Kitabın Ortası

Deniz Demirdağ

İnsan kendi yanlışlarından daha çok şey öğrenir. Sadece yaptıklarınızı kutsallaştırmamak şartıyla. Yazdıklarını yırtmayı göze alamıyorsanız hiçbir tavsiye işinize yaramaz. Yazdıklarınızı yırtmayı öğrendiğinizde de siz tavsiye etme makamına gelmiş olursunuz.”

Kitaplarla bir tanışma anım olmayacak kadar talihli bir çocuktum ben. Çünkü rahmetli annemin bir kütüphanesi vardı ve bu kütüphanede az da olsa rahmetli dedemin de kitapları vardı. Kütüphanesi olan evde büyüyüp kitap okumayı zerre kadar sevmeyen arkadaşlarım da olduğu için bu durumu başlı başına bir tanışma sebebi olarak saymasam da bir başlangıç tarihi vermeme engel olduğunu da söylemeliyim. Kendi kütüphanem ilkokul yıllarımda oluşmaya, üniversite yıllarımda da bir şahsiyet kazanmaya başladı. 

Bu kitabı yazıp yayınlamam on yedi senemi aldı. Hatta içindeki bazı hikayeler yirmi senedir kitaplaşmayı bekliyordu. Şimdi onları iki kapak arasında gördüğümde kendimi azat olmuş gibi hissettim. “Dünyanın Çekmeceleri” kendi kaderiyle gidecek.  Kuvvetle muhtemeldir ki bir yirmi sene daha ömrüm yok. Yine de yazmaya devam etmek konusunda şimdilik ümitliyim.



Tanıdığım İnsanları da Tamamen Tanımam Mümkün Değil

Karakterlerim hem tamamen hayal ürünü hem de tamamen kendi hayatımın izini taşıyorlar. Birinden birini seçmek zorunda olduğumu düşünmüyorum. Ayrıca tanıdığım insanları da tamamen tanımam mümkün değil. Tamamen gerçek kişileri anlatırken bile tanıdığım ve anlatabildiğim kadarıyla kaleme aldığım için ortaya kurgu metinler çıkıyor ister istemez.

Herkesin tercihi başka türlüdür. Kural konulası bir durum değil bu. Ben şiir yazdığım için bir cümleden, bir imgeden bazen de bir jest veya mimikten yola çıkarak yazarım. Mesajı yazarken anlamaya çalışırım. Ancak bu doğru yol mudur bilemem. Böyle bir iddia da bulunmak da istemem.

Bu soruya cevap vermek yazdıklarımın belli bir doğrultuda anlaşılması için şartlanmaya sebep olur bence. Yazar bir konudan ilham alarak yazıyorsa okur da kendine ait bir mevzudan hareketle metni anlamlandırır. Okura engel olmamak için bu soruyu suskunlukla geçiştirmem gerekiyor. Kusura bakmayın.

Zayıf Metinlerden İlham Alabiliyorum

Okuduğum her kitap beni yazmaya teşvik etti. Galiba beni yazmaya teşvik etmeyen kitapları da yarım bırakmak gibi kötü bir alışkanlığım var. Yazar ismi vermeye başlasam bu röportaj değil telefon rehberi olur. Okuduğum yazarın zayıf hatta kötü bir yazar olması bile benim için anlamlı değil. Bazen zayıf metinlerden de yazmak için ilham ve motivasyon alabiliyorum.

Kitap tavsiye listelerini zaman zaman ben de yaptım. Ancak bunun doğru bir yöntem olduğunu düşünmüyorum şimdi. Okuma listeleri insana yanlış yapma fırsatı vermez. Yanlış kitap okumayan da güzel kitabın kıymetini bilemez. Tamam, her şeyin kestirme yollara bağlandığı bir zamandayız ama bu muhabbete “liste” mantığını sokmak muhabbeti öldürüyor. Rahmetli annem 1970’lerin, 1980’lerin bestsellerlerini okurdu ve evde hiç “klasik” kitap yoktu. Ben klasikleri çok geç öğrendim mesela. Her okuma macerası biricik. Anneciğim klasiklere hiç itibar etmedi ben ise keyifle okudum. Bunun annem adına bir noksan olduğunu da düşünmüyorum doğrusu. 

Yazdıklarınızı Kutsallaştırmayın

Tavsiyelerin hepsini büyük bir ciddiyetle dinleyin ve okuyun ama yazarken size bir faydası olmayacağını da bilin. İyi bir tavsiye kadar ilham verici bir şey yoktur. Ancak tavsiye ne kadar iyi olursa olsun bir şartlanmaya sebep olmamalı. İnsan kendi yanlışlarından daha çok şey öğrenir. Sadece yaptıklarınızı kutsallaştırmamak şartıyla. Yazdıklarını yırtmayı göze alamıyorsanız hiçbir tavsiye işinize yaramaz. Yazdıklarınızı yırtmayı öğrendiğinizde de siz tavsiye etme makamına gelmiş olursunuz. Bir de kestirme yollar öneren kimseye kulak vermeyin.