Gelişmelerden anında haberdar olmak için Google News'te F5Haber'e abone olun

F5Haber'e Google News'te abone olun

Seyahat etmek benim için bir tutku. Öğrenmenin en zevkli halidir gezmek. Çok gezenin bildiğine inananlardanım. Seyahat kriterlerini belirleyen de hiç şüphesiz ki bütçe.

Bir arkadaşım 2010 yılında en iyi uçak bileti puanı biriktirdiğini düşündüğü bir banka kartı edinmemi tavsiye etti. Meselenin ucunda gezmek olduğunu görünce derhal kartı edindim. 2011 yılına kadar nereye seyahat edeceğimizden bağımsız baya da bir puan birikti.

Gelgelelim nereye gidecektik. Madem uçak bileti bedavaya gelecekti bari NY olsundu. Bu fikir beni çok heyecanlandırdı. Airbnb yokken ve henüz yaygınlaşmamışken dahi hemen hemen tüm seyahatlerimizde ev kiralama yöntemini tercih etmişimdir.  Bu sayede insan kendini konakladığı şehirde daha lokal hissediyor. Şehrin asıl sahipleri ile market alışverişi yapıp onların günlük alışkanlıklarına da eşlik edebiliyorsunuz. Konaklama ve yeme içme işini bu şekilde halletmek yaptığımız tüm seyahatlerde izlediğimiz yöntem.  

Gelelim gezme tozma işlerine. Yine mimar olan üniversiteden bir arkadaşım 7 sene NY da yaşadı ve çalıştı. Gidişimiz maalesef onun döndüğü bir döneme denk geldi ama tavsiyeleri muhteşemdi. Seyahatlerin bizi en çok heyecanlandıran kısmı müze gezmek ve konser izlemek. Arkadaşım da NY’nin belli başlı müzelerinin hangi gün ve saatlerde ücretsiz olduğunu tek tek yazdı. Çok ilginç bir bilgi oldu bu. Kalacağımız gün sayısı belli olduğu için takvimimizi de buna göre belirledik.

Metropolitan Museum; Pazartesi günleri kapalı ve giriş ücreti bağış olabiliyormuş. Yani 1000 USD de ödeyebilirsiniz, 1 USD de. Ya da bilet alıp da girebiliyorsunuz. Metropolitan müzesi bugüne kadar gördüğüm müzelerin içerisinde koleksiyonu en zengin olanı. İnsanın nutku tutuluyor. O kadar zengin bir koleksiyonu var ki aklınızda herhangi bir şey kalması imkansız. Daha henüz müzenin içinde iken orayı özleme duygusu yarattı bende. Bir daha kim bilir tekrar ne zaman görebilirim. Beni ayrıca hep çok etkileyen şey okulların çocukları bu müzelere götürmesi ve tabii ki böyle birkaç gruba denk geldik.

MOMA ; Cuma günleri akşam 16.00-20.00 saatleri arası ücretsiz. Mimari olarak da sanat koleksiyonu olarak da çok çarpıcı bir mekan. Sanat tarihinde kırılma noktaları yaratmış pek çok eserin orjinallerini görmek baş döndürücüydü. Aklımda çok net kalan şey ise müze içerisindeki yürüyen merdivenlerdeki insan sirkülasyonunun bizdeki AVM lerle eşdeğer oluşuydu. Belki ücretsiz zamana denk geldiğindendir bilinmez ama insanların hayatın içerisinde sanata yoğun bir ilgileri var.

GUGGENHAIM; Cumartesi günleri 17.45 - 19.45 arası istediğiniz ücreti ödeyerek girebiliyorsunuz. Ünlü Mimar Frank Lloyd Wright ‘ın yapmış olduğu bu bina tüm mimarlar ve öğrenciler için mabed niteliğindedir. Doğrusunu söylemek gerekirse müzedeki eserler yerine binayı anlamaya çalışmak, ışığı, hacmi, oranları, detayları kavramak çok daha ilgi çekiciydi. Guggenhaim Müzesinden sanki yeniden diploma almış bir mimar gibi huşu içerisinde ayrıldım.

‘Black Swan’ filmini seyretmediyseniz mutlaka seyredin. Ödüllere doymayan bir film. Natalie Portman gerçekten eşsiz bir oyunculuk sergilemiş. Film Julliard Okulu'nda geçiyor. Bu müzik ve sanat okulunun binası New York’un ünlü Lincoln Sanat Merkezi'nde yer alıyor. Burada da aynı gün için konser bileti alacaksanız saat 12.00 de biletler %50 indirimli oluyor. Şahane bir NY Philarmonic konseri seyretme şansımız oldu. İnsan daha ne ister. Bir konser salonunu gezip algılamanın en güzel yöntemi bir konser seyretmek bence.

Tabi ki bir günümüzü de Brodway’de müzikal seyretmeye ayırdık. O da NY macerasının olmazsa olmazları arasında.

Kiraladığımız daire Central Park’a çok yakın olduğu için parkın içerisinde de epey vakit geçirme imkanımız oldu. Çok yoğun ve karmaşık bir şehir olmasına rağmen Central Park şehre verilmiş en büyük hediye. Ben İstanbul için Ali Samiyen Stadı yıkıldığında benzer bir proje yapılmasını çok arzu etmiştim.

Her şey çooook çok güzeldi ama bu kadar deneyimin içerisinde en çarpıcı olanı Gay Parade’in içerisine düşmüş olmamızdı. Tüm Show'ların içerisinde en büyük showdu.

Bu sehayatte yol masrafı, yeme içme ve konaklamayı ekonomik bir şekilde halletmiş olmak şüphesiz bir sonraki seyahat için bize hazır bir bütçe sunmuş oldu. Ve özetle insan tutkularını tarif edebiliyor ve peşinden gitmeye gönüllü ise er ya da geç bir yol bulunuyor.

 

Ebru ÇAĞIN