çıkardılar. Amcalarımızdan bir tanesinin arabasının arkasına bir yatak atıp, apar topar bizi hemen en yakın hastane olan Kartal Eğitim Araştırma Hastanesi'ne götürdüler. Ayağımdan yaralanmıştım. Hala bunun sorununu yaşıyorum. Fiziksel etkilerin yanı sıra psikolojik etkiler de var. Psikolojik etkilerin atılması mümkün değil. Yıkılan binanın önünden geçtiğimde, babamın arkadaşlarını gördüğümde hala aynı acıyı yaşıyorum. O günleri unutmak mümkün değil. Acısı hafifliyor evet, hayatımıza devam etmemiz gerekiyor. Benim de bir kızım var. Onun için psikolojimi iyi tutmak zorundayım. Tabii yalnız kaldığımızda o günlerin acısı unutulacak gibi değil."