Irak Şam İslam Devleti (IŞİD), emperyalist güçler ve bölgesel müttefiklerinin Ortadoğu’da mezhepsel ayrımları derinleştiren savaş ve işgal politikalarının en zehirli meyvelerinden biri olarak ortaya çıktığında, henüz tehlikenin büyüklüğü bu denli anlaşılamamıştı.

Cumhuriyet gazertesinden Doğan Ergün'ün haberine göre Birleşmiş Milletler (BM) rakamlarına göre neredeyse yüz ülkeden 40 bini aşkın cihatçının toplandığı, Irak ve Suriye’de toprak hâkimiyeti kalmasa da uyuyan hücrelerinin halen bulunduğu, Nijerya, Yemen, Afganistan, Libya gibi ülkelerde bağlantılı örgütlerin cirit attığı, bu Selefi cihatçı örgüt, şimdi Türkiye’nin de en büyük kamburlarından biri durumunda.

IŞİD’E GİDEN SÜREÇ

IŞİD’in “IŞİD” olma sürecinde en ciddi dinamiklerin, Afganistan savaşı, Irak’ın işgali, Libya’da Muammer Kaddafi’nin devrilmesine giden süreç olduğu biliniyor. Öte yandan, İsrail’in Lübnan’da 2006 yılında Hizbullah’a karşı yaşadığı askeri yenilgi de Şii güçlere karşı ABD müttefiki Körfez ülkelerinin selefi gruplara yatırım yapma kararını beraberinde getirmişti. Örgütün Suriye ve Irak’ta güçlenmesinde, Ankara’nın şu anda ihtilaf yaşadığı Suudi Arabistan’ın ve Ankara’nın halen pek sıkı fıkı olduğu Katar’ın rolleri gizlenmiyor.

Hatta ABD Başkanlığı’na 2016 yılında aday olup kaybeden eski Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın sızdırılan e-postalarında “IŞİD’e ve bölgedeki diğer radikal gruplara gizli mali ve lojistik destek sağlayan Katar ve Suudi Arabistan hükümetlerine baskı yapmak için diplomatik ve daha geleneksel istihbarat imkânlarımızı kullanmamız gerekiyor” ifadesinin geçtiği bilgi notları olduğu ortaya çıkmıştı. Önce El Kaide ve bağlantılı örgütler, daha sonra düşünsel akrabalığı olan IŞİD’in güçlenmesinde, örneğin Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad karşıtı tüm gruplara, hesapsızca kitapsızca aktarılan silahların da etkisi olduğunu biliniyor. Esad’ı devirme hayalinin en sıkı destekçilerinden olan Ankara’nın bir dönem neredeyse sınırları açık hale getiren politikalarının hem cihatçı geçişlerinde hem de kontrolsüz silah sevklerindeki payı da gizli değil. Aynı ABD’nin kontrolünde Doğu Avrupa’dan bölgeye kurulan silah ağının gizlisi saklısı olmadığı gibi.

TÜRKİYE'DE BÜYÜK KATLİAMLAR

IŞİD’in Türkiye’de şu ana kadar düzenlenen 7 büyük saldırıyı bizzat düzenlediği veya bunlarda militanlarının rol oynadığı biliniyor. 5 Haziran 2015’te HDP’nin Diyarbakır’daki mitingine düzenlenen ve 4 kişinin yaşamını yitirdiği saldırının faili olarak açıklanan Orhan Gönder’in IŞİD’le bağlantısı nedeniyle arandığı duyurulmuştu. Diyarbakır’ı, Suruç, Ankara, Sultanahmet, İstiklal Caddesi, Atatürk Havalimanı ve Reina katliamları izledi. Bu katliamlarda en az 240 kişi hayatını kaybetti.

UYUYAN HÜCRELER

IŞİD’in halihazırda ne kadar gücü olduğu konusu ise tam bir muamma. Dünyanın farklı yerlerinden IŞİD için savaşmak üzere Irak ve Suriye’ye giden en az 40 bin kişiden çoğunun öldüğü veya yakalandığı düşünülüyor. Öte yandan, geçen şubatta Birleşmiş Milletler (BM) Terörle Mücadele Ofisi tarafından BM Güvenlik Konseyi’ne sunulan raporda Irak’ta ve Suriye’de çok sayıda uyuyan IŞİD hücresi bulunduğu belirtiliyor, militan sayısının ise 18 bin civarında olduğu tahmin ediliyordu.

SORUMLULUĞU KİM ALACAK?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, eylül sonundaki BM 74. Dönem Genel Kurulu çalışmalarının açılışında yaptığı konuşmada, Suriye’de ilk aşamada “30 km. derinliğinde, 480 km uzunluğunda bir bölge oluşturulmasının hedeflendiğini” duyurmuştu. Bu planın, Barış Pınarı Harekâtı sonrasında ABD ile yapılan müzakerelerde değiştiği düşünülse dahi, bölgede, IŞİD’lilerin veya ailelerinin tutulduğu kampların olması Türkiye’yi yeni bir sorunla karşı karşıya bıraktı. Bu ay başında Reuters’a konuşan Türk yetkililere göre “Türkiye’nin operasyon yürüttüğü bölgelerde terör örgütü YPG’nin omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin kontrol ettiği merkezlerde 1200 ila 1500 IŞİD militanının tutulduğuna inanılıyor.” Ancak bu rakamların çok daha fazlası var. Suriye’nin kuzeyinden doğusuna uzanan geniş coğrafyada, IŞİD’lilerin ya da yakınlarının bulunduğu irili ufaklı 30’a yakın “cezaevi veya kamp” bulunuyor.

Cihatçılar nereye gidecek?

BBC tarafından derlenen verilere göre, IŞİD’lilerin yakınlarının tutulduğu Münbiç’in doğusundaki kamplarda 5 bin, Tvahina’da 8 bin, Ayn İsa’da 13 bin, Mebruke’de 3 bin, Ebu Haşab’da 6 bin, El Hol ve Arişe’de 70-75 bin, Roj ve Nevruz’da 2 bin civarında kişi bulunuyor. Bunlar dışında bölgenin genelindeki cezaevlerinde ABD’li yetkililere göre en az 11 bin IŞİD’li tutuklu var ve bunların yaklaşık 2 bini yabancı cihatçılar.
Kamplara ilişkin raporlar, özellikle kadınlar ve çocuklar için tablonun içler acısı olduğunu gösteriyor. Bölgede araştırma yapanlar, en büyük kamp olan El Hol’de kalanların üçte ikisinden fazlasının 12 yaşın altındaki çocuklar olduğunu söylüyor. Öte yandan, tutuklu IŞİD’liler için kamplardan kaçma tehlikesinin bulunduğu, yargılamaların nasıl yapılacağı, özellikle yabancı cihatçıların ülkelerine dönüp dönmeyeceği gibi bir dizi soru işareti de mevcut.