Tüm dünyada etkili olan yeni tip koronavirüs (Covid-19) gölgesinde gerçekleştirilen 2020 Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) sonuçları geçtiğimiz günlerde açıklandı.

Sonuçların açıklanmasıyla birlikte Türkiye birincileri de belli oldu.

İmam hatip liseleri YKS'ye damga vurdu

Öte yandan 2020 Yükseköğretim Kurumları Sınavı'na anadolu imam hatip liselerinin başarısı damga vurdu.

Yerleştirme puan türünde (Y-TYT) sırasıyla 563, 563 ve 561 puan alan anadolu imam hatip lisesi öğrencileri Elif Sude Meydan, Muhammet Taha Çakmak ve Oğuzhan Başak Türkiye birincisi oldu.

Yine anadolu imam hatip lisesi öğrencileri Ali Arda Dalseçkin ve Ayşe Zeren Yüce ise yerleştirme puan türünde (Y-TYT) 559'ar puanla Türkiye üçüncüsü oldular.

İleri Gazetem.com yazarı olan Doç. Dr. Bedia Koçakoğlu, bugünkü köşesinde, yıllardır gericilikle, yobazlıkla, bilimden uzaklıkla suçlanan, “siz yalnızca ölü yıkayıcı ya da imam yetiştirirsiniz” diye İmam hatipleri haksızca yaftalayanlara, 'Siz İmam Yetiştirmiyor  muydunuz?' başlıklı yazısı ile yanıt verdi.

İşte o yazı;

Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür. İnsanoğlu unutur. Ama bilmez ki unutuş en ağır kaybediştir. Unuttukları ile gün gelir karşılaşırsa insan, hafızasındaki boşluk ağır bir mağlubiyet olur düşer kendinden sonraki nesillerin ortasına. Şimdi çok gerilere gitmeden birkaç gazete haberi ile bir hatırlayış yaşayacağız sizlerle:

“İmam yetiştirmeyen imam hatipler kapatılsın. Çocuk yaşta din eğitimi verilmesi akla ve vicdana aykırıdır. Bir çocuğun imam olarak yetiştirilmesine henüz çok küçük yaştayken ailesi karar veremez.” (Aydınlanma Hareketi, 2016)

 “Ahlaksızların Yılı: Özellikle imam hatiplerdeki çocuklarımızın ailelerini uyarıyorum: Yavrularınızı bu sapık yobazlara karşı iyi koruyun.” (Aydınlık, 2018)

“Lise müfredatında yapılan değişiklikler lise eğitimindeki bilimselliğin son kırıntılarını da süpürdü. Evrim teorisini görmeden öğrenilen biyoloji derslerinden tutalım liselerin imam hatipçilere dönüştürülmesine kadar eğitim politikalarıyla sistematik olarak dindar ve kindar bir nesil yetiştirilmeye çalışılıyor.” (Evrensel, 2018)

 “İmam hatiplerin müfredatları hurafeci, gelenekçi, hamasetçi, mezhepçi dayatma ile öğrencilerin düşünce dünyasında çoğulcu laikliği, bilimselliği ve aklın eleştirel sorgulama hakkını devre dışı bırakmıştır.” (Birgün, 2018)

Madde ile ruhun ayrıştırılmaya çalışıldığı, Anadolu’nun öz kimliğinden koparılmak istendiği, seferi zafer eyleyen manevi ruhun “modernlik” safsatasıyla rafa kaldırıldığı bir dönemde Anadolu insanına inancını kaybetmeyen küçük bir grubun şahsi gayretiyle başlayan bir gönlün adıdır İmam Hatip. Her türlü baskıya, kapatmaya dayanmasının, bugüne kadar yaşamasının yegâne sebebi milletin öz ruhunun, aydınlık geleceğinin ve değerler dünyasının bir remzi olmasıdır. Başkalarının dediği gibi karanlık, köhne ve yobaz bir yapı değil tam aksine ülkeyi bilimle yüceltecek, öz değerleriyle geleceğe taşıyacak, bizi biz eden medeniyetimizin devamlılığını sağlayacak kurumlardandır.

