ANKARA'daki bir plazanın 20'nci katından şüpheli bir şekilde düşerek hayatını kaybeden üniversite öğrencisi Şule Çet'in (23) ölümüne ilişkin davanın 2'nci duruşması, dün Ankara 31'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Dava dosyasında ve ilk duruşmada, Şule Çet'in 'dinlenme odası' olarak nitelendirilen alanın penceresinden atıldığı belirtilmesine rağmen ailenin avukatı Umur Yıldırım yeni bir iddia gündeme getirdi. Yıldırım, “Olay makam odası diye nitelenen büyük salonda yaşandı. Misafir odasının o kadar toplu olma sebebi delillerin karartılması değil o odaya gidilmemiş olmasıdır. Salondaki camda Berk Akand'ın avuç içi izinin olması da bunu doğruluyor” dedi. Sanık avukatlarının duruşma öncesinde mahkemeye sundukları dilekçede “Şule Çet'in ekonomik gerekçe ile intihar ettiği” iddiasını da hatırlatan avukat Yıldırım, “Şule hem çalışıp hem okuyan biri, ayrıca burs da almaktadır. Hangimiz babamız para göndermiyor diye kendimizi bir plazanın 20 katından aşağı attık” diye konuştu.

'DELİL BULUN, BENİ ASIN'

Sanık Çağatay Aksu'nun annesi Gülümser Aksu'nun tanık olarak dinlendiği sırada ise baba İsmail Çet, “Oğluna sahip çıksaydın” dedi. Gülümser Aksu ise “Ben oğluma sahibim” yanıtını verdi. Sanık Çağatay Aksu'nun baba Çet'e “Sen de kızına sahip çıksaydın” diye seslenmesi tansiyonun yükselmesine neden oldu.

Sanık Çağatay Aksu, dosyada kendilerini suçlayacak delil bulunmadığını öne sürerek, “Delil bulduğunuz an asın. Beni delille yargılayın, senaryolarla yargılamayın” dedi. Sanık Berk Akand ise “Tecavüze uğradıysa neden DNA çıkmıyor. Ayağında çoraplar vardı, ayakkabı da vardı” savunmasını yaptı.

DUDAKLARI OKUNACAK

SAVUNMALARIN ardından mahkeme, 17 Haziran'da olay yerinde keşif yapılmasına, olay gününe ilişkin sanıkların asansör önündeki görüntülerin incelenerek dudak okuma yöntemi ile kendi aralarındaki konuşmaların yazılı hale getirilmesine, Çet'in psikolojik tedavi gördüğüne ilişkin evrakın bilirkişiye götürülerek rapor alınmasına karar vererek duruşmayı erteledi.