Gericilikle, yobazlıkla, bilimden uzaklıkla suçlanan, “siz yalnızca ölü yıkayıcı ya da imam yetiştirirsiniz” diye haksızca yaftalanan bu kurumların geldiği noktada Antalya’da karşımıza çıkan iki örneği paylaşmak istiyorum sizinle. Adını yurttan, töreden ve davadan vazgeçmeyen bir anadan alan Hayme Ana Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi ve yine adını imam hatip ruhunu var eden kişiden alan Kepez Mahmut Celalettin Ökten Anadolu İmam Hatip Lisesi.

Öncelikle reel sonuçlardan söz edelim. YKS Türkiye birincisi Hayme Ana Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencisi Fatma Kemerden. Okulun ilk üçbinde altı öğrencisi var. TYT puan türünde Türkiye birincisi, dördüncüsü, beşincisi; EA puan türünde ilk beşbin kişide altı; SAY puan türünde ilk onbin kişide on öğrenci Kepez Mahmut Celalettin Ökten Anadolu İmam Hatip Lisesi’nden.

Bu rakamlar tek başına ne ifade ediyor, yeterli mi? İki okulun da çalışmalarına şahitlik edebildiğim için rahatlıkla anlatabilirim ki sadece başarı ile sınırlı değiller. Yaptıkları Avrupa Birliği projeleri, düzenledikleri sempozyum ve çalıştaylar, kendi imkanlarıyla kurdukları kütüphaneler ve sanatsal etkinlik odaları, öğrencilere düzenli uygulanan kitap okuma projeleri, spor aktiviteleri ve bunlarda elde edilen başarılar, fedakâr öğretmen kadroları ve öğrencilere benimsetilen “biz bir aileyiz” yaklaşımı, sosyal faaliyetler, geziler, sosyal sorumluluk projeleri, sinema, tiyatro faaliyetleri… Bunlar sadece görüp izleyebildiklerim.

Siz ne görüyorsunuz bilmiyorum ama ben bu sayılanlara baktığımda ülkemin geleceğinde var olacak aydın, eğitimli, değerlerine bağlı, yerli ve millî gençler görüyorum. Ha bunun yanında Kur’an da okumalarında, alemlere inceliğiyle örnek olmuş bir peygamberin hayatından ilham almalarında, merhameti, nezaketi, iyiliği, sevgiyi öğreten bir dini öğrenmelerinde ne gibi bir sakınca olabilir? Üstelik Müslüman bir ülkede… Zannediyor musunuz ki dinden tecrit edilmiş bir kalabalık yaşayabilsin.

Aslında mesele tam olarak şu: Cemil Meriç’in dediği gibi “Bizim aydınlarımız din düşmanı değil İslam düşmanıdır.” Bu yüzden tüm inceliklerin gerisinde bir tek İslam’a dair öğretilenlerden rahatsız olurlar. Oysa “Türk İslam medeniyeti ahlaka, feragate dayanan bir medeniyettir. Gerçekleştirdiği değerler edebiyattan da felsefeden de ilimden de muazzezdir.”

İmam Hatip kültürü de bu mazlum medeniyetin sesidir. Ve korumak istediği şaheser de “insanın ta kendisidir.”

Hani son zamanlarda dilimizden düşürmediğimiz bir gençlik problemi var ya… Aslında biliyor musunuz “Gençlik meselesi diye bir şey yoktur. Kafası boş bırakılan irfansız yetişen bir gençlik vardır.”  (C. Meriç) Ve İmam Hatipler de irfan sahibi bu nesilleri yetiştirme sevdasıyla yol almaktalar. 

Hayme Ana ve Mahmut Celalettin Ökten’in öğretmenlerine çağrımdır:

“Tohum saç, bitmezse toprak utansın/Hedefe varmayan mızrak utansın!” 

Hayme Ana ve Mahmut Celalettin Ökten’in öğrencilerine çağrımdır:

“Ustada kalırsa bu öksüz yapı/Onu sürdürmeyen çırak utansın!”

Yazar: Bedia Koçakoğlu

Kaynak: İleri Gazetem.com